Sezin ÖNEY
Türkiye, 16 Nisan’da tarih bitiyor, dünya duruyormuş gibi bir ruh hali içinde. Referandum olacak bitecek ve tarih orada noktalanacak sanki. Özellikle, “Evet” kampında böyle bir hava var. Masallardaki, “Mutlu Son”a kavuşulacak ve her şey de o dönüm noktasından sonra, “Evetçilere” çok güzel olacak gibi bir yaklaşım var…
Oysa, yüksek gerilim hattında zıplaya hoplaya seker olmak, yaşam stilimiz oldu ülkece…
Mesela, iç politikada, “terörist” etiketi çok kolay yapışır oldu. Her an herkes, bu etiketle yaftalanabilir…
Artık, Türkiye bu sert söyleme alışık.
Gerçi, “Hayır” yöneliminde olan ve hangi güvenilir kamuoyu araştırmasına bakılsa toplumun yarısını oluşturduğu gözlenen bir kitleye, “darbeci”, “15 Temmuzcu”, “terörist” denilmesi, neresinden bakılsa, OHAL Türkiye’si standartlarında bile biraz ağır oluyor ama…
Ama oluyor da…
Her an her şey olabilir; kimsenin bir garantisi yok. Dünün kahramanı bugünün haini veya tersi olabilir….
Cıva gibi Türkiye’nin hali; hem çok toksik, hem de öyle hızlı hareket ediyor ki…
Hal böyle olunca…
Siyaset bilimi penceresinden bakınca da, bu referandumla ilgili tahmin yapmak son derece zor. Kamuoyu araştırmalarının ve istatistik verileri üzerine kurulu siyaset bilimi çalışmalarının duayen ismi Ali Çarkoğlu, Şubat ayında, Deutsche Welle’ye verdiği bir mülakatta şöyle diyordu:
“Bir defa şu anki araştırma sonuçlarına çok fazla güvenmemek lazım. Niye? Henüz araştırma ortamı bence yok. Ama hiçbir zaman da olmayabilir. Yani sağlıklı bir tahmin yapmaya olanak verecek bir seçim ortamı, bu referandum etrafında oluşmayabilir.
Örneğin, “Hayırcılar kim?”, Kimler hayır diyor?” böyle bir tartışma yapılıyor. Bu öyle bir şekilde yapılıyor ki, yani hayırcıysanız bunu dile getirmeniz durumunda, kimlerle aynı gruba konuluyorsunuz? En başta Fethullahçı Terör Örgütü’yle (FETÖ), sonra PKK’yla, onun dışında da DAEŞ (Irak-Şam İslam Devleti-IŞİD), vs. Söylem, “Bunlar da hayır diyor”. Bu öyle bir ortam yaratıyor ki, şimdi kaç kişi böyle üçlü bir grubun yanındaymış gibi, evine gelen bir anketöre hayır diyebilir? Aslında ben açıkçası, kamuoyu yoklamalarında hayır oylarının bu kadar yüksek olmasına da şaşırıyorum, bu nedenle.”
Siyasi tarihimizin öyle bir noktasındayız ki, geçmişe bakarak yorum yapmak mümkün değil. Yeni bir yerdeyiz ve bu “yeni yerin” neresi olduğunu da bilemiyoruz. O yüzden, bence, Ankara’da “en çok bilgiye haiz” konumda olduğunu düşünenler bile, boşlukta savrularak ilerliyor…
7 Haziran 2015’ten beri adeta bir korku tüneline girdi ülke ve zaten yaşanmadık neredeyse hiçbir şey kalmadı. Öyle bir savruluş ortamı ki, hiçbir şey iz bırakmıyor, etki etmiyor, yapışıp kalmıyor…
Çok muazzam ve sarsıcı bir tüketicilik var topluma sirayet etmiş…
15 Temmuz gibi müthiş bir travma bile, daha birinci yılına gelmeden adeta tüketildi…
Bugünlerde bir süreliğine araştırma için bulunduğum Macaristan’da, “1956 Devrimi”, yani Sovyetler’in ülkedeki siyasi etkisine karşı baş kaldırılan, “halkın tanklar üzerine çıktığı” dönemin izleri, hatırası öyle canlı ki bugün bile…
Ya 15 Temmuz, daha birinci yıl dönümünde nasıl hatırlanacak…
Hatırlanacak mı?
