A.Turan ALKAN
‘Naif’ kelimesi artık Türkçeye yerleşti. Türkçenin zenginliğini savunan biri olarak elbette dilimizde yerli kelimelerin çoğunluk teşkil etmesini isterim ama yabancı dilden gelen kelimelere karşı düşman değilim. Dilimizde öyle kelimeler var ki, bir başka menşeden geldiğini unutmuşuzdur; meselâ ‘pantolon, pasaport, iskele, iskelet, iskemle, dümen, tablet, tablo ve daha niceleri… Arapça ve Farsçadan Türkçeye misafir edip dilimizin ses âhengine uydurduğumuz kelimeler ise hesaba gelmeyecek kadar fazla.
‘Naive’, Latince kökten batı dillerine serpilmiş bir kavram. Batı dillerindeki karşılığı şu anlamlara geliyor: Toy, tecrübesizlik, saf, ağzı açık [kalmak], çaylak, çocuksu, bön, denenmemiş, sade, tabii halinde iken öylece kalmış olan.
Bu kelime dilimize önce bir sanat tarihi kavramı olarak girdi. Hiç akademik eğitim almadığı halde iyi resim, beste veya heykel yapabilen insanları nitelemek için kullanılırken sonradan olur-olmaz yerde revaç buldu ve isabetsiz kullanımları arttı. Artık galatı, yani yanlış kullanışları lügat karşılığını geçerek ‘fasihleşti. (Bkz. Galat-ı meşhur, lugaat-ı fasihten evlâdır!)
Kelimenin en doğru karşılığını şu terkipte görebiliriz: Naif sanat.
Görüldüğü gibi naif kavramına muhtaç değiliz; onu rahatlıkla ikame edebilecek hayli kelime var dilimizde. Öyleyse niçin naifi tercih ederiz? Galiba biraz bilgiç görünmek, akademik lisana vukufiyeti hissettirmek ve kullandığımız kelime kadrosuyla karşı tarafta saygı uyandırmak için olmalı.
Naif bir politikacı
Demek değil ki, naif hiç kullanılmamalı; bu kelime olmadan tek kelimeyle kısa yoldan tarif edemeyeceğimiz durumlar da var.
Meselâ şu gün itibariyle hâlâ kâğıt üstünde başbakan görünmekle birlikte bir hafta sonra makamına veda edeceği kesinleşen Sayın Ahmet Davutoğlu, ‘naif’ bir politikacıydı denilebilir; elbette ‘bön, çaylak, ağzı açık kalan gibi anlamları dışarda tutuyorum; o, daha ziyade saf, denenmemiş, fıtratını değiştirmeden muhafaza eden, hatta biraz da çocuksu anlamlarında naif bir politikacı oldu.
Gönül kıran o kadar çok şey var ki…
Bende bu hissi uyandıran en güçlü işaret, onun bir nevi iç hesaplaşmasını açığa vurduğu veda konuşmasındaki şu cümledir: “Bize oy vermemiş vatandaşlarımıza da sesleniyorum. Ola ki gönlünüzü kıran herhangi bir söz bizden sâdır olmuşsa haklarınızı helâl ediniz!”
‘Naif Sanat’ kavramından sonra bu kelimenin en isabetli kullanımını, yukardaki cümle çerçeveliyor. Naiflik işte budur.
Bu sözleri canlı yayın esnasında duyduğumda, ‘Ben helâl etmiyorum’ cümlesi döküldü ağzımdan. Yalnızdım, sesli konuşmak için bir sebep yoktu ama sanki duyurmak ihtimâli varmış gibi o tepki cümlesini seslendirdim. Şimdi de sebebini izah edelim.
Helâllik ha…
Ben Sayın Davutoğlu’na –vaktiyle beğeniyor olmakla beraber- başbakan olarak hiç oy vermedim; partilisi, taraftarı, sempatizanı değilim. Eğer sadece sempatizan veya partililerinden helâllik dileseydi mesele yoktu fakat madem ki ‘bize oy vermemiş vatandaşlar’ı da hesaba katarak helâllik diledi, fikrimi söyleyebilirim.
Bir ferd-i vâhid, sıradan bir yurttaş, Sayın Davutoğlu’nun başbakanlığı esnasında ister-istemez onun yönetimince alınan kararlardan bir şekilde etkilenmiş bir vatandaş olarak kendimi yokluyorum ve diyorum ki, “Hayır, eğer zerre-miskal hakkım size geçtiyse onu helâl etmem ve her iki dünyada da bu hakkımdan vazgeçmem.”
İncindim, darıldım, gücendim
Sebep listesi hayli uzun ve kabarık; Onun zamanında çevresinde örnek insan diye tanınan pek çok bigünâh, mâsum, mazlum insan gadre uğratıldı, devlet güçleri tarafından mikrop muamelesi yapıldı. Komşuları, akrabaları, çalışma arkadaşları, hatta bazen eşleri tarafından cüzzamlı imiş gibi iteklenip yargılanmadan mahkûm edildi.
Onun zamanında vergilerimizle ayakta duran Anadolu Ajansı, TRT gibi kurumlarda, neredeyse her saat başı bu insanlara yönelik kasıtlı yayınlar yapıldı ve hâlâ ısrarla sürdürülüyor. TRT’nin en mâsum ve apolitik kanalı sayılmak lâzım gelen TRT-Nağme’de saat başı verilen her bültende ‘Paralel yapı, PDY, terörist, FETÖ’cü gibi tabirlerle mâsumiyet karînesi ritmik tempoda çiğnendi. AA, ‘bir millî haber ajansımızın simgesi’ olmaktan çıkıp iktidar çevrelerinin propaganda bülteni haline soktu kendini.
