Zekeriya Kurşun
Osmanlı sonrasında İngilizlerin eliyle oluşturulan devletlerden biri olan Irak’ın 2003 yılında, ABD eliyle tahrip ve talan edilmesinden bugüne on beş yıl geçti. 1950'li yıllardan itibaren ABD’nin bölgeye yaptığı müdahalelerin en ağırı olan bu işgal, hem Irak, hem de Ortadoğu’nun tamamını, tarihin gördüğü en ağır sürece soktu. İnsanlığın utanç duyacağı savaşlar, ölümler, işkenceler ve bin bir türlü mağduriyetler, milyonları yok ederken, milyonların iradesini de esir almıştır. Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış olan bu coğrafya, adeta birbirinin kanına susamış, kimin adına savaştığını dahi bilmeyen ama savaşmayı kutsallaştırmış ilkel gruplara teslim edilmiştir.
ABD-İRAN MUHABBETİ
Biraz hafızamızı yoklayıp o günlere döndüğümüzde neredeyse bugüne benzer şartların var olduğunu şaşkınlıkla göreceğiz. Benzer şartların, benzeri sonuçları doğuracağını varsayarsak, tehlikenin, tahribatın ve yıkımın bitmediği anlaşılacaktır. Zaten son on beş yıldır bölgemizde yaşananlar da bunun göstergesi değil midir? Ancak bu felaket uyarısının olumlu yanları da yok değildir. Tarihî yaşanmışlıklar ve tecrübeler daima sahaya yeni aktörler ve yeni imkanlar da çıkarmaktadır.
Biraz geçmişi hatırlayalım:
ABD Başkanı Nixon ve dönemin meşhur Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Mayıs 1972’de İran ziyaretlerini yaptıklarında, İsrail’e açık tehditler savuran Irak’ı istikrarsızlaştırma ve bölgede zayıf bıraktırma planları yapmışlardı. Hatta İran Şahı’nı teşvik ederek, Irak topraklarında bir dizi operasyonlar yaptırdılar. İran’da Kürtlere silahlı faaliyetlerini örgütleyecekleri mekan tahsis edilmiş, Musul ve Kerkük petrol borularına sabotajlar düzenlenmiştir. Hatta Irak Cumhurbaşkanı Hasan El Bakr’a İran eliyle suikast düzenleterek İran ve Irak karşı karşıya getirilmiştir.
ABD’nin hesapları tutmadı. 1979 İran devrimine hazırlıksız yakalandı. Çok güvendiği ve Irak’a karşı kullandığı İran Şahı 16 Ocak 1979’da ülkesinden kaçınca, ABD siyaseti de açığa çıktı. Aynı yılın Şubatı’nda Humeyni’nin İran’a dönmesi ile ABD’yi endişelendirecek yeni bir gelişme oldu. Humeyni devrimini yerleştirmek adına ABD’yi en büyük düşman olarak seçmesi beklenen bir durumdu fakat, asıl büyük sorun İsrail’i tehdit eden coğrafyanın da değişmiş olmasıydı.
ABD-SADDAM MUHABBETİ
Her ne kadar bölgesel bir iç siyasi gelişme olarak görülse de kısa süre içinde komplo teorisyenlerini tahrik edecek bir gelişme daha yaşandı. Daha sonraki yıllarda ABD tarafından dünyanın en büyük diktatörü olarak ilan edilen Saddam Hüseyin, Temmuz 1979’da mutlak bir iktidar ile Irak’ı kontrol etmeye başladı. İlk anda ABD’nin kafası karışsa, tereddütler yaşasa da, İran’da yaşanan rehine olayından sonra açıkça Saddam Hüseyin’e destek verdi. Ayrıca İran devrimine sıcak bakmayan Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri de ABD ile birlikte Saddam’ın yanında yer almaya başladılar. Hatta o tarihlerin Batı medya arşivlerini karıştıranlar, seküler, milliyetçi Saddam yönetiminin diğer Ortadoğu ülkelerine de model olarak gösterildiğine hayretle şahit olacaklardır.
