Murat BELGE
Pazartesi sabahı Hürriyet’in manşeti “7 Yılın Sırları”. Hayrünnisa- Abdullah Gül zamanında Çankaya Köşkü’nde hayatı anlatıyor. Bunu galiba Ertuğrul Özkök hazırlamış ya da toparlamış, çünkü gerisi onun köşesinde devam ediyor. Bütün bir sayfa kaplayan bu yazı daha çok yeme- içme, tabak- çanak üstüne. Yazının devamı gelecekmiş.
Aynı Pazartesi sabahı bizim Taraf’ta da manşet Çankaya’ya ayrılmış. Yalnız konu farklı, “sır” da başka türlü bir sır. “Köşk’te Köstebek”! Bu haberi Hüseyin Özay hazırlamış: “Abdullah Gül ve ailesine ait bilgilerin, Köşk’te çalışan M.K. tarafından Aktroller’i yöneten Başbakanlık danışmanlarına aktarıldığı ortaya çıktı” deniyor. Evet, herhalde bunun da “devamı var”. Yani, yarın Taraf’ta çıkacak devam yazısını kastetmiyorum. Herhalde bu konunun, davanın “devamı var”. Bu gibi iddialar ortada dururken, konunun üstünün örtülmesi mümkün görünmüyor.
Tayyip Erdoğan Gezi protestoları sırasında tavır değiştirdi. Öncesinde de şöyleydi, böyleydi; takiye yapıyordu, yapmıyordu... Bunları bilemem. Ama o tarihte, kimsede şüphe bırakmayacak şekilde, son derece net bir şekilde değişti. O gün bu gündür de, benimsediği bu yeni kimlik ve üslûpla devam ediyor.
Gene o sıra, o protestoculara kızıp köpürürken, Abdullah Gül başka bir dille konuşmuştu. Bu, benim hatırladığım, Erdoğan ile Gül arasında ilk ciddi farklılaşma işaretiydi. Çünkü konu kendisi son derece ciddiydi. İkisinin benimsediği ton, üslûp, yaklaşım arasında çok önemli farklar vardı. Bunlar toplumda her şeyi değiştirecek şeylerdi.
Bundan sonra da farklı şeyler söyledikleri oldu; ama Gül genellikle atak bir politika izlemedi. Gelen birtakım olmadık yasaları onayladı vb.
Bana öyle geliyor ki, parti içinde aslında varolan bir çatlağı “açan kişi” olmak istemedi.
Zaten Tayyip Erdoğan çok güçlüydü (bugün de hâlâ öyle). Partide karşısına kim çıkacak olsa ezer geçerdi.
O tarihlerden başlayarak tekrar tekrar söylediğim bir şey var: bugün AKP’nin varolma ve hükümet eme tarzında, siyasette az rastlanır biçimde, bir kişisellik var. Tayyip Erdoğan’ın kişiliği bu. Bir benzeri olarak aklıma Margaret Thatcher geliyor. Britanya politikasında belki en güçlü damarı Muhafazakâr Parti temsil ediyor. Ama Thatcher o damar içinde özel bir olaydı. Yani, kısacası, Thatcher’dan sonra Tony’ler nasıl yollarına devam ediyorsa, Tayyip Erdoğan da AKP ideolojisinde bir partinin tek önder seçeneği değildir. Onun icraatı, partisinin (ve seçmen tabanının) zorunlu icraatı değildir.
Tamamen bir sezgiye dayanarak konuşuyorum: sanırım Abdullah Gül şu konjonktürde kendisinin o öteki alternatif ya da alternatiflerden biri olduğunu göstermek istedi. Bundan ileri gitmeyi de doğru bulmadı. Şu anda Erdoğan’la tartışmaya, çekişmeye girmek çok anlamlı görünmüyor, çünkü taban henüz hazır değil buna. Erdoğan üslûbuyla siyaset yapmanın sonuçları ortaya çıkmaya başlamalı ki insanlar “niye böyle oldu?” sorusuna cevap arama aşamasına gelsinler.
Ben şimdi Ertuğrul Özkök’ün “magazin”ine geleyim. Özkök lafı şaraba da getiriyor. Hollande’a ikram edilen markayı söylüyor. Abdullah Gül’ün şarap içtiğini sanmıyorum. Ama Cumhurbaşkanlığı Köşkü gibi bir yerde elbet şarap bulunur, konuklara sunulur.
Erdoğan’ın bunu değiştireceğini sanıyorum. Kaybetmekten mutlu olacağım bir “bahis” bu. Abdullah Gül, kendisi bir türlü davranan, başkasının başka türlü davranmasına da karışmayan bir kişi --siyasette de bu çerçevede bir çizgi temsil ediyor. Tayyip Erdoğan böyle değil, kendi bildiğini yaptırtan --ya da yaptırtmayan-- müdahaleci, katı bir tipolojiyi temsil ediyor. Bundan böyle Çankaya’da sakin olacak; ama kendisinin “sakin” olacağını sanmıyorum.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025