Bir kısmıyla beraber çalıştığım yüzlerce insan, onun başbakanlığı döneminde uygulanan devlet politikalarının yansıması eseriyle işinden oldu, tartaklandı; bunlardan bir kısmı gözaltına alınıp tutuklandı; evlerinde aramalar yapıldı. Bayram, Ramazan, mübarek gün demeden hınçla gadre uğratıldılar. Serbest bırakılacakları biline biline, sırf ‘canları acısın’ diye takibatlara mâruz bırakıldılar.
Ekranlar bir gecede karartıldı, uyduların fişi çekildi. Şirketler basılıp didik didik arandı. İpek medyası ve sair şirketleri, mal varlıkları göz göre göre müsadere edildi.
Bu insanları biraz tanıyorum,
İçlerinden çoğu, belki de almış oldukları dini terbiye iktizasınca haklarını helâl ederler ve bunu duysam şaşırmam. (Nitekim Akın İpek helâl etti.) Başkalarına karışmam ama ben etmem; edersem kendimi tekzip etmiş olurum.
En yakın misâl olmak üzere 20 yıldan beri yazarı olduğum Zaman gazetesi binası, baskı tesisleri, araçları, dağıtım şirketi, haber ajansı ile polis refakatinde el konuldu. Çalışanlar itilip-kakıldı, kendi evlerinde incitildiler. Bir başarı markası olarak Anadolu çocuklarının gurur, yüz akı Zaman gazetesi şu günlerde kayyım tarafından kapatılıp kapısına kilit vurulacak ve galiba demirbaşları haraç-mezat satılacak.
Hepsinden daha beteri, Zaman gazetesinin terörle ilintilendirilmesi idi.
İncindim, darıldım, küstüm, gücendim…
Size hakkımı nasıl helâl edebilirim sayın başbakan; size bu, mâkul bir talep gibi görünüyor mu?
Veya bir algı arızası…
Öyle görünüyor olmalı. ‘O naif bir politikacı’ derken tam da bunu kastediyorum ve bu esnada galiba önemli bir noktayı atlıyorum: Sayın başbakanın gözünde ‘bazı insanlar’ yok hükmünde zaten. Belki, televizyondan hitap ettiği Türk halkı içinde, bilerek veya dolaylı olarak adam yerine koymadığı bir kitlenin varlığını hesaba katmıyor anlaşılan. Onlar doğuştan mikrop, insan altıyla hayvandan bir tık yukarda bir yaratık. Vatandaşlık hukukuna sahip olmak, onlar için asla düşünülmeyecek bir lütuftur!
Durduğu yerden öyle görünüyor olmalı; yoksa hangi samimi tavırla helâllik isteyebilirdi ki?
Şaka gibi
Konuşmalarında sıkça tasavvuf büyüklerine atıfta bulunan, hamâset kitabının dallarını kıran, mukaddesleri ve dini değerleri sahiplenen, her iki omzunun üstünde yaptıklarını kaydeden ‘Kirâmen kâtibîn melekleri’nin varlığını hissederek politika yaptığını düşünüp ne kadar düzgün bir adam olduğunu dile getiren birinin, artık ayyûka çıkmış bir adaletsizliğin mazlumlarını görmezden gelmesi mümkün olabilir mi?
Onun naif bir politikacı olduğunu düşünüyorum; aksi takdirde konuşmalarında sık sık, -sanki dalga geçer gibi, ülkesinde olup-bitenlerden hiç haberi yokcasına- insani ve demokratik değerlerden, basın hürriyetinden, güçler ayrılığı ve hukuk devletinden bahsetmesi mümkün olabilir miydi?
Bu tutarsızlıkta naif, çocukça bir kavrayışın eserleri var ve gerçeklerden bu kadar kopuk olması başka sebeple izah edilemez. Kendisine oy vermeyenlerden helâllik dilemesi de aynı gerekçeye dayanıyor olabilir.
Naif demiştim ya, galiba en isabetli teşhis budur: Şaka gibi!
Başbakan, sistemin kralıdır; maiyet memuru değil
‘Haksızlık ediyorsun; onu, başbakanlığı döneminde olup-bitenlerden dolayı itham etmek yanlış, çünkü gerçek iktidar elinde değildi; size zulüm gibi görünen eylemler aslında yargı sürecinde cereyan etti, onun yargıya müdahale etmesini mi bekliyordunuz? Bir yerde yapmaya mecburdu.’ diye düşünenler olabilir. Bu itiraza katılmak, özellikle parlamenter sistemlerde mümkün değil maalesef; zira bu sistemin en güçlü kişisi başbakandır. Kaldı ki, “Fırat’ın kıyısında kaybolan koyunun hesabını Hz. Ömer’den sormak’ edebiyatını dilden düşürmeyenlerin sorumluluğu da açıktır.
Hayır, bazıları konuşmalarını ve insanda sevmek arzusu uyandıran sempatik fiziğini öne sürerek, ‘Onu galiba arayacağız; en azından iyi niyetliydi.’ diye düşünüyor olsalar da bu yaşanan acıları unutturmaya yetmiyor.
Kendi adıma hakkımı size helâl edemiyorum Sayın Başbakan, devr-i iktidarınızda gök kubbemizde hoş bir sadâ bırakmadan gidiyorsunuz.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016