Markar ESAYAN

Şimdi dik durmayanın vay haline!
22.10.2016
1633

 Nihayetinde Türkiye güvenlik konseptini değiştirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhtarlar toplantısında geniş biçimde ilan ettiği bu konsept esasen çok geç kalmış bir karar.

Türkiye’nin yıllardır benimsediği bu zaaflı durum “Yurtta sulha cihanda sulh” sözüyle meşrulaştırılıyordu. Çanakkale gazisi ve Kurtuluş Savaşı’nın önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu değerli sözü herhalde çevremizde olup biten kritik gelişmeleri aval aval seyretmeyi ima etmiyordu.

Öyle ki, hemen yanı başımızda Türkiye’nin öz varlığını tehdit eden harita/nüfus değişimleri olsun, bu değişimlerin maşası olan terör örgütleri Türkiye’yi hedef alsın, gözümüzün önünde ülkeyi dizayn etmeye çalışsınlar, biz de olmayan bir barış durumuna atıf yaparak ecelimizi bekleyelim.

Zaten cevap da Mustafa Kemal’in koşullu cümlesinde gizli. Yurtta sulh olmasının koşulu cihanda, cihanda sulh olmasının koşulu da yurtta sulh olmasıdır. Cihan yangın yerine dönmüş, bu ateş yurda sirayet etmişse biz neyin sulhundan bahsedeceğiz?

Ama ülkeyi öyle angaryalarla meşgul etmişler, küçük düşünmeye öyle alıştırmışlar, özgüvenini öyle çökertmişler ki, ağzına vur ekmeğini al durumuna düşürülmüşüz. 15 Temmuz’da bir kez daha feraseti ve fedakârlığını ispat etmiş bu millete hiç uymayan bir giysi bu.

Türkiye’nin tabii ki kimsenin toprağında gözü yok ve olmamalıdır da. Ama 60 ülke yanı başımızda emperyal hedeflerle at koşturacak, NATO müttefikini hiçe sayarak Türkiye’yi hedef alan terör örgütleriyle iş tutacak, gözümüzün içine baka baka etrafımızı terör koridoru, içimizi hendeklerle çevirecek, Türkiye buna hiç sesini çıkarmayacak, kafasını baltaya uzatacak.

Esasen FETÖ’nün MİT TIR’ları ve “Türkiye DAEŞ’e yardım ediyor” operasyonları, Gezi krizi, 17/25 Aralık operasyonu, 6-7 Ekim ve 22 Temmuz PKK/HDP kalkışması da Türkiye’nin seyirci kalmasına, tepki veremeyecek duruma getirilmesine ve kendi içine kapanmasına dönüktü.

Bunlar aşılınca FETÖ’ye altın vuruş talimatı gitti, 15 Temmuz yaşandı.

Yayın müdürümüz Murat Kelkitlioğlu’nun dün gündeme getirdiği üzere eğer CHP lideri 2013 Aralık başında FETÖ’nün prensleriyle görüşüp 17/25 Aralık pazarlığı yapmış, buna siyasi destek vereceğini taahhüt etmişse vay haline.

Deniz Baykal’ın kasetle halli orada dururken kim şaşırır böyle bir ihanetin gerçek olmasına?

İşte 15 Temmuz tüm bu hain planlara milletin iflah olmaz tokadını indirdi. Ülkenin milli/yerli liderinin neden bu sürek avının tek hedefi olduğu ortaya çıktı. İşte bu nedenle güçlü, milli ve yerli bir yönetim sisteminin hayatiyeti bu şekilde kendisini ispatladı. Ülkeyi bir deli gömleğine sokmuşlar, aslanı fareye boğduracak hale getirmişler.

Devlet Bahçeli’nin de gördüğü buydu, Deniz Baykal’ın da...

Her milli ve yerli siyasetçi bunu görür. Cesur olanları da, Bahçeli ve Baykal gibi, bu hadiseyi siyaset üstü şekilde değerlendirir, elini taşın altına sokar ve milletin gönlünde taht kurar.

Bu millet kimsenin mezhebine, meşrebine, ırkına ideolojisine bakmaz. Kendi onuruna, bağımsızlığına sahip çıkanı yüceltir, hainlik yapanı babası olsa gönlünden siler atar.

Ne yani, bu koca ülkenin bunca ağır sorunu bir Erdoğan’a mı zimmetli? Başkanlığı Erdoğan alıp sırtına mı götürecek? Ailesi dâhil bunca yıldır pişmiş tavuğun başına gelmeyenlere maruz kalıp gıkını çıkarmadan kendini ülkesine adaması kimseye bir fikir vermiyor mu? Bu hangi siyasi hesapla karşılanabilir? Bunun karşılığı ancak Hak sevgisi, vatan/millet sevgisi olabilir. Bu çile başka türlü çekilir mi?

Bu nedenle bu yükü paylaşan herkesi gönlümüzde ayrı bir yere koyuyoruz. Gelecek nesillerin hür ve onurlu geleceği için bir tuğla koyan dahi kahramandır gözümüzde.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar