Murat BELGE
Seçim zamanında mı olacak, “erken” mi, “baskın” mı? Bilinmiyor. Kararı vereceklerin de şu anda bir kararı olduğunu sanmıyorum. Onlar da durumu kolluyorlar. Ancak, HDP’ye oy veren seçmenin yapılacak seçimde, öyle ya da böyle, önemli bir rol oynayacakları biliniyor.
Bir yandan da iktidar, hayatı, kendinden olmayanlar için çekilmez bir hale getirmek üzere elinden geleni yapıyor. Onun için seçim belirleyici, ama aslında seçim olup olmayacağını bile kesin olarak bilmiyoruz.
Cumhur İttifakı’nın eridiğine dair sinyaller alıyoruz, ama ölçüsünü, hızını v.b. bilmiyoruz. Karşısında “Millet İttifakı”… Burada CHP ile İyi Parti var. Başkaları da var ama değişiklik yaratacak oranda oy alacaklarını bekleyen yok. Ve kendi başına HDP duruyor. Cumhur İttifakı bu partiye düşman. İyi Parti —MHP ile itişmesinin etkisi de sözkonusu— tabiri caizse, “yarı düşman!” Halk Partisi “düşman” değil, ama “dost” da olamıyor, çünkü o da milliyetçilik kulvarını bırakmak istemiyor. AKP iktidarına (ve çömezi MHP’ye) karşı bir “demokrasi cephesi” kurulacaksa, mantıken ve siyaset gereği, orada HDP’nin bulunması gerekliden öte, zorunlu. Ama İyi Parti adına konuşanlar böyle bir şey olursa kendilerinin bu “İttifak” içinde durmayacaklarını ima eden sözler söylüyorlar. En ılımlı tavrı alan Halk Partisi’ni destekleyenler arasında, yani kendi tabanında da böyle düşünenler var.
Bu arada HDP’ye ne yapması gerektiğini söyleyen söyleyene. “Şunu söyle, bunu ilan et, berikini lanetle! O zaman seni hoşgörürüz.”
Yeni kurulan partilerin sözcüleri bu kadar saldırgan değiller. Onlar AKP’nin Gezi-öncesi duruşundan uzaklaşmak istemiyorlar ve bundan ötürü Tayyip Erdoğan kumandasında bir AKP tavrı almalarına gerek yok. “Barışçı Çözüm”e kaldığı yerden devam etmek daha uygun görünebilir.
“Olay” nedir? Baştan alıp hızlı bir özetle verileri gözden geçirelim.
PKK yetmişlerin ortalarında kuruldu. “Silahlı mücadele”yi kesin yöntem olarak benimsemişti. Burada o zamandan beri değişen bir şey yok. Ne var ki, silaha en fazla bel bağlayanlar da, siyaset denen karmaşanın koridorlarında sivil eylemlere sık sık ihtiyaç duyarlar. Siyaset böyle bir şeydir. Yetmişlerde, gerilla savaşıyla “bağımsız Kürdistan” kurulacağına inananlar çoktu mutlaka. Şimdi yalnız savaşla değil, uluslararası destekle başarıya erişilebileceğini düşünenlerin daha kalabalık olduğu kanısındayım. Böyle ise, kana susamış bir örgüt izlenimi de vermemek gerekiyor. Öte yandan, Türkiye içinde bir demokratik mücadele yürütmenin gereği de ortada ve bunu elinizde makinalı tüfekle yapamazsınız. Yani, kısacası, “sivil siyaset” denen şeye de ihtiyaç var. Ama yüzünüzü bu yöne çevirdiğinizde son analizde birbirinin karşıtı olan iki yöntemin, iki ayrı mantığın ve üslubun arasında kalıyorsunuz.
PKK kendi denetiminde bir “sivil mekanizma” ihtiyacı duyuyordu ve bu çelişik durumu göze aldı. O zamandan beri sayısını unuttuğum Kürt partileri kuruldu, kapatıldı v.b. Yıllar böyle geçti. Bu “legal” partilerde her zaman PKK’nın varlığı hissedildi.
Benzeri olmayan, tekil bir olaydan söz etmiyoruz. Etnik temele dayalı bir mücadele bu. IRA’nın, ETA’nın adına dövüştükleri halklarla ilişkisi nedir, nasıldır, burada gördüğümüzden farklı mıdır? Değildir. İrlandalı, Bask, Katalan, Korsikalı insanlar, sıradan insanlar, silahlı mücadeleyi onaylamıyorlar, yurttaşı oldukları toplumdan ayrılmayı talep etmiyorlar… Onlar bile bu silahlı örgütleri resmen kınamazlar, lanetlemezler. “İyi çocuklar ama yanlış düşünüyorlar” türünden değerlendirmeler yaparlar. Yani birtakım sağcı politikacıların şimdi HDP’den bekledikleri şeyleri yapmaz, o dili kullanmazlar. Ayrıca, saydığım mücadeleler bizimle kıyaslandığında çok daha demokratik ülkelerde geçiyor: onun için oralarda yaşayanlar arasında “ayrılık” istemeyenler de çok. Oysa burada “silahlı mücadele”yi onaylamasa da, demokratik reform ihtiyacı duyan yığınla Kürt var. Dağa çıkıp dövüşenler onların çocukları, akrabalarının çocukları, komşularının çocukları. Onları lanetlemelerini talep ediyorlar.
Bunlar “insani” denecek konular. Daha “siyasi” bakalım.
Her zaman böyle olur, demiyorum, ama olabilir. Yani “sivil siyaset” kendini silahlı örgütün güdümünden bağımsızlaştırabilir.
Türkiye’de süreç böyle gelişti. Tabii böyle bir şey olabilmesi için insanların “sivil siyaset”le bazı şeylerin kazanılabileceğini görmeleri gerek. Bu, “olur gibi” olmuştu. Ve olması, dağdaki kadrolarda da muhtemelen bir endişe uyandırmıştı. Bunu aklımdan geçirebiliyorum, çünkü davranışlar böyle düşündürüyor. “Barışçı çözüm” diye bir şey konuşulurken bir tür “PKK Milisi” yaratma talebi ve hendek kazma siyaseti, Türkiye Cumhuriyeti’ni ikna etme siyasetinden çok HDP’yi açmaza düşürecek bir eylem gibi görünüyor.
HDP’nin başında olanlar Tayyip Erdoğan’ın bir “barış garantisi” olmadığını anlıyorlardı. Ama bundan ötürü oraya buraya bomba atmayı değil, demokrasi mücadelesini derinleştirmeyi düşünüyorlardı. HDP kadroları bir tornadan çıkmadılar. Kürtler’in demokratik haklar mücadelesinde PKK’ya yakınlık duymanın dereceleri değişir. Bu örgütü hareketin tartışılmaz önderi görenler de vardır, eleştirenler de. Böyle olması da son derece normaldir. Başka türlüsü beklenemez. Önemli olan kadrolarda barışçı çözümden yana olanların oranının yükselmesidir. HDP Türkiye’nin genel demokrasi sorunları üzerine fikir ve talep üreten bir parti olmaya doğru evriliyordu. İktidar, politikasını değiştirerek bu yolu tıkamayı ve bu partiyi PKK’ya doğru itmeyi amaçlayan yeni bir çizgi oluşturmaya karar verdi. Çünkü Tayyip Erdoğan bu yöntemin kendi iktidarını sürdürmekte daha yarayışlı olacağına inanmıştı.
Şimdi buradayız. Bunları yazmakla varolan siyasi gruplaşmalarda herhangi bir değişikliğe yol açacağımı aklımdan geçirmiyorum. O grupların esin kaynakları çok farklı ve kazdıkları siperler son derece derin. Yalnız HDP’yi dışarıda bırakmayı doğru siyaset olarak gören bir “cephe”nin kendini “demokrat” olarak görmeye ve tanımlamaya hakkı olmadığını söylemek istedim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025