Hasan Bülent KAHRAMAN
Şu kolesterol konusunda son bir noktaya değinerek, tartışmanın özeti olduğuna inandığım bir noktayı vurgulayarak bu konuyu kapatayım.
Konunun bir yöntem tartışması olduğunu söyledim. Kaçınılmazdır bu tür zıtlaşmalar.
Eğer bilimin çizgisel (lineer) bir gelişme gösterdiğini kabul edersek bu daha çok böyledir. Belli bir bilgi üretilir. Bu bir model (paradigma) oluşturur. Bir noktadan sonra o artık dünyayı açıklamaya yetmez. O zaman modeli değiştirmek gerekir.Thomas Kuhn'un çok önemsenerek, insanların haddinden fazla heyecanlanarak tekrarladığı görüşü budur, Bilimsel Devrimlerin Yapısı isimli kitabında.
Bilim alanında dünyayı açıklamakta yetersiz kalan eski bilginin yenilenmesi doğal ve kendiliğinden bir gelişmeyle olmuyor. Ölçülebilir, sınanabilir, deneylenebilir bilgi alanında, bir modelin doğruluğunu daha ileri araştırmalarla sınamak her zaman mümkün. Eğer o ileri çalışmalar bir önceki sonucu doğrulamıyorsa eski model aşılmış demektir.
Kolesterol konusunda böyle oldu. Daha sonra yapılan çalışmalar daha öncekileri doğrulamıyor.
O zaman eski modeli değiştirmek gerekiyor. Eğer bilimsel düşünüyorsak bundan daha doğal bir şey olamaz. Bilim varsa, laboratuvar- sınama- ölçme denklemi kuruluyorsa bunun için kuruluyor. Bilimin dogma olmadığını gösteren yöntemsellik de budur.
Aksini savunmak, yapılan araştırmayı dikkate almamak dogmatizmdir.
Ben işin bu yanına bakmak istiyorum. Ne var ki, kolesterol tartışması sadece bununla sınırlı olmadı, kalmadı. Tersine, işin içine hiç hoşlanmadığım başka boyutlar girdi. İlaç firmalarının mevcudiyeti, yarattıkları imkânlar tartışmanın bir başka boyutunu meydana getirdi. Dolayısıyla konuyu sadece soyut bir yöntem tartışması olarak ele almamız artık mümkün değil. Mevcut kısıtlamayı aşmanın tek çaresi Türk Kardiyoloji Derneği'nin (TKD) çıkıp açıklamalar yapmasıdır. Bu bir.
İkincisi, Sağlık Bakanlığı Etik Kurulu var. Onun ilaç firmaları- araştırmahekim- çıkar ilişkisini çok somut ve hatta sert kurallara bağlaması gerekiyor. Sadece kolesterol ilaçları bakımından değil her ilaç için bu ilke, kural, koşul geçerlidir, geçerli olmak zorundadır. Öyle anlaşılıyor ki, o protokoller bakımından ciddi bir boşluk var ortada ve onun behemehal doldurulması zorunlu.
Bilimsel bilgi sınanabilir, değillenebilir, değiştirilebilir bilgidir. Eskiden kullanılan kabuller değişir. Ama böyle bakınca karşımıza daha da şaşırtıcı bir durum çıkıyor. İlerlediği, geliştiği, yeni olanaklar kazandığı su götürmez bir gerçek olan tıp alanındakonvansiyonel, bir manada geleneksel bilgi, ne kadar hızla değişmelidir ve eski paradigmalar nereye kadar kullanılmalıdır? Amerika'da ilaçların kullanımını uzun araştırmalardan sonra onaylayan FDA herhangi bir tartışmalı konuda bir hakemdir. O henüz onaylamamışsa hiçbir hekim o ilacı yazamaz. O doğrulamamışsa hiçbir uygulamayı hekimler öneremez. Biz "icat eden" bir ülke değiliz. "Oradan" geliyor bize ilaçlar ve tıp teknikleri, araçları. İnsanlar da belli hekimlik önermelerini böyle bir kurumun bilgisi olmaksızın kabulleniyor. Çünkü o kurumların etkinliği gündelik hayata, sokaktaki insana uzanabilmiş değil. O eksiklikten doğan sağlıksız durumu engelleyecek tek şey bilgi ve etik sahibi hekimlerin, hocaların yanlış uygulamaları işaret etmesidir.
Bu şartlar altında serbest tartışma ve bilimsel bilginin gündelik mecralarda popülerleştirilmesi şart. Ama bunun bir koşulu olmalı. Her gece televizyona çıkıp ebegümeci, susam ve karpuzla kanserin tedavi edilebileceğini, engellenebileceğini söyleyen onkoloji profesörlerinin bulunmasına izin var da, hâkim bir modeli sorgulayan profesörlere mi izin yok? TKD bu noktada da yeni bir durum değerlendirmesi yapmalı.
Tam tersini düşünüyorum. Daha çok tartışılmalıdır her şey. Eksinin aşılması zordur.
Hele işin içinde sanayi, üretim ve kâr varsa daha da zordur. Ama Malraux haklıydı, "bir insan hayatı hiçbir şeydir ama hiçbir şey bir insan hayatının yerini tutamaz" derken.
İyidir çok "icat çıkarmak" ve "eski köye yeni adet" getirmek..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024