Hasan CEMAL
İnsanın kendi kendisiyle hesaplaşması...
Benim peşimi hiç bırakmadı.
Özellikle siyasal konularda öyle.
İç muhasebe hep ensemde dolaştı durdu.
Siyasal, ideolojik günahlar, sevaplar...
Zaman içinde yer değiştiren doğrular ve yanlışlar...
İnsan hayatını zindana çevirebilen iç çelişkiler...
Yaşamda hatalar yaptığımı, yanıldığımı, bazen içimi fena halde acıtsa da, yalnız kabullenmeyi değil, itiraf etmeyi de öğrendim.
Kendi kendimi eleştirmeyi ihmal etmedim.
Daha önemlisi, yıllar yılı beynimi birtakım klişelerden azade kılmak için gayret ettim.
Aklımı tutsak eden birtakım klişelerden kurtulmak ve özgürleşmek için çaba sarf ettim.
Zincirleri kırmak gibi bir şey yani...
‘Zincirleri kırabilme’nin öncelikli yolu ise, beni yalanda yaşatmak isteyen resmi ideolojilerle, devletçi kafalarla mücadele etmekten geçiyordu.
Bağımsız ve eleştirel düşünmekten geçiyordu.
Ne kadarını yapabildim?
Bunun için ne kadar cesur olabildim?
Yürekli davrandım?
Bilemiyorum.
Çünkü hiç kolay değildir bunu yapmak.
Yalnızlaşabilirsin.
Hatta kendi başına kalabilirsin.
Sevenlerin fena halde azalabilir.
Herkes seni sevmez!
Issız adam olabilirsin.
Yeri geldiğinde itiraf etmesini bilmek...
Ayrıca, bizde itiraf geleneği yok gibidir.
Sanıyorum, Müslümanlığın da payı vardır bunda...
Özellikle siyasal konular devreye girince, yaşadığını olduğu gibi yazmanın zorluk derecesi artar bizim ülkemizde.
1990'lı yılların sonuna doğru Kimse Kızmasın Kendimi Yazdımadını taşıyan siyasi öz yaşam öykümü yazarken nasıl kıvrandığımı hatırlıyorum.
Türkiye’de özellikle 1960’larda, 1970’lerin başında yaşanmış‘siyasal kötülükler’den kendi payıma düşenleri ayıklamak ve kâğıda dökmek hiç de kolay olmamıştı.
Belki de insanın macerası böyle…
Satır başlarıyla değindiğim bütün bu açılardan, Günter Grassbende hep hayranlık uyandırdı.
Niye mi?
Doğru bildiğini eğip bükmeden söyleyebildiği için…
Aykırı düşünmekten korkmadığı için…
Sözünü sakınmadığı için…
Yeri geldiğinde itiraf etmesini bildiği için…
Ve büyük bir romancı ve entelektüel olarak herkes beni sevsindiye bir derdi olmadığı için…
Almanya’nın en tartışmalı romancısı olmaktan çekinmediği için…
Bunlardan dolayıdır ki, geçenlerde kaybettiğimiz büyük romancı ve entelektüel Günter Grass’ı hep sevdim ve kendisinden etkilendim.
Doğru bildiğini söyleyerek Almanya'da kıyameti koparmıştı
Ölene kadar hep bildiğini okudu Günter Grass.
Düşündüğünü çekinmeden ifade etti.
O kadar ki, Berlin Duvarı 1989’da yıkıldıktan sonra Almanya’nın birleşmesine karşı çıkabilecek kadar bağımsız ve cesurdavranabilmişti.
1990’ların başında kendi ülkesinin bir konfederasyon çatısı altında iki parça kalmasını savunduğunda, ‘Birleşik Almanya’nıninsanlığın başına yeniden bela olabileceğini söylediğinde Almanya'da kıyamet kopmuştu.
Ama o doğru bildiğini söylemeye devam etti.
Nazi olduğunu 60 yıl gizledi!
Günter Grass, 2007’de çıkan anılarının bir yerinde şöyle der:
“1967 yılıydı. 39 yaşındaydım. Tel Aviv’de bir üniversitede konuşmak için davet almıştım. O zamanlar hep maraza çıkaran bir yazar olarak şöhret sahibiydim. Çünkü halının altına süpürülerek gizli tutulmak istenen şeyleri açığa çıkaran, bunların üzerinde zıplayan tarafım hoşa gidiyordu.” (*)
Ama burada ilginç bir unutkanlık da vardı.
Günter Grass, 1967 yılında Tel Aviv'deki o üniversitede Alman Yahudilerinin çoğunlukta olduğu bir topluluk önünde konuşurken, halının altına süpürülmüş birçok şeyi yürekli biçimde anlatırken enteresandır, belki de bir şeyi unutmak işine gelmiştir:
Kendisinin bir zamanlar SS olduğunu!
Günter Grass, Hitler’in Nazi Partisi'nin en kıyıcı kolu olan, 6 milyon Yahudi'nin gaz odalarında yok edilmesini, yani Holokost'u planlayan ve uygulayan SS'lerin gençlik örgütüne (Hitler Jugend) üye olduğunu tam 60 yıl boyunca gizlemişti.
Günter Grass 2007’de yayımlanan anılarında bundan dolayı duyduğu utanç ve nedameti itiraf ederken, dışa vurduğu duygu ve düşünceleri de ilginçti.
Günter Grass, altmış yıl boyunca kendine sakladığı bu kirli sır yüzünden geçen yıl çok eleştirildi.
Bu daha önce açığa çıkmış olsaydı, acaba 1999’daki Nobel Edebiyat Ödülü’nü alabilir miydi diye sorgulandı.
İlginç eleştirilerden biri, Avrupa'nın önde gelen entelektüellerinden İngiliz tarihçi ve gazeteci Timothy Garton Ash’ten gelmişti.
Özeti şöyleydi:
“Bir söz vardır, ‘Hiç günahı olmayan ilk taşı atsın!’ diye... Günter Grass, ünlü bir yazar olmasından itibaren kırk küsur yıl boyunca hep ilk taşı atan oldu. Amerikan emperyalizmi ve kapitalizmineyıldırımlar yağdırdı. Auschwitz’in temelini bir zamanlar Birleşik Almanya’nın attığını belirterek iki Almanya'nın birleşmesine karşı çıktı. Bütün Alman muhafazakâr liderlerini, Adenauer’ı, Kohl’u yerden yere vurdu. Ancak, Almanya'nın Nazi geçmişiyle yüzleşme konusundaki yanlışlarını eleştirirken, kendisi bu yüzleşmeyi 60 yıl boyunca yapmadı, kendi SS geçmişini sakladı.”(**)
'Benim Almanyam böyle bir şey yapmış olamaz!'
Günter Grass, kendi Nazi geçmişinden bir sohbetinde şöyle söz eder:
1945 yılında ben 17 yaşındaydım. O dönemdeki Nazi ideolojisinin etkisi altında kalmıştım.
12 yıl boyunca Nasyonal Sosyalistler’in tüm dünyaya yaşattığı vahşetin gerçekliğini kabul etmedim.
Olanları inkâr ettim.
‘Almanlar böyle bir şey yapmış olamazlar’ dedim.
Sonra resimler görmeye başladım. Ölüm kamplarından gelen resimler...
Cesetler büyük dağlar halinde yığılmıştı.
Ama yine de“Benim Almanyam böyle bir şey yapmış olamaz” diye düşünüyordum.
Her şeyin bir propaganda olduğuna inanmak istedim.
Ondan sonra yavaş yavaş da olsa, bunun gerçek bir vahşet olduğunu kabul etmek zorunda kaldık. Benim neslim ve benden sonraki nesil için bu hiç de kolay olmadı. Bu konularla yeniden yüzleşmek büyük zorluklarla oldu.
Ama bu gerçekleşti.
Almanya’da bu zorlu iş yapılabildi.
Uzun süre yaşananlar Almanya’da da kabul edilmedi. Başkaları ‘hayır’ dedi.
Ama geçmiş her zaman karşımıza çıktı...
