Gülay GÖKTÜRK
28 Şubat’ın büyük siyasi sonuçları üzerinde 18 yıldır konuşuyor, tartışıyoruz. Oysa daha pek de farkında olamadığımız nice “yan sonucu” var bu sürecin.
Geçenlerde bir makale okudum. 28 Şubat’ın pek de bilinmeyen, bilinse de üzerinde durulmayan, özellikle “28 Şubat erkekleri”nin konuşmaktan da hatırlamaktan da hoşlanmadıkları bir boyutuyla yüz yüze geldim.
Makale, kendini “hayatı ciddiye alan dergi” olarak niteleyen Lacivert Dergisi’nde Sultan Işık imzasıyla yayımlandı.
Sultan Işık, 28 Şubat’ın kızlarından biri... O dönemde arkadaşlarıyla birlikte verdiği başörtüsü mücadelesi içinde çelikleşmiş, olgunlaşmış, o zamandan beri de hayatı, aileyi, kadın olmayı ve kadın-erkek ilişkilerini derinden anlamaya yönelmiş biri.
Şöyle başlıyor yazısına:
“Karar senin, ister başını açar gidersin, istemezsen gitmezsin. Bu senin kararın.”
“İstersen ileride çalışma ama okula gitmek ve o diplomayı almak zorundasın. Başını açıp gideceksin.”
“Başını açıp okumanı istemiyorum, izin de vermiyorum. Evi geçindirmene gerek yok zaten senin. Okula gitmesen de olur.”
Yukarıdaki cümleler 28 Şubat darbesi ile birlikte birçok genç kızın duymak zorunda kaldığı, birçok babanın söylemek zorunda kaldığı cümlelerdi.
Bu konuşma yapılmalıydı ve bunu yapmak da ailenin reisine düşüyordu elbette. O güne kadar aile reisi olan, son kararı veren, en iyisini düşünmüş ve kendince düşünmeye hâlâ devam eden başörtülü kız babaları zor bir sınavdaydı...
“Erkeklikle birlikte gelen en önemli kimlik olan babalık belki de en fazla o dönemde zorladı onları” diyor Sultan Işık. Çünkü hangi cümleyi söylerlerse söylesinler vicdanları rahat değildi; doğru yaptıklarından emin değillerdi. Bir yanda o güne kadar savundukları yaşam tarzı, öbür yanda büyük umutlar bağladıkları kızlarının geleceğinden vazgeçmek... Ne yapmaları gerektiğini bilemediler, bocaladılar, sarsıldılar, dağıldılar ve kendilerini var ettikleri en önemli ve küçük alan olan aile içindeki güçlerini yitirmeye başladılar.
Yaşanan dönem, “erkek” olarak sahip oldukları bütün güçleri birer birer ellerinden almıştı zaten. İşlerinden atılmış, sosyal çevrelerinden dışlanmış, “Yeşil sermaye” diye fişlenip ticaret yapamaz hale gelmişlerdi. Ama hiçbiri, devletin evinin içine kadar girip onu o alanda iktidarsızlaştırması kadar ağır gelmedi 28 Şubat erkeğine... Devlet, daha büyük bir erk olarak, onun hâkimiyet alanı olan aileye giriyor ve erkeğin o güne kadar borusunu öttürebildiği alanı elinden çekip alıveriyordu. O zamana kadar kızını uçan kuştan koruyan, eve giriş çıkış saatlerine bile müdahil olan baba, şimdi kızının hayatındaki en önemli meselede onu koruyamıyor; “karar verici” olmaktan çıkıp, “kırk katır mı-kırk satır mı” arasında seçim yapan çaresiz bir insana dönüşüyordu.
Sultan Işık muhafazakâr erkeklerin bu “zor sınavı” sadece baba olarak değil, eş olarak, hatta işveren olarak da vermek zorunda kaldıklarını anlatıyor makalesinde.
“Başörtülü bir kadını yanında taşımanın savaşta beyaz bayrak göstermek değil, gelin beni vurun diye siperden ülke bayrağı sallamak gibi bir şey olduğu” o günlerde, eşinden utana sıkıla başını açmasını isteyen kocalar; evlenmeyi düşündükleri kızlara evlenirlerse başlarını açıp açamayacaklarını soran delikanlılar; işyerlerindeki başı kapalı personelden rahatsız olan, başı açık personel çalıştırmayı tercih etmeye başlayan dindar işverenler...
Ve verilen her tavizle, atılan her geri adımla birlikte biraz daha örselenen öz saygı...
Madalyonun öbür tarafında da geleceğine sahip çıkmak için devlete - ve bazen de baba otoritesine- karşı bayrak açan; bu mücadele içinde güçlenen ve öz güven kazanan genç kızlar...
28 Şubat travması, birçok şeyin yanı sıra, muhafazakâr ailelerin yapısını ve kadın erkek rollerini de geri dönülmez bir biçimde değiştirdi. Aile reisliği sorgulanan erkekler ve dinini bireysel bir seçim olarak yaşayan, ilkeli, sorgulayıcı ve dönüştürücü, muhafazakâr bir kadın kuşağı çıktı ortaya...
Şu anda 30’larını süren bu kuşakla sık sık panellerde, toplantılarda, sivil toplum kuruluşlarında, üniversitelerde karşılaşıyorum. Ve onları görür görmez gözlerinden tanıyorum. Büyük bir meydan savaşından muzaffer çıkmış olmanın gururuyla ve özgüveniyle pırıl pırıl parlıyorlar. Bütün engellemelere rağmen eğitimlerini başarıyla tamamlamış ve işlerinde son derece yetkin olan bu genç kadınları bundan sonra hayatın her alanında daha çok göreceğimizden eminim.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015