Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Başörtülü kadınlar
31.03.2011
2983

Kadınlara yönelik şiddet, artık göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir konu.

Erkeklerin kadınlara reva gördükleri muamelenin hastalıklı olduğunu görmemek zor. Belki bu durum yıllardır yaşanmaktaydı ama günümüzde meseleye değişmiş, demokratlıktan etkilenmiş normlarla bakıyoruz. Bu da geçmişte gazetelerin küçük haberlerinde sıkışan 'sıradan' olayların, şimdi önemsenmesine yol açıyor. Ama demokratlaşan algıya paralel olarak bir başka değişim daha yaşanıyor: Aynı demokratlaşma kadınların taleplerini, beklentilerini, hayallerini, özgürlük anlayışlarını değiştiriyor. Diğer bir deyişle ataerkil erkek bakışı açısından, 'dayağı hak eden kadınların' sayısı artıyor! Çünkü kadınların, kendilerine verilen erkek dünyası içinde tıkanıp kalmaya, hayatlarını erkeklerin uzantısı olarak yaşamaya razı olmaları giderek zorlaşıyor. Bu erkek dünyasının kadını kişiliksizleştirdiğini idrak etmiş durumdalar ve yeni varoluş biçimleri geliştirerek duruma itiraz ediyorlar.

Bu itirazın en yoğun seslerinden biri ise başörtüsü hareketinin içinden yükseliyor. Başörtülü kadınlar kültürel kimliğin ötesinde bir 'kadın' tahayyülüne böylesine rahatlıkla ve komplekssizce sahip çıkarken, muhakkak laik kesimde şaşkınlık yaratıyorlar. Laik kesimin anlamayı olanaksızlaştıran, ancak cemaatçi kimliği pekiştiren bir 'öteki' algılaması var. Buna göre başörtülü kadınlar aslında İslami kesimin en tutucu kanadını oluşturmakla kalmıyor, modern kamusal alanı istila eden zararlı yabancı yaratıklar olarak bir tür 'böcek' metaforu içinde tanımlanıyor. Ancak başörtülü kadın hareketi insani değerlerle demokrat zihniyeti bütünleştirme bağlamında en başarılı toplumsal olgulardan biri; bunda ısrarlı ve samimi olduğunu da her vesileyle kanıtlıyor. Böylece laik kesimin 'çağdaş' kadın metaforunun yüzeyselliği ve sekterliği ortaya çıkıyor. Ama daha da önemlisi bu 'çağdaş' kimliğin devlete, otoriter zihniyete, Kemalist külte ve dolayısıyla erkek egemen bir anlam dünyasına olan bağımlılığını daha açıkça görme fırsatı elde ediyoruz. Anlaşılıyor ki, Cumhuriyet'in makbul kadın tipolojisi aslında normatif bir kadın figürünün haklarını savunmaktan öte gidemiyor. Nasıl laik kesim toplumun geri kalanıyla ilişki kurmakta zorlanıyorsa, ondan daha da keskin bir biçimde 'laik kadın' bu toplumun gerçek kadınından uzakta duruyor. Laik kesimin 'kadın özgürlüğü' kendi hayatına sahip çıkmayı değil, kendi hayatını bir 'ideal hayata' uydurmayı ima ediyor.

Bunun karşısında başörtülü kadınların sergilediği farklılaşmalar Türkiye'de beklenmeyen bir dinamiğin yaşanmakta olduğunun habercisi. Çünkü her şeyden önce bu kesimde 'farklılaşma' beklenen bir şey değil. Klasik algıya göre, bunlar ataerkil ailelerin içinden gelen, kafaları dinle yoğrulmuş, erkek egemenliğine yüzyıllarca rıza göstermiş bir kültürün çocukları. Ne var ki son yirmi yıl içinde yaşanan değişim, kadını da bir 'yeni nesil' olarak yeniden üretti. Bu kadınların normatif dünyasını kalıplaşmış ideolojiler üzerinden kurgulamak artık mümkün olmadığı gibi, bu yönde ısrar, kadın hareketinin daha da derinleşmesine, içerik kazanmasına, radikalleşmesine, özgürleşmesine yol açıyor. Başörtülü kadın derneklerinin sadece son beş yılda aldıkları mesafe bu açıdan uyarıcı. Nitekim İslamî kesimdeki kadınların değişimi, toplumun geneli üzerindeki normalleştirme etkisi yanında, ister istemez muhafazakâr dünyayı da dönüştürmeye aday ve belki de son yıllarda Türkiye'nin başına gelmiş olan en hayırlı şey.

