Ahmet TAŞGETİREN
Bir kişi onu göz doktoruna götürüyor, göz doktoru kör oluyor. Sonra götüren adam kör oluyor. Doktorda çalışan hemşire kör oluyor….vs Kısa sürede anlaşılıyor ki, “körlük salgını” var.
Portekizli yazar Jose Saramago’nun 1998 Nobel Ödülüne layık görüldüğü, filmi de yapılan romanı bu: Körlük.
Roman körlüğün salgın haline geldiği bir toplumda yaşananları anlatıyor.
Koronavirüs salgını ortamını yaşıyoruz. Daha önce de benzer salgınlara maruz kaldı dünyamız. Ama Körlük romanını okuduktan sonra koronavirüs türü salgınların körlük salgını yanında çocuk oyuncağı kaldığını düşünüyorsunuz. Romanda, görmeyenler arasında gören ama gördüğünü gizleyen birisi de yer alıyor ki, bu da “görebilme”nin insan için nasıl olmazsa olmaz bir değer taşıdığını gösteriyor.
“Körlük salgını”nın nasıl bir insanlık manzarası ortaya çıkaracağını görmek için romanı okumanız lazım. Bugünlerde iyi gider.
Ama sonuçta ondan çok daha sınırlı tahribata yol açan koronavirüs salgınının tüm insan varlığını nasıl bir savruluş içine sürüklediğini bizzat yaşayarak gözlemliyoruz.
Sonunda bir virüsten söz ediyoruz. Minicik bir varlıktan. Birdenbire tüm dünyanın gündemi oluyor. Tüm tıp alemi seferber oluyor. Tanıyıncaya ve karşıt güç geliştirilinceye kadar binlerce insanı yere seriyor. Dev ülkelerde sokaklarda in-cin top oynar hale geliyor. Sokakları teslim alıyor koronavirüs. Ekonomileri çatırdatıyor.
Acaba kimyasal bir savaşla mı yüz yüzeyiz?
İnsanoğlunun elinde o savaş aletleri de var çünkü. Bir çılgın çıkıp insanlığın köküne kibrit suyu dökebilir… Bilim kurguları yapıldı.
Ne de olsa atom bombasını kullandı insanoğlu insana karşı… Altta bebelerin, savaş dışı insanların 15 saniye içinde buharlaşacak olmasına bakmadı.
Çılgınlaşabilir insanoğlu.
İnsanın nereye doğru gittiğine bakmak lazım.
Koronavirüse karşı tedbirler sıralanıyor ya… Bunların tamamı insanın kendine ve ötekine karşı sorumluluğu ile ilgili şeyler. Kendi canımız söz konusu olduğu için burada belki biraz da bencilce duyarlılık gösterebiliriz.
Ama problem, böyle yumurta kapıya geldiğinde harekete geçen duyarlılıkla halledilecek gibi değil.
İnsanoğlunun küresel çapta müthiş bir hareketlilik yaşadığı bir çağda, “küçük bir yanlış”ın küresel çapta yıkıma dönüşme riskini hep birlikte görüyoruz.
Rahmetli Kemal Ural Bey’in “Küçük Şey Yoktur” isimli bir kitabı vardı. Tam da o. Kelebek etkisi deniyordu ya. Tam da o. Çin’den çıkıyor bir adam, İtalya’yı tutuşturuyor. Kozalak yangını gibi… Kimse artık Çin’de oldu, bu yangın bize ulaşmaz demiyor? Avustralya yandı, develer yok edildi, bize olmaz demiyor kimse.
İnsan olarak yaradılışa – yaradılmışa karşı işlediğimiz günahlara bakmamız lazım. Havaya, suya, ağaca, kuşa, göğe yere…. Neyi ne kadar nasıl tüketiyoruz, ne kadar kirletiyoruz, ne kadar temiziz?
“Körlük” romanı, insanın bir noktada iç körleşmesinin bizzat kendi çıktıları ile nasıl bir bataklıkta boğulacağını da anlatıyor okuyucuya.
Kendi çıktılarımız…
Buna bakmamız lazım. Ne veriyoruz evrene? Artı mıyız, eksi mi? Katma değer mi sunuyoruz, değer mi eksiltiyoruz?
AHLAKI ISKALAMAMAK:
Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan öncülüğünde kurulan partilerin Ak Parti cenahında kaygıyla ve tepkiyle karşılanması beklenebilir. Sonuçta partiler oya talip olurlar ve her iki partinin öncelikle Ak Parti tabanında kaymalara yol açma ihtimali vardır. Kaygının tepki doğurması da tabiidir.
Bizim siyasette tepkilerin ucunun nerelere varacağı aşağı yukarı Salı – Çarşamba günleri sergilenen dilde görülüyor. “Şerefsiz, ahlaksız” gibi kelimeleri kullanırken kimse kimseyi sakınmıyor.
Şunu belirtelim: Meydana çıkmışsanız eleştirileceksiniz. Memlekete ne verecek, ne vermeyeceksiniz, bunun tartışılması kadar tabii bir şey olamaz.
Ancak tam da orada “ahlakı ıskalamamak”tan söz ediyorum. Bel altı vuruş yapmamaktan, bazı sınırları korumaktan…
Hele “muhafazakar dünya”dan konuşuyorsanız… Ahlakı muhafaza etmiyorsanız, neyi muhafaza edebilirsiniz ki? Mesela “Koronavirüs Türkiye’ye Babacan’ın partisi ile geldi” gibi bir yazı başlığında ahlakın kırıntıları var mı? Ya da “Davutoğlu ve Babacan’ın partileri koronavirüs kadar ilgi çekmiyor” gibi bir yazı başlığının?
Haaa, “Bunlar bize yakışıyor” gibi bir yaklaşım söz konusu ise diyecek bir şey yok.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025
29.06.2025
10.06.2025
5.06.2025
22.05.2025
18.05.2025
13.05.2025