Melih ALTINOK
Kürtlerin mazlumluğundan damıttığı, hatta üzerine su katıp çoğalttığı kinin bir zerresini bile ziyan etmeyen PKK, hepimize “üç gün bayram fazla size” deyip sathı meşru müdafaalara soyundu yine.
İşçilerin üzerine el bombası attı. Tunceli’de aileleriyle top oynamaya giden polislere halı sahada bile saldırdı. Bir komiseri ve eşini öldürdü, on kişiyi de yaraladı.
“Vijdan kuaförü” ablalar, ağabeyler gibi “barış yani, polis vicdanımın kaba etine cop vurdu ama” diye yazacaklarına, oturup dönek, hain yaftası yemeyi göze alarak siyasilerin tırsak açıklamalarından büyüteçle çözüm iradesi devşirmeye çabalayanlarsa tutup sildiler yazdıklarını.
Başka ne yapacaksın ki? Eskiden örnek aldığım bir yazarın “zamanındaki” tabiriyle, onlarınki ağıt yaktıkları savaşa can pazarlamaya denk düşüyorsa adressiz barış mektupları da düpedüz havanda su dövmek değil de nedir?
Daha net olmalı.
“Akan kan dursun, analar ağlamasın. Ben lafımı ortaya korum. Üstüne alan alır...” türünden soğukkanlı, sakin, sahte temennilerin korkaklık, dahası sahtekârlık olduğunu haykırmak lazım.
Çünkü bu savaş biraz da diyemediklerimiz yüzünden sürüyor.
Birincisi, istediğinizi söylediğiniz şey, yemeğinize biraz daha acı değil, bir insanın, gençlerin öldürülmemesi. Kan akmaması; kan bu kan. Diş fırçalarken musluktan akıp israf olan su değil; kan...
Ama seslerini boğazlarını acıtacak kadar yükseltmemelerinin, haykırışının temposunu bol amalı şerhlerle sürekli düşürmelerinin bir nedeni var elbet. Çünkü dillerinden “barışı” eksik etmeyenlerin de tıpkı öte yakadaki faşistler gibi tuttukları ölüleri var. Bu savaşı “kirli” diye nitelendirseler de onlar da düpedüz simetrik taraflardan.
Onlar da yalan söylüyor.
Böyle dan dan söyleyince rahatsız edici geliyor biliyorum ama yeter artık kandırmayalım birbirimizi. Hadi itiraf edin, siz özel sohbetlerde hangi “takımı” pohpohluyorsunuz?
Tamam, belki eski “taraftarlık” defterleri kapatıp insanlığına terfi edenlerdenseniz. Artık geleceğe “döndünüz” ve ölümlerden ölüm beğenmiyorsunuz.
O zaman niye açık konuşmuyorsunuz, yazmıyorsunuz?
Ekranlarda, yazılarınızda “Cihangir’de yüz yüze bakıyoruz, Diyarbakır’daki panele aynı uçakla gidiyoruz olur mu canım” deyip ağabeylere, ablalara kefil olarak, vantrilokluk yaparak geciktirdiğimiz su faturanız değil, yokluğu her an bir cana mal olan barış.
Hangi merhabanın kefareti kaldırabilir bu yükü.
Bu kez de mi yüz yüze baktığınız kapı komşunuzla huzursuzluk çıkmasın diye, ancak evlerinin ışıklarını gördüğünüz karşı mahalledeki umacıları lanetlemekle yetineceksiniz? Etmediğiniz beddua mı kaldı ki onlara da yenilerinden medet umuyorsunuz?
Allahın günü “barış mitingi” düzenleyip hatta sesleri gür “çıksın” diye ses bombası bile kullanan dostlar, ne zaman kurtulacaklar bu riyakârlıktan.
Tıpkı Türk ulusalcıları gibi, kongrelerinde “marşları” okunurken ayağa kalkmayan gazetecileri yuhalamakla uğraşacaklarına, sırtını sıvazladıkları “our boys”larına amasız bir sitem de mi etmeyecekler?
Politik ortam müsait değil gerekçesiyle Meclis’e dönmeyeceklerini açıklayan Sayın Demirtaş, aileleriyle futbol maçına giden polislerin öldürülmesinin, ortamın iyileşmeye nasıl bir katkı sağlayacağını şöyle açık açık, ağız dolusu soramaz mı mesela?
Tamam, “öldürme” demeyi “devlet ağzı” sayıyorlarsa, “Silahın miadı doldu” diyen Baydemir’i hizaya sokan “realiteden” ürküyorlarsa, buyursunlar kendilerine özbeöz “halk ağzı”.
Saldırının hemen ardından avukat bir arkadaşımın Twitter mesajındaki sorusunu direk aktarsınlar muhataplarına, “demokrat Türkiye kamuoyu bile şu soruyu soruyor bize” diye:
“Canlı kalkan mı gerekiyordu halı sahanın etrafına?”
Tutmayın CHP’yi
Hüseyin Çelik’in benim diyen demokrata şapka çıkartacak 15 maddelik askerî çözüm önerisi CHP’yi hareketlendirmiş olmalı. Zira Kılıçdaroğlu “Kürt sorunu silahla çözülmez” şeklindeki müthiş tesbitini açıklar açıklamaz, bir vekili de, yine barış ve demokrasi için bir soru önergesi vermiş Meclis’e.
“Artık bıçak kemiğe dayanmıştır diyorum. Ramazan’a hürmeten biz şu anda sabrediyoruz” diyen Başbakan’a “nasıl siyasi nasıl siyasi” sormuş, CHP Bolu vekili: “Açılımı aynı kararlılıkla sürdürecek misiniz?”
Tabii devamı da var vekilin sorusunun, dinleyin: “Bundan sonraki süreçte hükümetiniz için terörle mücadele mi, yoksa müzakere mi öncelikli olacaktır? Önümüzdeki süreçte İmralı’da hükümlü bulunan terör örgütünün başı ile görüşmeyi sürdürecek misiniz?”
Sonra “muhalefete hiç kredi açmıyorsunuz”, öyle mi?
Gölge etmesinler...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Konser iptalleri baydı
2.06.2022 - Elçiye zeval olmaz
17.05.2021 - 31 Mart’ta Binali Bey’e verdim, bu kez oyum...
11.05.2019 - Ekrem Bey size soruyorum ama cevabı Murat Bey’den bekliyorum
10.05.2019 - Sınırları aşmak
6.05.2019 - Pardon, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmayan belediye mi var?
1.05.2019 - Yine ne varsa Atatürk de var!
29.04.2019 - Kılıçdaroğlu’na yumruk!
22.04.2019 - Erdoğan’ın yükü
17.04.2019 - Bu saatten sonra...
8.02.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Mehmet Akbacak
Hilal Hanım, sizin gibi vicdan sahibi kişiyi tanımış olmak ve yazılarınızın karanlıklar içinde bir işaret fişeği olarak aydınlık saçması olağanüstü, elinize,yüreğinize sağlık.