“Geçmişi çok tartıştık, yeter artık, ileriye bakalım” diyenler de oldu Almanya’da.
Böyle bir yaklaşıma çok temkinli bakmak gerekiyor.
Şöyle bir olayı hatırlatmak istiyorum.
Yıl 1970.
Willy Brandt Batı Almanya Başbakanı olarak Varşova’ya gitmişti.
O seyahatte kendisine ben de eşlik etmiştim.
Willy Brandt, binlerce Polonyalının, binlerce kişinin ölüm kamplarında götürüldükleri noktada diz çöktü ve özür diledi. Bu diz çökme jesti Almanya’da büyük tepkilere yol açtı.
Ama diğer tarafta Polonya’da büyük bir rahatlamayla kabul gördü. İlk kez bir Alman, resmi bir şekilde Polonyalılardan özür diliyordu. (***)
Ben kendimi soğan gibi soyabildim'
Günter Grass kendi geçmişiyle, kendi ülkesinin tarihiyle hesaplaşırken sözü İstanbul’da, 2010 yılı baharında 1915’e, Ermeni Soykırımı’na getirerek şöyle demişti:
“Ben geçmişimin gerçeğine bakabildim; gözlerimi yaşartsa da, kendimi soğan gibi soyabildim; siz de kendi tarihinizle, Ermenilerin bu topraklarda yaşadıklarıyla yüzleşebilmelisiniz.”
Şöyle devam etmişti aynı sohbette:
“Geçmiş tecrübelerimden bir ülkenin tarihiyle yüzleşmesinin ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyorum. Onun için söylediklerimi rahat ve çok hafif bir şeymiş gibi söylemiyorum. Türkiye kendi tarihiyle yüzleşmelidir. Almanya bunu başardı. Türkiye’nin de bu süreci başaracak güçte olduğunu düşünüyorum. Bu, Avrupa’ya gidecek yoldaki ilk ve en önemli adımdır.”
Günter Grass 2010’da neler söylemiş?
Türkiye bugün nerede?
Ben de oturmuş neler yazıyorum?
Ne kadar hazin değil mi?
'Tıpkı Sisifos gibiyim'
Yazımı yine Güner Grass’la noktalamak istiyorum. Kafadan Doğumlar isimli romanının bir yerinde şöyle der:
Sisifos...
Tıpkı onun gibiyim.
Kayayı tam yukarıya taşımışsın ve hoop, kaya gene aşağıda.
Sen yukarı itiyorsun.
O hemen aşağı kayıyor.
Bir ömür boyu...
Kaya bana anlam katıyor.
Kaya kayadır işte.
Hiçbir tanrı, tanrılar onu elimden alamaz.
Tabii Sisifos’a teslim olup kayayı dağın tepesinde bırakırlarsa o başka.
O zaman sıkıcı olur.
Arzulanacak bir şey kalmaz.
Peki ama benim kayam ne?
Sözcük üstüne sözcük yığma eziyeti mi?
Kitabı izleyen, izleyecek kitap mı?
İyi pazarlar!
* Günter Grass, Peeling The Onion, A Memoir, Harcourt, Inc. 2007.
** Timothy Garton Ash, The Road From Danzig, The New York Review of Books, 16.08.2007.
*** Günter Grass’ın 2010 yılı baharında İstanbul’da yaptığı bir konuşmadan.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Ankara-İmralı-Kandil üçgeninde hava olumlu
3.03.2025 - Silahlara veda zamanı... Hoş geldin barış!
28.02.2025 - Erdoğan "eyy TÜSİAD" diye bağırdı, polis anında başkanları topladı!
20.02.2025 - Yine CHP'nin önemi üzerine..
13.02.2025 - Dostluklar insanı ayakta tutar!
28.11.2024 - CHP'nin önemi
12.11.2024 - Terör ve şiddete lanet olsun!
24.10.2024 - Açık mektup!
27.08.2024 - Ortadoğu cehennemine Gazze'ye BARIŞ gelecek mi?
20.04.2024 - 31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!
9.04.2024
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Selahattin tuzcu
tek cümleyle fikrimi söyleyeyim DEHŞET