Oya BAYDAR
Acılarını, ölülerini bile ortaklaştıramayan bu ayrıştırılmış, yarılmış, cepheleştirilmiş ülkede Soma’da yaşanan işçi katliamı, toplumcak günahlarımızın günahsızların ölümüyle cezalandırılması mı?
Facianın büyüklüğü karşısında şoka girmiş durumdayız. Üç günlük millî yas ilan edildi, bayraklar yarıya indirildi. Neye yarar bayrakların yarıya inmesi yüreklerimizdeki, vicdanlarımızdaki kara duyarsızlık bayraklarını söküp atmazsak içimizden! Neye yarar biçimsel törensellikler, timsah gözyaşları, Soma’ya üşüşen siyasilerin firaklı nutukları! Neye yarar işveren örgütlerinin, sermaye kodamanlarının, iktidarıyla, muhalefetiyle siyasilerin “kazalar kader değildir, önlem alınmalıdır” vb. nakaratları! Neye yarar yazılarımız, çizilerimiz, feryatlarımız, tepkilerimiz, suçlamalarımız gerçek suçluyu teşhis edemezsek ve asıl hepimiz her iş kazasında kendi suç payımızı inkâr edersek.
Gerçek suçluyu; yüzlerce insanın yanarak, boğularak öldüğü maden ocağının sahibi ifşa, ihbar ve itiraf ediyor. 2012 Eylülünde, bir gazetede kendisiyle yapılan söyleşide, TKİ’nin tonunu 140 dolara mal ettiği kömürün tonunu 23.8 dolara mal etme taahhüdünü nasıl verdiği sorulduğunda, övünerek “Özel sektörün çalışma tarzı”na atıfta bulunuyor. İşte bu “çalışma tarzı” ve ardındaki en fazla kâr tutkusudur suçun gerçek kaynağı. Kâr ve iktidarın ortaklığının bütün toplumsal suçların, hele de emeğe karşı işlenen suçların hem ebesi hem de anası olduğunu; kârın ve iktidarın efendilerinin insanı ezen, yok eden, öldüren suçların aslî failleri konumunda bulunduğunu anlayıp kabullenmedikçe, Allah rahmet eylesin’lerle, ailelere sabır dileme’lerle, bölgeye üşüşüp boy göstermelerle, kurbanların ailelerine maaş bağlama vaadleriyle, nutuklarla, açıklamalarla, protestolarla, bu yazı gibi yazılarla bir süre oyalanılır. Sonra, hafızaları körelten, her şeyi unutturan hain zaman acılara, öfkelere galip gelir.
Kârın egemenliğinin, sermayenin iktidarının adıdır kapitalizm. Ne kadar post değiştirse hep aynı kötü kurttur. Kapitalizmin en vahşi, en pervasız, en kuralsız biçimi Türkiye gibi ülkelerde, kendine benzer iktidarların koruma kollaması altında “icra-i sanat” eyler. Suç işler sürekli ve hepimizi de suça ortak eder.
Acımızı ortaklaştırır gibi göründüğümüz şu günlerde, derece derece hepimiz, bütün toplum suçta da ortaklaşalım, bütünleşelim. Suç ortaklığımızın farkına varıp insana ve yaşama karşı özür borcumuzu birlikte ödersek, kendi cephelerimizin önüne kazdığımız mevzilerden çıkıp buluşabiliriz belki. Hepimiz suçluyuz, çünkü içinde yaşadığımız neoliberal vahşi kapitalist düzene, bu düzenin iktidarlarına, muktedirlerine karşı birleşip sağlam bir halk cephesi kuracağımıza, düzenin efendilerinin bizi sürdükleri cephelerde, birbirimizin karşısında konuşlanıyoruz. Öte yandan, düzene karşı mücadele ettiğimizi sanırken de yüzyıl, elli yıl öncesinin son kullanma tarihi geçmiş, etkisizleşmiş ezberlerinden, yöntemlerinden kurtulamıyor, 21. yüzyıl sosyalizminin taşlarını döşeyemiyoruz.
“Hepimiz suçluyuz” diyor televizyon ekranlarına çıkanlar, köşelerde yazanlar, siyasiler, uzmanlar. Hepimiz suçluyuz demek suçtan sıyırtmanın, vebalden kurtulmanın, iç rahatlatmanın kolay yolu. Evet, hepiniz suçlusunuz, hepimiz suçluyuz bu kâr ve iktidar düzenine karşı etkili, doğru, cesur, birlikli bir mücadele veremediğimiz için; bilerek bilmeyerek işbirliği yaptığımız, bu düzenin parçası olduğumuz için.
Ve ben de hepimiz gibi suçluyum: Yüreğimdeki beynimdeki yeller “işçiden işçiden yana güçlüce esmediği” için. Kapitalizm fırtınasına karşı emek yönünde, sosyalizm yönünde güçlü rüzgârlar estiremediğim için. Sahte solun ulusalcılığına, yaşlı solun miadı dolmuş nostaljik kalıpçılığına, öfkeyi çatışmayı devrimcilik sayanların kof gürültücülüğüne karşı, köklerimize dönüp yeni dünyanın özgürlükçü, eşitlikçi, barışçı yeni emek hareketinin oluşmasına yeterince katkıda bulunamadığım için. Son üç yıldır yazdığım şunca yazı arasında kaçı emek, işçi, sömürü üzerineydi sorusunu ancak yüzlerce işçinin yaşamını yitirdiği bugün sorduğum için...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Çocukları kefene sokan ruh hastası ilkel zihniyet
24.05.2024 - "Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete" mi, hukuka dönüş umudu mu?
14.05.2024 - 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkamamanın sorumlusu kim?
3.05.2024 - 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkamamanın sorumlusu kim?
3.05.2024 - Istakoz, Maldivler, pahalı saat muhalefeti AKP'nin AK'lanmasına yeter mi?
22.04.2024 - "Kobane düştü düşecek"ten Kobane Davası provokasyonuna
16.04.2024 - Hukuksuzluk değil irade gaspı ve siyasî ahlâksızlık
3.04.2024 - Desteğim DEM Parti'ye, oyum İmamoğlu'na
29.03.2024 - Vicdanını yitirmiş dünyanın vicdanını, ahlakını yitirmiş siyasetin ahlakını savunmak
22.03.2024 - Oy yüzdesiyle ölçülemeyecek kadın: Gültan Kışanak
7.03.2024
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
nelli
e nede olsa biri arnavut biri gurcu ama musluman musluman hemde sunni musluman olunca turk olur an basyere oturtulur sun ondan sonrasi kolay ama sarkiciya hemen sorarsin yahudimisin diye hiranti oldurenleri caktirmadan korursun cunku o ermeni falan filan