Murat BELGE
60’lı yıllarda sosyalizm Türkiye’de iyi sayılması gereken bir başlangıç yapmıştı. Seçim sistemi elverişliydi falan, ama girdiği ilk seçimde (1965) on beş milletvekili kazanmak bir başarıydı. Bunun bir “başarı” olduğu sağın gösterdiği asabiyetten de belliydi.
Ama böyle devam etmedi, edemedi. Bir kere, solun tamamı, 27 Mayıs kuyrukçuluğu yapmaktan vazgeçemedi. Bunun dışında, kısa zamanda birbirine girdi. Bundan böyle, bütün sosyalist grupların ana hedefi öbür grup olmuştur. “Türkiye’de sosyalizm” diye bir hedef olduğu hemen unutulmuştur.
Bu arada dünyadaki gelişmeler de çiçeği burnunda Türkiye sosyalizmine oyun oynamakta geri durmadı. 1969 Çekoslovakya’nın işgali. Ve bu genç sosyalizmin önemli kesimi bu işgali onayladı. Bu da, Türkiyeli seçmene (ya da herhangi birine) güven verecek bir “duruş” değildi.
Bunları bilinen şeyler olduğu için tekrarlamak da gerekmiyor; “toplumla konuşmak” konusunda çok yetersiz kalındığını vurgulamak için söylüyorum bunları. Birkaç haftadır işlediğim “popülizm” konusuyla da ilişkisi var elbette.
Burada, bence çok önemli olan bir ayrıma bakmak gerekiyor. “Halk”la konuşmak istiyorsanız, “halkın dili”ni bileceksiniz. “Popülizm” de bu demek. Şimdi, bir sosyalist için bu devam edecek bir ilişkinin “ilk adımı”dır. “Tanışma” gibi bir şeydir. Bu “tanışma” ile, bir “dönüşüm sürecini başlatmak, o sürece girmek gerekir. Bu, tek taraflı bir “iş” değildir; “bilinçli” sosyalist militanın bilinçsiz kitleye neyin ne olduğunu (tabii Politzer üzerinden) öğrettiği bir “okul-dışı-eğitim” programı değildir. “Karşılıklı” dönüşümdür. İki taraf için de “öğretirken öğrenme” etkinliğidir. Ucu kapalı, belli bir noktaya erişince sona eren bir süreç de değildir. “Diploma”sı falan yoktur.
Bu, sosyalist bir popülizmi sağ bir popülizmden (yani popülizmin yaygın şekli) ayıran temel noktadır. Sağ popülizm, halkla halkın dilinde konuşmayı bilir; bilgisini, halkı olduğu yerde tutmak için kullanır. O “yeri”, yani o kitlenin o verili andaki bilgisini, değerlerini, alışkanlıklarını olduğu gibi muhafaza etmeyi amaçlar. En önemlisi de, önder ile kitlesi arasındaki ilişkiyi olduğu gibi yeniden üretmektir: burada “itaat” başta gelir. Türkçe’de “ayaklar baş oldu” deyimiyle dile gelen korkuyu savuşturmak.
Bugün Tayyip Erdoğan kaydadeğer bir başarıyla, bunu yapıyor. Burada “başarı” elbette yalnız söz düzeyinde, retorikle olacak bir şey değil. Önderin somut bir şey vermesi (iktidarda ise) ya da verilebilir bir şey göstermesi (iktidar yolunda çabalıyorsa) gerekir. Ancak bu “verme” eylemi hiçbir zaman “veren” ile “verilen” arasındaki hiyerarşik ilişkiyi değiştirmemelidir.
Hemen hemen her zaman bu kitle yoksul ve yoksundur. İtilmiş ya da “içeri” alınmamıştır. Yani şikâyetleri vardır. Bu şikâyetler popülist önderin başlıca propaganda malzemesini oluşturur. Ve gene hemen hemen her zaman bu şikâyetlerin nedeni olan bir somut düşman gösterilir. O düşman, popülist önderin o sıra canını sıkmakta olandır. Bir gün “İstanbul sermayesi”, bir gün “FETÖ’cüler”, bir gün de Amerika olabilir.
Bunlar oluyor, bugün Türkiye’de oluyor. Türkiye’nin tarihinde (Cumhuriyet öncesinden başlayarak) ilk kez, popülist bir önder ve popülizm yaparak iktidar olmayı başarmış bir parti görüyoruz.
Burada bir “ideoloji” etkeni elbette var ve ortamın biçimlenmesine katkıda bulunuyor. Ama ondan daha derinden giden ve dolayısıyla daha belirleyici olan bir sınıfsal konumlanma var. Tayyip Erdoğan’ın yoksulların ideolojisi olarak sunmayı başardığı İslâm’ın içinde asıl belirleyici olan, birikmiş sınıfsal öfkeler, düşmanlıklar v.b. Erdoğan bunları sonuna kadar seferber etmekte bir sakınca görmüyor. Böyle yapması da doğal.
Sosyalistler bu kitleye biraz “kendi malları” gibi bakma alışkanlığını edinmişlerdir. Sosyalizm yoksuldan yana olduğuna göre, “Ey yoksullar! Ben buradayım! Buraya gelin, sahtekâr politikacıların sözüne kanmayın!” deyince kitleler verilen adrese doğru kayacaktır. Bunun engeli, sosyalizmi saptıran “ötekiler”dir. Onları halledip (yani tasfiye edip), “Tamam, ben artık hazırım,” deyince sorunlar çözülecektir – elli yıl oldu, çözülemedi, ama olacak o kadar.
Cahil olduğu için “tarihî zorunluluk”ları da bilmeyen popülist önderler bu durumdan yararlanarak o kitlelerin bindiği geminin dümenini ele geçirdiler. Herhangi bir sosyalistin bulunmadığı, dolaşmadığı yerlerde durmadan konuşarak, anlatarak, vererek yaptılar bunu. Ve şimdi bu kitleyi kendi arkalarında saflaştırmış durumdalar. Bu kitle şimdi bağırıyor, çağırıyor, önderlerinin “işte, sizi yoksun kılanlar bunlar” diye hedef gösterdiği kesimlere öfkelerini dile getiriyorlar. Ama yukarıda tanımlamaya çalıştığım çerçeve içinde oluyor bu. Solun giremediği yerde, gereğinde solun kullanması beklenen (ama kullanmadığı) sözleri de kullanarak, ama yönlerini değiştirerek, kitlesel mobilizasyon ve “popüler-demokratik” değil “popülist-faşizan” bir ideolojik eklemlenme yapıyorlar.
“İşte, Paşam, Türkiye.”
BİRİKİM
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları



















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025