Hasan CEMAL
"PKK tek başına silah bıraksa, Kürt halkının mücadelesine hizmet eder; çünkü karşı tarafın elindeki silahı düşürür"
Günlüğümün sayfaları arasında
dolaşıyorum, 29 yıl öncesi...
Diyarbakır, 11 Ağustos 1992.
İki ateş arasında Kürt aydınları...
Bir yanda devlet, bir yanda PKK...
Demir Otel'deki odamda gece vakti
not düşüyorum günlüğüme...
Türkiye'de PKK'ye, onun şiddet
politikasına karşı olan Kürtler de,
Kürt aydınları da var.
Desen: Selçuk Demirel
Kürt sorununun teröre başvurmakla
değil, ancak demokrasi ve insan
hakları çerçevesinde çözülebileceğini
savunuyorlar.
Bu Kürt aydınlarından oluşan bir grup
İstanbul'da bir araya geldi.
Kendilerini, Demokratikleşme İçin
Kürt Aydın İnisiyatifi diye niteleyen
bu grup adına Tarık Ziya Ekinci bir
açıklama yaptı.
Şiddet hiçbir sorunu çözemeyecek.
Kürt dili ve kültürü üzerindeki
baskılar kaldırılsın.
Kürt dilinde her türlü yayın
yapılabilsin. Kürt kültürünün
geliştirilmesi ve Kürtçe eğitim
yapılabilmesi için yürürlükteki
yasal ve idari engellerin kaldırılsın!
Bunun için mücadele edeceğiz.
Tarık Ziya Ekinci
Ne acıdır ki, bu açıklamanın çerçevesini
çizdiği tutum Türkiye'de yasak duvarına
çarpıyor. "Kürt realitesi"ni, hatta Kürt
sözcüğünü bile dile getirmek bugünkü
yasalara göre suç oluşturuyor.
Onun içindir ki:
Bu Kürt aydınları bir çıkmazın
içindeler. Bir yandan devlet,
diğer yandan
PKK sıkıştırıyor onları.
İki ateş arasında kalmış
durumdalar.
Bir yanda PKK ve terörü var.
Öbür yanda devletin askerî gücü...
PKK de devlet de demokratik bir Kürt
hareketine geçit vermek istemiyor.
İsmail Beşikçi'den
PKK'ye eleştirel bakış...
Günlüğümün sayfaları arasında
11 yıl öncesi...
İstanbul, 7 Ekim 2010
"Evlatları devlet güçlerince öldürülenler
haklarını arayabiliyorlar. Yakınları
PKK tarafından infaz edilenler
sessizliğe gömülmüş durumdalar"
diyen İsmail Beşikçi şöyle devam ediyor:
"Son birkaç yıldır Kürt sorununun
yoğun bir şekilde konuşulduğunu,
tartışıldığını görüyoruz.
Bu ortam nasıl yaratıldı?
Bu ortama nasıl geldik?
Bu ortamın yaratılmasında gerilla
mücadelesinin çok büyük rol
oynadığı açıktır.
Eğer bugün Kürtler,
Kürt dili, edebiyatı, Kürt kültürü,
Kürt sorunu etkin bir şekilde
tartışılabiliyorsa, burada PKK'nin
çok büyük rolü vardır
ama bu saptama, PKK hakkında
eleştirilerin yapılmasına
engel olmamalıdır.
İsmail Beşikçi
PKK örgütlerinin isimlerinde,
yazılarında, konuşmalarında
demokratik sözcüğü çok kullanılıyor.
PKK, bu sözcüğü çok kullanarak
demokrat olduğu izlenimini
yaratmaya çalışıyor.
Demokratik ulus, demokratik vatan,
demokratik özerklik vs. sözcüklerini
sık sık kullanarak demokrat olamazsınız.
Demokrat olmanın tek ölçütü
vardır. O da ifade özgürlüğüdür.
İfade özgürlüğü yaşama geçmeden
demokrat, demokratik olamazsınız.
İfade özgürlüğünün yaşama
geçmesi PKK için önemli olmalıdır.
PKK'nin övgüye değil
eleştiriye ihtiyacı vardır.
PKK'yi ilerletecek olan eleştiridir.
Özeleştiri de şüphesiz önemlidir.
Barış ve Demokrasi Partisi BDP
bugün devletten özerklik talep ediyor.
