Mücahit BİLİCİ
Laik demokratlar dâhil, tüm dindar ve demokratların katılımı ve sinerjisi ile gerçekleşen bir devrim olan AK Parti, bir yönüyle Kemalist Cumhuriyet’ten çıkışın devrimiydi. Başkanlık seçimi öncesibüyük ödül’ün halka verilmesi yani Ayasofya’nın (Türkiye sağ ve dindarlığını topluca mest edecek şekilde) açılması ve sonrasında başkanlık sistemine geçiş ile birlikte kanaatimce Türkiye’de Dindar Cumhuriyet dönemi başlayacak. Yani AK Parti devrimi devleti gasıplarından geri alıp halka iade etti. Devleti geri alan çoğunluğun şimdi devleti nasıl kullanacağı konusunda bir öğrenme süreci(hatta kavga) yaşanıyor. Bu dönem bir geçiş dönemi olarak okunabilir. Kemalist Cumhuriyet’inmüstebit CHP’sinden kopan DP ile nasıl çok partili siyasi hayata geçiş olduysa bugün Dindar Cumhuriyet’in hayırhah AK Parti’sinden çok partili siyasi hayata geçiş süreci yaşanıyor denebilir.
Artık bir tarafta dindar demokrat öbür tarafta laik veya Kemalist istibdat karşıtlığı olmayacak vedindarlık siyasette kendi başına önemli bir meziyet olmaktan çıkacak diye düşünüyorum. Hatta AK Parti ile birlikte kurumsallaşan işbitirici maharet bile bir eşik olarak geride kalacak denebilir. Mahirlerin sayısı arttıkça bundan sonra dindarlar arasında salahat de aranır olacak. Bu yeni rekabette partilerin (ki taraflar demektir) oluşması ile birlikte siyaset dindarlar için bir “kimlik siyaseti” olmaktan çıkıp onların dünyasına bu kez bir “liyakat rekabeti” olarak dâhil olacak.
Evet, İslam içi siyasetin aktörleri arasında ayrışma yaşanıyor. Dindar siyasetin çoğullaşma sürecinin medenice ve kırıp dökmeden gerçekleşmesi herkesin yararınadır. Dindarlara ve bundan etkilenecek tüm Türkiye vatandaşlarına şimdiden hayırlı olsun.
Bu arada Gülen hareketi için en akıllıca siyaset bundan sonra da lobi siyasetidir. Doğrudan parti kurmak Cemaat’in niteliksel büyüklüğünü kendisini temsil edemeyecek bir niceliksel küçüklüğehapsetmek anlamına geleceği için hareketin doğrudan parti kurması beklenmemeli. Ancak bundan sonra dindar partiler çeşitli koalisyonlarla birbirleriyle rekabet edecekler. Bunun detayları başka yazıya kalsın. Şu kadarını söyleyeyim ki bu süreçte bir geçiş kavramı olan “muhafazakârlık” bu geçiş savaşının ilk kurbanı olacak ve vefat edecek.
AK Parti ile birlikte devlete ilk kez hâkim olan İslamcı elitler iktidar denen metanın donanımkısmını tüketiyorlar. Daha rafine bir siyaset ve kıvraklık kendisini yazılım aşamasında gösterecek. Hatta siyasetin akıntısına idealist bir saffet ile yakalanmış olan kuşakların yerini alması muhtemel kuşak, bir sonraki vardiyada siyasetin getirilerinin daha bir farkında olan ve siyaseti (en azından aynı zamanda) bir arzu nesnesi olarak gaye edinen bir kuşak olacak. Şimdiki siyasette imkân ve fırsat tecrübesine idealistken kapılanların ufak tefek teklemeleri, bu tecrübenin kokusunu alarak büyümüş yeni kuşağın imkân ve fırsat kastıyla yaptığı siyasetin yol açabileceği çürümenin yanında nostaljik bir iyilik olarak görünebilir. Dindarların romantik saflığı, yerini stratejik menfaatini kitaba dâhil etmeden hareket etmeyen bir hesaplılığa terk edince şöyle bir sorun daha bir ehemmiyet kazanacaktır: Dinin siyasete karşı korunması.
Böylece şimdilik cemaatler içinde gerçekleşen Protestan devrim, toplumsal ölçekte yankı bulacak.Dünyevileşme ve dindar menfaatlerin ayrışması (sadece politik gruplar arasında değil, sınıf, cinsiyet ve etnik gruplar arasında da) yaşandıkça, özgürleşmenin mini asr-ı saadetinden hilafet ve saltanatın daha bir net ayrıştığı şüpheli ve teyakkuz gerektiren düzene geçeceğiz belki de.
Evet, Cumhuriyet’in halka iade edilmesi dindarların AK Parti iktidarı ile oldu. Demokrasinin oturma sürecini ise belli ki Dindar Cumhuriyet’te çok partili siyasi hayatla birlikte yaşayacağız.
Twitter: @mucahitbilici
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Tektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar
21.09.2025 - Panoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü
6.09.2025 - Plazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz
30.08.2025 - Son vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez
12.08.2025 - Hıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi?
1.08.2025 - Kendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor
25.07.2025 - Dağlar ve tüneller
22.07.2025 - Öcalan’ın 7 dakikası
10.07.2025 - İnsan yerin yüzüdür
1.07.2025 - Otoriterlik ve Medya
28.06.2025
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Nehir
Kötüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü
Nehir
Kötüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü