Ümit KIVANÇ
“Yaşlı”lara yönelik ayrımcılık yerleşiyor. Süreç, her türden ayrımcılığa karşı hassas olduğu varsayılan toplum kesimlerinde de ilerliyor, “normal” bulunan dışlayıcı davranışlar artıyor. ‘Yaşlısın, abartıyorsun’ diyecek olanlara baştan söylemek isterim ki, meseleyi ideolojikleştirmemeye, kişisel kaygılarla sarıp sarmalamamaya, alınganlığı hareket noktası yapmamaya özen gösteriyorum. Böyle tehlikelerin farkındayım. Kimse kolayca ayağının takılıp düşebileceği tümseklere karşı yüzde yüz tetikte olamaz. Olanlara nesnel gözle bakmaya çabalıyorum.
Ortadaki manzara, bazı yaşlıların gençlere toptancı tavırlarla sitem veya ukalâlık ettiği, onları hâkir gördüğü, gençlerin de aynı toptancı davranışlarla yaşlı saydıkları herkesi genellikle küstahça aşağıladığı, onlara söz hakkı tanımak istemediği bir itişme-çekişme hali.
En son, galiba bizim kuşaktan bir adam, “bugünün gençleri” gibi bir çuvalda topladığı genç kızlar ve delikanlılar hakkında epey küçültücü sözler etti. Bu tabiî tepki yarattı. Tepkiler, haklı öfkeden başlayarak, “Yaşlılar, susun!” gibi tehditkâr bir nihaî buyruğa ulaştı.
Tabiî ki, “huysuz ihtiyar”ın söylediklerinin bir kısmı, bugünün büyükşehir kültürüyle yoğurulmuş gençlik kuşağının özellikle yoksulluk çekmeyen kesimlerinde karşılığı bolca bulunan şeylerdi. Başka kısmı, bugünle kıyaslandığında daha büyük zorluklar, darlıklar çektiğini düşünen eski kuşakların tarihin her döneminde yeni kuşaklara ettikleri sitemlerdi: kıymet bilmeme, azmetmeme, tembellik, sorumsuzluk gibi. İki kuşak eskilerden bu sözleri işitmemiş genç kuşak mensupları pek azdır. Ancak olumsuz tasvir ve nitelemelerin toplumsal sınıf, şehir, semt, yöre, yaş grubu vs. hiçbir ölçüt ve sınır gözetilmeksizin “gençler” kadar genel ve kaba bir muğlak özelliğe dayandırılması şüphesiz ideolojik saldırı görüntüsü yaratıyor. “Biz kıymetli insanlarız, siz bir halta yaramazsınız!” gibi bir şey söylenmiş oluyor. “Gençler” diye bir kategoriyi her yola gelir açıklama aracı sayıp, ekmek elden su gölden yaşayabilen zengin çocuğuyla iş bulamadığı için bunalıma girmiş varoş gencini birarada hedef almak, hiçbir şey değilse şuursuzluk. Nitekim sözünü ettiğim ‘gençlere öfke’ mesajlarına verilen karşılıklardan biri, memlekette dört gençten birinin işsiz olduğuna dikkat çekiyordu. O da böylece, hakikatin bir kısmına işaret ederken öbür kısmını yok sayıyordu.
Eskilerin yenilere eleştirilerinde hemen her zaman göze batan bir büyük kusur da, yeni kuşakları kendilerinin gençliğiyle değil, -kimi zaman mecburen- olgunlaşmış, donanmış, başlarından türlü iş geçmiş, bir dolu sorumluluk üstlenmiş halleriyle kıyaslamaları. Haksız kıyas bu. Ben yirmi iki yaşımdayken her şeyi biliyordum, meselâ. Otuz ikide bilmediklerim yoluma dikilmeye başladı. Kırktan sonra, öğrenebileceklerimin sınırı olduğunu kabullenmek zorunda kaldım. Vesaire… Çoğu insan için aşağı yukarı böyledir.
Öte yandan, büyükşehir gençliği arasında yayılan ayrımcılığın bazı huysuz ihtiyarların haksız suçlamalarına ya da her işe karışmasına tepkiden ibaret olmadığını görebilmeliyiz.
'HEY, EKSİK İNSAN!'
Rahatsız edici olacağının farkındayım, ancak mevzuya şöyle bir yerden girmemiz gerektiğini sanıyorum: “Yaşlı”, bugün şu ya da bu şekilde olumsuz bir sıfat olarak kullanılıyor, değil mi? Bunu tartışmıyoruz bile. Kimse yaşlı sıfatını övgü olarak sarf etmez. Aksine. “Sen yaşlısın, konuşma,” falan dendiğinde, muhatap umursamasa bile, söyleyen karşısındakine olumsuz -hattâ küçültücü- sıfat taktığını bilmektedir. Karşınızdakinin bir bacağının olmadığını bilirken ona “sakat” dediğinizde nesnel konuştuğunuzu iddia edemezsiniz. Yaşlılığın, tanımı gereği, yıpranma, eksilme, becerilerini, işlevlerini yitirme, kapasite düşmesi anlamına geldiğini varsaymıyor muyuz? O halde birine nasıl hiç çekinmeden “Hey, eksik insan!” diye hitap edilebiliyor? Yaşlıya elbette yaşlı denecek. Bu söze olumsuz ve dışlayıcı anlam yüklenmesinde sorun.
Yüklü anlamıyla bunu söyleyebilmeniz, çünkü, ancak umursamazlıkla mümkün. Bu da ikinci bir değersizleştirme adımı. Tekrarlayayım: olumsuz anlamı yükleyen, sözü söyleyen, muhatabını bununla niteleyen. Sorun burada. Dışlayıcı anlamı sezmese sıfatın kendisinden rahatsızlık duymayacak muhatap, sözün başında kendini hiç de eksik hissetmiyor olabilir. Ancak ayrımcılık istisnasız hep hissedilen hava akımıdır. Dolayısıyla muhatap, herhangi bir sözü, davranışı, görüşü, tutumu yüzünden değil, neyse o olduğu için aşağılandığını hissedecektir.
Sorun yalnız bireysel değil. Yaşlı sıfatına sadece bazı becerileri kaybetme değil, bazı haklardan da yoksunluk özelliğinin eklenmesi nasıl kabul edilebilir? Bahsedilen, erken yaşta can vermeyen her insanın istisnasız geçeceği bir yaşam evresi. Ayrıcalık değil, kabahat değil.
Söze yüklenen olumsuz anlam sadece eksikliği, köhneliği değil, haklardan yoksun olmayı içeren bir tür ikinci sınıflığı kapsayınca, meselâ “yaşlılar” diye bir -en az gençler kadar- heterojen insan grubunun bugünün hadiselerine karışması, görüş bildirmesi, tavır takınması men edilebilirmiş gibi duruyor. Dışlayıcının gözü böyle görüyor.
KAPİTALİZM ZEMİNİ ÜZERİNDE
Yaşlıların susması -devre dışı kalmayla ilgili her şeyi böyle adlandıralım kısaca- talebi, yalnız kategorik noksanlığa değil, bir de somut kabahate dayandırılıyor: gençler, “bugünün kötülüklerinden siz sorumlusunuz” diyorlar. Bunda şüphesiz gerçek payı var. Ancak yine, dünün kötülüklerinin bugüne katlanarak devredilmesinden çıkar sağlamış insan ile kötülüğe karşı mücadele ederken bin türlü bedel ödemiş, ancak başaramamış kişi aynı hak kısıtlamasına mâruz bırakılıyor.
Şüphesiz tarihin bir döneminde genç kuşaklar, yaşlıları kendileriyle ilgili işlere, özellikle toplumun yönetilmesi ve devlet işlerine karıştırmamayı siyaset haline getirebilir, uygulayabilir. Ancak bu ayrımcılık sahiden, nesnel olduğuna da inanılan sebeplerle benimseniyorsa adının konmasında fayda var ki, dışlanacak olanlar da kendilerini -umutsuz çaba da olsa- savunabilsinler. (Bu dediğimin “bak yine gençlere akıl öğretiyorlar” diye karşılanmamasını, sadece fair play gereği sayılmasını temenni ediyorum.)
Bir de, sanırım, şunu unutmamak gerekiyor: Yaşlıları toplum hayatı dışına sürmeyi veya bazı haklardan, imkânlardan yoksun bırakmayı, giderek belki tecrit etmeyi, nihayet ortadan kaldırmayı hedef alan bir eğilimin kapitalizm koşullarında günün birinde başgöstermesi kaçınılmazdı. Hadisenin bu zemin üzerinde cereyan ettiğini kabul etmek, kapitalizmi hiçbir şeyiyle benimsemediğini düşünen gençleri rahatsız edebilir. Ancak yaşlısı genci, böyle bir zemin üzerinde yaşıyoruz. Ve dünyaya hükmeden ideolojik atmosfer içerisinde, onu soluyarak.
TROLLERİN YENİ MOTİFİ
Sosyal medyada birkaç farklı türde trol faaliyet gösteriyor. Çok kullanılan kelimeleri ardarda dizip anlamsız söz öbekleri yaratan ve yaymayı amaçladıkları hashtag’i bunların arasına katan bot hesapları kenara koyalım. Kanlı canlı trollerden sözediyorum. Bunların kötü Türkçeyle ezber tekrarlayan kabasaba olanları, doğrudan saldıranları olduğu gibi, anlayışlı ve nazik görünüp sorunu bulandıranları, musallat oldukları insanların hassasiyetlerini kollayıp onları nasıl rahatsız edeceklerini araştıran ve ona göre içerik düzenleyenleri falan var. Son zamanlarda “boomer” aşağılama modasına ilişkin rahatsızlık belirten birkaç tweet attığım için olmalı, bana dadanan trollerden “boomer amca” hitaplı, “sıkıcısınız işte, susun” mealinde mesajlar alıyorum. Bu bence kötü yerlere varabilecek bir eğilim.
İnsan topluluğu, gençlerle yaşlıların birtakım özelliklerinden birarada yararlanabilirse karşısındaki sorunları, belki, bir ölçüde, aşabilir. Ama yaşlıların işleri bizzat idare etmediği, gerektiğinde tecrübelerinden yararlanılan, buna karşılık kendilerine göre yaşamalarına ve üretmelerine “izin verilen” -çünkü gençler meydan vermezse yaşlılar yaşayamaz- bir hayat tercihi de yapılabilir. Bugünün sorunu, başka handikaplar yetmiyormuş gibi, genciyle yaşlısıyla iyi insanları aynı güzel yolun yolcusu olmaktan alıkoyabilecek ayrımcılığın giderek derinleşmesi tehlikesi.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları









































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024