Murat BELGE
Türkiye’de siyasi iktidarın iktidarını “kullanırken” aşka gelip “kötüye kullanması”, yani “istimal”i “suiistimal” haline getirmesi alışık olmadığımız bir durum değildir. Bunu yapmayan bir iktidar aklıma gelmiyor. Böyle bir yönteme başvurmanın “insancıl” bir açıklaması da her zaman bulunur. “Alışık olmadığımız durum değildir” ama AKP iktidarının eriştiği boyutlarda keyfi davranış bizim “alışık olduğumuz” boyutları da ciddi bir şekilde aştı. Geçen gün, T24’te “perva” üstüne yazdığım yazıda da buna değinmiştim. Birkaç örnek de vermiştim. Zaten bu örnekleri hepimiz biliyoruz ve iktidar “suiistimal” dosyasına her gün yeni örnekler katmayı ihmal etmiyor.
Bu durum muhalefet açısından özellikle başa çıkılması güç koşullar üretiyor. Usul tanımayan, tanımadığını saklamaya da gerek duymayan bir iktidara karşı nasıl siyasi mücadele verilir? İşte yasalara karşı hapiste tutulan insanlar... Yazıyor, söylüyorsunuz. Sen söyle, sen dinle! İktidar oralı değil. Sokağa dökülüp protesto mu edeceksin? İktidar her türlü gösteriyi “suç sayma” alışkanlığını ta ne zamandan beri edindi, uyguluyor —zaten bu da “suiistimal”in aldığı biçimlerden biri. İktidarın “pervasız” davranmakta “pervasız” olduğu alanların başında geliyor.
AKP iktidarının bu keyfi “iktidar sürme” üslubunun normal olarak bir siyasi partinin ortaya koyacağı muhalefeti bir şekilde geçersizleştirdiğini düşünüyorum. Örneğin “mecliste muhalefet” bu iktidarla birlikte anlamlı bir şey olmaktan çıktı. Soru önergesi veriyorsun, ama adamın bunu ciddiye alıp cevap vermeye niyeti yok. Bu koşullara bakınca bir “parti yapısı içinde” muhalefet değil de “bir hareket” olarak muhalefet akla geliyor: “vaka mahallinde” bulunmayı temel alan bir etkinlik biçimi. Evet, söze başladığım andan beri söylediğim gibi iktidar gene legaliteyi çiğneyerek bastırmaya, dağıtmaya girişecek. Buna karşılık muhalif hareketin anayasada (geçmiş anayasalarda) ve yasada tanımlanmış legaliteden hiç şaşmaması gerekiyor. Bu, çok önemli. Çünkü muhalefet, iktidarın nasıl bir yetki gaspı peşinde olduğunu göstermek, legal olanı nasıl çiğnediğini anlatmak zorunda. Bunun niçin kötü olduğunu kanıtlamak durumunda. Böyle davranışlar bugün hala bu toplumda yadırganmıyor, kabul görüyor. Bütün dünyada popülizmin kendisi için bir avantaja dönüştürmeyi başardığı bir şey bu: “bizden” olduğuna, iradesini bizden yana kullanacağına inandığımız bir önderin –önündeki “bürokratik” engelleri kaldırarak– yolunu açacağını umduğumuz bir siyaset üslubu.
Kendi “modernleşme” tarihimizde demokrasinin egemen olduğu bir evreden geçmediğimiz için bu popülist başına buyrukluk mücadele edilmesi gerekli bir hastalık gibi görünmüyor çoğunluğa. Dolayısıyla bugünkü rejimi eleştirirken “Bu bir ‘tek adam’ rejimidir” dememiz toplumda beklediğimiz tepkiyi yaratmıyor. “Ee, ne olmuş öyle olmuşsa?” tarzı bir tepki uyandırıyor.
Yani Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yıldönümüne yaklaşırken, toplumca, “demokrasi mektebi”nin alt sınıflarından üst sınıflarına yükselebilmiş değiliz. Örneğin şu son seçimlere yaklaşırken muhalefete “kazanıyoruz” yanılsamasını veren etken (ve dolayısıyla şimdi büyük bir hayal kırıklığına yol açan etken) iktidarın demokrasiye ardarda indirdiği darbeler değil, yarattığı ekonomik buhrandı. “Tek adam”ın “tek adam” olarak davranması değil, “yanlış karar verebilme” ihtimalinden “bağışık olmayan bir tek adam” olduğunun anlaşılmasıydı. Bu demektir ki işimiz zor. Alınması gerekli daha çok ders, yürünmesi gerekli daha çok yol var. İşimiz zor ama başaracak olursak ödül de büyük olacaktır diye düşünebiliriz sanıyorum. Demokrasiyi yaşayarak öğrenmek şüphesiz iyi bir şey. Ama insanlık tarihi (birilerinin inatla inandığı gibi) yalnız “tek yol”lardan ibaret değildir. “Yaşamayarak” öğrenmek de mümkün olmalı – yaşamadığı için öğrenmek!
Demokrasi yoksunluğunun tek sorumlusu “Jakoben” karakterli rejimler olmayabiliyor. Bunun tersi olduğunu söyleyebileceğimiz “Plebisiter” rejimler onlardan çok daha karanlık koşullar yaratabiliyor. Türkiye, AKP ve Reisi’nin rejiminden yakasını kurtarabilirse –kurtarabildiğinde– yeterince deneyim edinmiş bir toplum olacaktır.
“Negatif” birikim... Olabilir, öylesi de olabilir – diyelim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025