BDP İmralı'ya karşı özerkçe hareket
edemezken, bu süreçten olumlu bir
sonuç çıkmaz." (*)
"Silahlar var oldukça,
Kürt toplumunun demokratikleşmesi
güçtür. Silahın hegemonyası
çok sesliliğe engeldir."
Günlüğümün sayfaları arasından
10 yıl öncesi...
İstanbul, 30 Temmuz 2011
31 yıl sürgünde yaşadıktan sonra bu ay
İsveç'ten Türkiye'ye dönen Kürt aydını,
siyasetçi ve şair Kemal Burkay,
Öcalan'la PKK'yi yıllar boyu eleştirmiştir.
Şu sözler de Burkay'ın:
"Öcalan altı ayda bir yeni bir hedef,
bir proje ortaya atar. PKK ve legal parti,
gözü kapalı, ona uyar.
Kürtler için bu bir kurt kapanıdır,
bir trajedidir bu.
Kemal Burkay
Öcalan özgür değil ki.
Askerin kontrolü altında.
Öcalan'ın Genelkurmay'a rağmen
İmralı'dan örgütünü yönetmesi,
talimatlar göndermesi mümkün değil.
Öcalan, İmralı'da hep AKP'yi suçladı.
Orduyu hiç suçlamadı.
İstese de savaşı bırakamıyor.
Derin devlet fırsat vermiyor.
Kürt siyasetinin ve Türk siyasetinin
normalleşmesi için silahların susması
gerekiyor. Kürt siyasetinde bir kesim
(PKK ve çevresi) silahları güvence
olarak görüyorlar. Hem kazanımların
nedeni, hem yeni kazanımların sigortası
gibi görüyorlar.
Ben buna katılmıyorum.
Rejim bizi bir bakıma silahlı mücadele
minderine çekmeye çalıştı.
Hem sol hareketi,
hem Kürt hareketini...
Buna gelmeyebilirdik bence.
Silahlı olmayan mücadele biçimleriyle
daha da başarılı olabilirdik.
Hatta ben şunu da söylüyorum:
Bu aşamada gücümüz karşılıklı olarak
silah bırakmaya yetmiyorsa,
PKK tek başına silah bıraksa,
Kürt halkının mücadelesine
hizmet eder. Çünkü karşı tarafın
elindeki silahı düşürür.
Onu gayrimeşru hale getirir.
Türkiye'nin iç dinamikleri
bu bakımdan daha olgun,
Kürtlerin mücadelelerini
barışçı yöntemlerle
sürdürmeleri için.
..
1960'lı, 1970'li yıllar gibi değil.
O dönemde bir gazete bile
çıkaramıyorduk.
En ufak bir adımımızda
şiddetle karşılaşıyorduk.
Şimdi Türk kesiminde de bir hayli
dostları var Kürtlerin. Bir kamuoyu var.
Silahların susması halinde bunun çok
daha büyüyeceği kanısındayım.
Ayrıca Kürt toplumu oldukça
organize oldu, bilinçlendi.
Geçmişe dönmek artık mümkün değil.
Yüze yakın belediye var.
Parlamentoda her şeye rağmen,
yüzde 10 engeline rağmen bir grup var,
bu daha da büyüyebilir.
Dolayısıyla hem uluslararası koşullar,
hem değişen dünya ve Türkiye'deki
durumun barışçı yöntemler için
çok daha uygun olduğu, olgulaştığı
kanaatindeyim. Kürtler mücadelelerini
barışçı ve kitlesel yöntemlerle
sürdürürlerse daha başarılı olurlar.
Siyaset normalleşir.
Yalnız Kürt siyaseti değil, Türk siyaseti
normalleşir.
Silahlar var oldukça,
Kürt toplumunun demokratikleşmesi
güçtür. Silahın hegemonyası
çok sesliliğe engeldir." (**)
"Kılıcın yerini, kalem alsın"
diyen bir cümle yüzünden
bir Kürtçe albümü
yasaklanmıştı.
Günlüğüm sayfaları arasında
13 yıl öncesine gidiyorum
Brüksel, 6 Mart 2008
Adı Le Cirio, kendi başıma dolaşırken
tesadüfen bulduğum bir kahve.
Beyaz gömlek, siyah papyon, siyah
yelek, siyah önlüklü,
yaşlı ve de aksi garsonların
çabuk adımlarla dolandıkları
eski bir kahve...
Ruhu, kişiliği olan bir kahve olduğu
her halinden belli.
Müşterileri de galiba buna göre.
Herkes okuyor. Gazete, dergi, kitap...
Ben de iki gün süren
Kürt Konferansı'ndan kalan notları
yazıyorum bir kenara.
Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'nin
AB üyeliğini destekleyen üç grubun,
sosyalist, liberal ve yeşillerin birlikte
düzenledikleri bir konferanstı.
Konferansın son oturumunda,
Aynur Doğan'ın söyledikleri
aklıma takılıyor.
Aynur Doğan
Tunceli'den bir Kürt Alevi.
Küçükken ailesi İstanbul'a göçmüş.
Aynur'un sesinin güzelliğine
ilk kez Fatih Akın'ın
İstanbul Hatırası'nda tanık olmuştum.
Sonra da Hrant Dink'in birinci ölüm
yıldönümünde dinlemiştik Aynur'u...
İnsanı alıp başka diyarlara götüren
büyülü bir sesi var. Kürtçe söylüyor.
Siyasetin ağır bastığı
konferans ortamında değişik bir sesti.
Şiddet ve ölüm ortamlarında
yaşamanın güçlüğünden söz ediyordu.
"Kılıcın yerini, kalem alsın" diyen bir
cümle yüzünden bir Kürtçe albümü
yasaklanmıştı. Konser için
hâlâ sabıka kayıtlarının istenmesinden
yakınıyordu.
Diyarbakır'da birkaç yıl önce,
8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nde
konser için sahneye çıktığı zaman
yanı başında bir polis bitmiş,
albümündeki on bir parçadan
sadece üçünü söyleyebileceğini,
yoksa gözaltına alınacağını
kendisine tebliğ etmişti.
Kişisel tarihinde yaşadığı hüznü
ve acıyı gözlerinin içi gülerek anlatmak
kolay olmasa gerek...
Ana diliyle bağının, yedi yaşında
ilkokulla birlikte nasıl kesildiğini,
bunun iç dünyasında açtığı yarayı
sakin bir sesle anlatırken
konferans salonunda çıt çıkmıyordu.
Annesi Türkçe bilmediği için
evde mecburen Kürtçe konuşuyorlardı.
Ama çocukken, okula başladıklarında
kendilerini hiç bırakmayan
Kürtçe korkusu vardı.
Bir gün küçük kardeşinin ağlamaya
başladığını, kimsenin
onu susturamadığını, ama dayı oğlunun
"Sen galiba Kürtçe ağlıyorsun!" deyince,
kardeşinin ağlamayı zınk diye kestiğini
anlatınca hep birlikte güldük ama...
Aynur, insanın kendi ana diliyle
bağını koparmaya çalışmanın ne denli
korkunç olduğunu, kendi kültürünün
içine daha çok girmek istediğini anlattı.
Konferans sırasında Kürt aydınlarıyla
siyasetçilerine dikkat ettim.
Büyük çoğunluğunda bir açıdan
herhangi bir değişiklik yoktu.
Böylesi platformlarda bir şeyden
özenle kaçınmaya devam ediyorlar:
PKK eleştirisi...
PKK'yi eleştirmiyorlar!
Oysa, her seferinde olduğu gibi
konferans kulisinde, yemeklerde
PKK'ye dönük eleştiriler
kulaklara çalınıyor.
Bunu yine yaşadım.
Birçoğunu yıllardan beri tanıdığım
Kürt dostların Kürt sorunu
çerçevesindeki haklı yakınma ve
eleştirilerini yine dikkatle dinledim,
bazılarını not ettim.
Ama kendi konuşmamda
bu noktalara katılırken,
onları eleştirmekten de geri kalmadım.
Mesela Türkiye'nin Kuzey Irak
operasyonunu konuştular.
Eleştirdiler. Operasyonla ilgili
birçok neden sıraladılar.
Ama bir konuya değinmediler:
PKK... Sanki PKK, Kuzey Irak
operasyonuna yol açan Gabar
ya da Dağlıca saldırılarını yapmamış,
o kadar ölüme yol açmamıştı.
Kürt sorununu konuştular
ama PKK yine yoktu...
Kürt sorunu notları
devam edecek.
* 7 Ekim 2010 tarihli Taraf'tan.
** Oral Çalışlar, Kemal Burkay'la
Röportaj, Radikal, 30 Temmuz 2011.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024