Çok da hazin bir durum bu; adeta sadece “anda” yaşıyoruz; o saniye, o dakika, o saat veya belki en fazla o gün…
Sonra, unutuluyor herkes ve her şey.
Kolektif bir hafıza kaybı gibi…
Bu kadar hızlı tüketen ve bu kadar kutuplaşmış bir toplumda, ne “Evet” ne de “Hayır” sonrası ne olabileceğini kimse kestiremez. En iyi ihtimalle, kafadan bir şeyler atılabilir ve bunlar es kaza tutarsa, “dediğim çıktı” denilebilir.
Kesinlikle söylenebilecek bir şey varsa, 16 Nisan’ın kimse için tarihin sonu olmadığı; olamayacağı…
Bir türbülansa girildi; 7 Haziran 2015’ten beri bu türbülans giderek de artıyor ve bir şekilde, bir “sakinlemek” çok da kolay değil. “Sakinlemenin”, türbülanstan çıkmanın reçetesi çok belli; derinleştikçe derinleşen toplumsal ve siyasi kutuplaşma sona ermek, bir nebze hafiflemek veya en azından vites küçültmek zorunda. Ama bu da, siyasi statükonun değişmesi demek.
Statükonun teminatı kutuplaşma olunca da, bir fasit daire çizilip duruyor; ne var ki, fasit dairede dönüp dönüp durdukça, aynı zamanda bir çukur açılıyor…Toplu bir gömülme hali yaşanıyor…
“Ya benimsin, ya kara toprağın” oluyor halimizin tarifi…
Şimdi, bir de, “yerli ve milli” kutuplaşma hallerimiz, Türkiye dışına taşınıyor. Almanya ile yaşanan zıtlaşma, bu sefer öyle kolay aşılabilecek bir gerilim değil: 24 Eylül 2017’de Almanya’da gerçekleşecek olan federal parlamento seçimleri, bana kalırsa, bir iktidar değişimi ile sonuçlanacak. Yani, bugün artık en üst ağızlardan “Nazi” olarak etiketlenen Angela Merkel’in şansölyelik dönemi tarih olacak. Ancak, bu durum, son demlerinde Ankara tarafından “darbecilik” ve “teröristlikle” suçlanan Barack Obama’nın, başkanlığının tarih olması gibi, yeni bir kırılma noktası demek…
Ankara perspektifinden bakılınca, “stres topu” gibi kullanılabilen “mülayim” Obama ve Merkel’in yerine gelenler, gidenleri aratıyor, bu gidişle aratacak da…
Ancak, 24 Eylül 2017, Türkiye için çok çok uzak bir tarih…Referandum meselesinden bağımsız olarak, pozitif veya negatif, öngöremeyeceğimiz bir geleceğe ilerliyoruz Türkiye olarak. Görülen tek şey ufukta, tarihin sonuna değil de, bir şeylerin başlangıcına geldiğimiz…O başlangıcın, neyin başlangıcı olduğunu ise bilmek imkansız…
Yönetmen Jim Jarmusch’un son filmi “Paterson”un sonunda geçen replikte olduğu gibi; “Bazen, boş bir sayfa en muazzam hediyedir, çünkü çok imkanı, boş bir sayfa sunar”.
Belki, Türkiye’nin önünde açılan bir boş sayfa da, bir şekilde bir yavaşlatır, sakinletir Türkiye’yi; işte o zaman hatırlayabiliriz, tüketmeyi bırakabiliriz ve türbülanslardan çıkıp bir rahatlayabiliriz.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUÖyleyse… Yaşıyor demektir! 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBugün FETÖ yargısı yok, kim var? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜROperasyonlar neden silah tüccarlarına yöneldi? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİSavcı Bey size söylüyor iktidar zenginleri 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÖzel: Erdoğan zengin sever… 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava çözüm süreci zorluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024