Bu değişimin muhtemel etkisini öngörmek için, İslami kesimde refahın hızla arttığını, yeni bir kentleşme anlayışının ortaya çıktığını, estetik kaygıların ve boş zaman kullanma alışkanlıklarının hızla değiştiğini, muhafazakâr ailelerde en önemli harcama kaleminin 'çocuk' olduğunu ve pedagojinin özen gösterilen bir konu haline geldiğini görmekte yarar var. Çünkü bütün bunlar aile içinde kadının rolünün radikal bir biçimde değişmekte olduğunun da göstergesi. Belki de en büyük depremlerden biri muhafazakâr aile yapısı içinde yaşanmakta.

İslami kesimde dindarlık azalmıyor, aksine genişliyor. Ancak aynı zamanda bu dindarlığın içeriği yeniden oluşuyor ve bu süreçte kadının damgası var. Ataerkil erkek dünyasının 'dindar' bulunmadığı bir noktaya doğru evriliyoruz. Ne var ki erkekler hâlâ olan bitenin farkında değil gibiler. Onlar hâlâ 'aile' güzellemesi üzerinden eski dünyalarına yapışmanın peşindeler.

[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (4)
  • Hüseyin ÜNLÜ

    Hüseyin ÜNLÜ

    17.01.2012 21:24

    Ahmet ALTAN. Behçet OKTAY ölmeden önce ismini hiç duymuşmuydun? Kaleme almadan önce basın haricinde hiç takip ettinmi? Bunları yazarak insanları suçlayarak olay yerinde görevini yapan ambulansından polisine kadar herkesi zan altında bırakıyorsun. O insanın hiç kimseye zararı olmamıştır, hiç bir illagel olayla insanlarla işi olmamıştır. Yaşantısında bazı olumsuzluklar zaman zaman sıkıntıya sokmuştur. Özl.Hrk Dresinin başındaki insanı öldürmek o kadar kolay değildir o namlu döner onun ağzına girer

  • Hüseyin ÜNLÜ

    Hüseyin ÜNLÜ

    17.01.2012 21:09

    Ahmet ALTAN bu yazıyı tamamen provokotör ağzıyla yazmışsın. AKP suçluların üzerine gittikçe ucu biyerlere dokunmaya başladı ta size kadar uzuyor. Yapsa bi dert yapmasa bi dert kimseye yaranamazsın şu an savcılar işini yapıyor. Uluderede öldürülenler sanki kı gezisine çıkmışlardı adı kaçakçı oldu sanki legal işmiş gibi baş tacı yapıldı. Pilotlara koordinatlar verilir onlar görevini yapar neden pilotlar saklansınki? Haberi teyit etmedik diyorsun basında kaleme alıyorsun ACABA yı uyandırıyorsun

  • OZCAN  DENIZ

    OZCAN DENIZ

    17.01.2012 19:26

    sevgili ahmet Abi. bir ulkenin yazarlari eger dürst vijdanli merhametli olursa ve halkinI bir arya geldiklerinde nekadar guclu olduklarini bildikleri DE hic kimse o gucun karsinda duramaz. Bu durumda devlet cinayaet islemisitir ve karanlik bir mafyadir bu her yerde böyledir en guvenilir devlet sonucta elinde bir polis gucu var buda onun guvenligi icindir. bu anlamda devlet yok edilmeli . onun yerine halkin karar verecegi kendisi olmali selamalr

  • atila topal

    atila topal

    17.01.2012 12:58

    ahmet bey cok cok tesekkur ediyorum inanin her yaziniz icimizden gecenleri yansitiyor fazlasiyla duzgun bir sekilde sizinle kendimi guvende hissediyorum sizi karli dag gibi hissediyorum arkamda aslinda ne diyecegimide bilemiyorum cok sagolun saygilar..

Yazarlar