Murat BELGE
Bu sabah (Pazartesi sabahı, yani) gazetelere bakınca, Başbakan’ın Sarıgül hakkında “mafya ile işbirliği” iddiaları, falan, işler normal seyrini sürdürmekte gibi görünüyor. Ama aynı zamanda, hem büyük kavganın konusu “Dershaneler” konusunun, hem de onun daha büyük sonucu “HSYK yasası” tartışmasının seçim sonrasına ertelendiği ya da erteleneceği haberleri vardı. Bunlar fazla öne çıkarılmadan, ihtiyatla verilmiş haberlerdi. Ne kadar doğrudur, bilemeyiz; ayrıca, doğru olsalar bile, yürütme gücünü elde tutan irade neyi sürdürür, neden vazgeçer, bunu bilen hiç kimse yok. Anında savaş tamtamları çalmaya başlayabilir.
Ama, seçim öncesi bazı yakıcı sorunları sönümlenmeye bırakmak ve ortamı biraz yatıştırmak hedefine doğru bir karar verilmiş de olabilir. Bana bunu düşündüren daha çok bizim Taraf’ta yayımlanan kısa bir haber oldu: Bülent Arınç Bursa’da konuşmuş; Cemaat’ten söz etmekten öteye, Cemaat’e “hitap etmiş”: “Biz varsak, siz de varsınız,” diyor. Bu bana ilginç geldi.
Cemaat söyleminden çok ortaya attığı iddialarla, ucundan gösterdiği bilgilerle gündem yaratıyor ve ortamı belirliyor. Başbakan ise en üst perdeden olmasına özen gösterdiği konuşmalarla gerginliği götürebildiği kadar götürüyor. Şimdi, Taraf’taki o kısacık haberde Arınç’ın bu konuda da bir şey söylediğini görüyoruz: “Başbakanımızın içi yanıyor da onun için bazı şeyleri yüksek perdeden söylüyor,” demiş.
AKP iktidarının önemli yerlerde bulunan üyelerinin, örneğin bakanların vb. olağan işleri ve yükümlülüklerinin yanısıra bir görevleri de Başbakan’ın söylediği sözleri, takındığı tavırları tevil etmek. Başbakan’ın kendisinin de “Galiba aşırı gittik,” dediği ve bu tevillere ses etmediği bir dönemi vardı böyle hatırlıyorum. Ama iktidar uzadıkça bu tutum değişti. Lafını tevil etmeye çalışanı açığa düşürerek, “Hayır, ben tam da onu kastettim” dediği çok sayıda olay biliyoruz. Bunlardan biri Bülent Arınç zaten.
Neyse, ne diyor Bülent Arınç bu son durumda: “Bizi yıkmaya çalışmayın, sonra siz de yıkıntının altında kalırsınız,” diyor. “Biz varsak, siz de varsınız” sözünde, yanılmıyorsam, “Biz oldukça size de varolma teminatı veririz” vaadi de içkin. Yani, “Şu olanları unutalım, ‘symbiosis’imiz devam etsin,” demiş oluyor. Daha ilk Dershane tartışmaları başladığında gene bir vakit tanıma vaadinde bulunmuştu.
HSYK ise bir kere Avrupa’da bir duvara gelip çarptı. Bu tabii hiç beklenmedik bir şey değildi. Girdiği ruh hali içinde Başbakan’ın “Avrupa duvarı” falan dinleyeceği kanısında değilim. Ama şu anda, herhangi bir Anayasa değişikliği, yasa değişikliği olmaksızın, ortalığı hallaç pamuğu gibi atmış durumdalar. Yani o “Anayasa revizyonu” âcil bir ihtiyaç olmaktan çıktı. Onun için ertelenebilir.
Bunları söyledikten sonra, Arınç’ın açmaya çalıştığı barışma sürecine geleyim: sahnede iki “İslâmî siyaset” çizgisi, anlayışı, ekolü, ne diyecekseniz, bunlar var; epey süredir bir işbirliği yaparak yanyana durabilmiş bu iki hareket şimdi çatışma halinde. Arınç, bu çatışmaya rağmen, nesnel olarak bakıldığında, bu iki hareket arasında hayatî bir bağ olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Niye böyle? İkisinin arasındaki ortaklıktan ötürü değil (nitekim çalışıyorlar): dışlarındaki düşmanlarının uzun vadede ikisini de yok etme kararlılıklarından ileri geliyor bu “kader birliği” ihtiyacı. Böyle bir “kararlılık” var mı? Bence var. Cemaat AKP’ye vurunca, mâlûm kesim “F-tipi” muhabbetini kesti; şimdi de, Başbakan Ergenekon’a el uzatınca, o tarafa geçmiş gibi görünüyor. Ama bunlar taktik “deplasmanlar”. İkisine de körü körüne düşman oldukları apaçık.
Sonuçta gene aynı yere geliyorum: bu ülkede sağlam bir demokratik platform olmaması, demokratik değerlere dayanan bir siyaset kültürünün oluşmaması. Onun için, “Sizin varlığınız bize bağlı” anlayışı üzerinden giden bir diyalog. “Hepimizin varlığı demokrasiye bağlı” diyemiyor Arınç. Ama hangimiz diyebiliyoruz bunu?
Çünkü, on küsur yıllık bir mücadele ve belirli kazanımlardan sonra, bizzat Başbakan, elinde tokmak, Kars’ta “ucube” yıktığı gibi, zor belâ buralara getirdiğimiz demokrasiye biçim vermekle meşgul.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025