Ayhan ONGUN
Korku, aslında çok insani ve yaşamımızda olmazsa olmaz bir duygu.
Kaybedecek bir şeyleri olan herkes mutlaka bir şeylerden korkar.
Korkusuz insan yoktur.
Ölümden korkarız birçoğumuz.
Korkusuz diye adlandırdığımız kahramanlar bile aslında sevdiklerinin zarar görmesinden korkuyorlardır. Cesaretleri ve korkusuzlukları da bu yüzdendir.
Korku, kaybetme riskine karşı geliştirilmiş bir doğal refleks olduğu içindir ki, kaybedecek şeyleri olmayanlar daha cesur, daha korkusuz olurlar.
En korkusuz dediğimiz insanın bile bizim bilmediğimiz kim bilir ne korkuları vardır.
Onları bizlerden ayıran özellik, korkularını gizleyebilmeleri ya da dengeleyebilmeleridir.
Karanlıktan korkarız kimimiz
Kimimiz yalnız kalmaktan
Sevmekten, sevilmekten, aşık olmaktan korkanlar da yok değildir.
Allahtan korkar kimileri ama en ağır günahları işler.
Kul hakkı yemekten, başkasına kötülük yapmaktan korkarız çoğumuz.
Ama daha iyi, daha lüks yaşama hırsına yenik düşeriz çoğu zaman.
Yanlış anlaşılmaktan, iftiraya, haksızlığa, saldırıya uğramaktan korkarız.
Sağlıkla, iş yaşamıyla, kariyerimizle, ailemizle ilgili endişelerimiz vardır, çoğu zaman korkuya dönüşen.
Tüm bunlar yaşam içerisinde üstesinden gelinebilecek ve çoğu zaman kişisel irademiz ve inisiyatifimizle yok edebileceğimiz endişe ve korkulardır.
Ancak her birimizde var olan bu korkular çoğalır, yayılır ve toplumsal hale gelirse asıl tehlike o zaman başlar.
Asıl korkulması gereken korkunun toplumsallaşması halka yayılmasıdır.
Egemen güçler, istedikleri yönetim biçimlerini böylesi korku ortamında, endişe ikliminde çok daha kolay uygularlar.
O yüzdendir ki, insanlık tarihi boyunca halkı yönetmek, onlar üzerinde egemenlik kurmak isteyenler hep insanların korku ve endişeleri üzerinden politika geliştirmişlerdir.
Tam da bugün, 28 Şubat da yazdığım bu yazıda korkuyu ele almam boşuna değil.
Yalnızca 28 Şubat darbesinde değil, geçmişte yaşadığımız tüm darbe ve kalkışmaların temelinde korkuya dayalı projeler yatar.
Soğuk savaş dönemlerinde komünizm korkusuyla halkı sindirenler; daha sonraları kimi zaman şeriat, kimi zaman bölücülük tehlikesini öne sürerek bizi korkularımıza esir etmiş ve sonrasında ülkeyi teslim almışlardır.
Günümüzde de bir kesim, “din elden gidiyor” paranoyası, diğer bir kesim” cumhuriyet tehlikede” korkularını öne çıkararak toplumda panik ve kaos yaratma, bu şekilde ülkeyi istedikleri gibi dizayn etme niyet ve çabası içerisindeler.
Yaklaşan referandum öncesi de yine bildik yöntemlerle topluma korku salmaya, hükümete, askere, bürokrasiye ayar vermeye çalışanlar için halkın evet ya da hayır tercihinin hiçbir anlamı yok.
Siyasi istikrarı, yürütmenin her istediğini engellenmeden yapmak olarak algılayan iktidar da “bizim istediklerimizi yapmazsanız ekonomi çöker, terör tırmanır” türünden korkularla halkı etkilemeye çalışıyor.
Geçmişte cumhuriyete ve demokrasiye, özgürlüklere yönelik yapılan saldırılara, müdahalelere, darbelere direnme refleksi gösteremeyen parlamenter sistem de, şimdi onun alternatifi gibi gösterilmek istenen başkanlık sistemi de halka rağmen kuruluyorsa, sonunda başarılı olma şansı yoktur.
Kaldı ki, önerdiğiniz değişikliklerin tamamı haklı ve doğru olsa bile toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüyor, meşruiyeti tartışılıyorsa, orada sıkıntı vardır.
Öte yandan milletvekillerini hapse atarak, partilerini kapatarak, siyaset yapma haklarını ellerinden alarak korkutmaya çalıştığınız halk, günü geldiğinde sandıkta bunun hesabını sormaktan da geri kalmıyor.
Şunu unutmamak gerekir; referandum sonucu ne olursa olsun, yaşam devam edecektir.
Öyleyse bize dayatılan bu oyunu bozmak, korkularımıza yenik düşmeden mücadelemizi sürdürmek ve irademizi özgürce sandığa yansıtmak durumundayız.
Ülkede kaos yaratmak isteyenlerin yaratmaya çalıştığı korku ortamına rağmen halk doğru bildiğini yapacak, korkudan beslenen, korkularımızla bizi sindirmeye, yönetmeye çalışanlara gerekli dersi verecektir.
Yeter ki, gelecek güzel günlere olan umudumuzu yitirmeyelim.
Korkularımızın yaşamımızı karartmasına izin vermeyelim.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020