ABD 1984 yılında yaşanan Beyrut bombardımanı ardından, Saddam’a olan desteğini daha da aleni hale getirecektir. Ronald Reagan’ın Irak’a özel temsilci olarak gönderdiği Donald Rumsfeld’ın Saddam ile poz verip iş birliklerini ilan etmesi hala gözümün önündedir. İki taraf arasındaki silah satışı, nükleer, kimyasal ve uzun menzilli füze geliştirme programları için yapılan planlamalar da cabası. ABD ve Batı bir taraftan Saddam’ı güçlendirirken, diğer taraftan da büyük petrol rezervleri ve üretimi olan Irak’ı en borçlu ülke haline sokarak geleceğini rehin almıştır. Ateşledikleri İran-Irak savaşı boyunca, ABD’nin istihbarat desteği yanı sıra, 40 ülke Irak’a silah satarak, hem Hürmüz’den petrol sevkiyatını hem de İran’dan gelmesi muhtemel tehdide karşı İsrail’in güvenliğini sağladılar.
KULLAN-AT POLİTİKASI
Saddam 1990’nın başında, kontrol edilemez bir güce eriştiğinde, ABD’nin Hürmüz’e yerleşmesinden korktuğu Sovyetler de çöküş eşiğine gelmişti. İran’ın İsrail’i tehdidi ise tamamen bir safsataydı. Bu yüzden Saddam’dan da kurtulma zamanı gelmişti. Nitekim, ABD önce onun bir hata yapmasına, yani Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etmesine göz yumdu. Ardından silah satışını yasaklayarak ona sağlanan eski malzeme, teknoloji ve bilgi becerisi ile ne yapacağı test edildi. 1991 yılında BM harekete geçirilerek, BM Teftiş ve Silahsızlandırma Heyeti (UNSCOM) oluşturuldu. Bir taraftan propaganda savaşı diğer taraftan da Irak’ta kimyasal ve nükleer silahlar teftişi başlatıldı.
1997 ve 1998 boyunca Irak, ABD’nin hava saldırılarına maruz kaldı ve askeri kabiliyeti neredeyse yok edildi. Ardından BM’nin çıkardığı ve esasında tartışmalı olan 1284 sayılı kararı ile oluşturulan yeni bir teftiş komisyonu (UNMOVIC) eliyle her yer denetlendi, hatta Saddam’ın saraylarındaki en mahrem yerleri bile dünyaya teşhir edildi.
Bu süreç, 2003 yılında Irak’ın işgali ile tamamlanmış ve esasında bugünkü bölgesel krizler de yaratılmıştır. Süreci bütünüyle takip eden birisi olarak, elbette -inkar edemeyeceğim- iç dinamiklerden haberdarım. İşgalin öncesinde Saddam’ı destekleyenlerle ve muhalifleriyle de defalarca bir araya geldim. Onların arzularına, kızgınlıklarına ve hayallerine şahit oldum. Ancak işgal sonrasındaki bir seyahatimde Bağdat Azamiyye’de Hanefiler; Abdülkadir Geylani’de Şafiiler ve Kadiri Kürtler; Necef ve Kerbela’da Şiiler ile yaptığım görüşmelerde, pişmanlık duymayan hiç kimseye rastlamadım. Hepsinin ortak fikri; daha önce bilmedikleri ve ABD eliyle tattıkları bir kin ve nefret duygusunun esiri olduklarıdır.
Sütunum daha fazla yazmaya imkan vermiyor. Bugün ABD aynı şekilde yerinde duruyor. İsrail sürekli tetikte. Irak’ın yerine Suudi Arabistan’ı, Saddam’ın yerine de ülkesinde ciddi popülaritesi olan Muhammed b. Selman’ı koyduğumuzda, on beş yıl sonrasını da tahmin etmek güç olmayacaktır.
Tarihin akışını tersine döndürecek olan tek istisna; yeni bir siyaset yürüten ve bölgedeki dengeleri yeni denklemler ile dönüştürmeye çalışan -Irak’ın ve Suriye’nin dostu- Türkiye’nin bugünkü tavrı ve arayışıdır.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018
18.10.2018