İbrahim Kahveci
Eski parlak günlerdi.
Gerçi o günler bile bana çok parlak gelmiyordu ama şimdi “meğer ne kadar parlakmış” diyorum.
O günlerde “Türkiye batıyor, bunlar ülkeyi batırıyor” diyenler yüzünden daha sınırlı idealden bahsedebiliyordum. Mesela THY tarihinin en büyük açılımını yaparken, her gün “THY batıyor” diyenler vardı.
Bugün ise roller değişti.
O günlerde her şeye siyah diyenler artık beyazcı oldu. Güç karşısında, fırsat karşısında görünür fikirler Türkiye uçuyor demeyi cezp ediyor. Kapalı kapılar arkasında hala siyahçılar ama artık perdenin önünde durum başka.
Merkezileşen güç düzenleri elbette “devşirme” sistemini kullanacaktır. Osmanlı bile “Yeniçeri” düzeni ile merkezileşmeyi başardı. Akıncılar ya da Anadolu Beyleri padişah karşısında bir güç paylaşımı içerisindeyken merkezileşme olamazdı.
***
Bugün geldiğimiz nokta maalesef çok parlak değil. 2001 krizinde 66 milyon nüfus içinde 2,3 milyon işsiz vardı(%3,5). Bugün 82 milyon nüfus içinde işsiz sayısı 3,7 milyon kişiyi aşıyor (%4,5).
Ekonomi Programına göre işsiz sayısı zaten 4 milyon kişiye ulaşacak. Ama Ekonomi Programına göre öngörülenin gerisinde bir süreç yaşıyoruz. Hatta programda küçük bir büyüme öngörülmesine rağmen, nerede ise kesinleşmiş ciddi bir küçülme yaşayacağız.
Durumun devam etmesi halinde 2019 yılında işsiz sayısının 5 milyonlara gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Hatta daha da aşabilir.
Kısaca sorun çok ciddi.
Öyle ‘dolar düştü, faiz düştü bir kaç aya da ekonomi toparlar’ hikayeleri hiçbir gerçeği yansıtmıyor.
Yapısal bir dengesizlik yaşıyoruz. Bu süreç bizi nüfus büyümesine bile taşıyamıyor.
Nüfus büyümesi nedir: Nüfus artışının yol açtığı doğal büyümedir. Genellikle nüfus artışının 1,5 katı oranında gerçekleşir. Örneğin Türkiye’nin nüfus artışına dayalı ekonomik büyümesi yıllık yüzde 4,0-4,5 aralığındadır.
Gerçek büyüme nedir: Nüfus artışının yarattığı büyümenin üstündeki oranlardır. Türkiye için bu oranlar yüzde 4-4,5 büyümenin üstü oranlardır. Örneğin bizim yüzde 4,5 büyüme oranımız AB’nin sıfır büyüme oranına eşit kabul edilir.
***
Evet, yapısal dengesizliklerimiz giderilmeden ekonomide bir düzelme beklemek sadece hayaldir.
Nedir bu yapısal dengesizliklerimiz?
İlk başta “Ankara’nın Şişmanlığıdır.” Ankara çok vergi alıyor; çok para topluyor ve bu parayı çok ama çok verimsiz harcıyor. Ranttan, atıl sermayeden vergiyi az alıyor ama üretimden, değer yaratan süreçlerden çok vergi alıyor. Aldığı vergileri de tüketime ulufe olarak dağıtıyor.
Size bir örnekle durumu anlatayım: İktisatta ekonomik büyüme ile ekonomik gelişme farklı kavramlardır.
Ekonomik büyüme nedir?: Önceki yıl 100 lira olan geliriniz 5 lira artarak 105 lira oldu ise buna ekonomik büyüme denir.
Ekonomik gelişme nedir?: Gelişme ise daha kapsayıcı ve bütüncüldür. Mesela büyüme çağındaki iki ikiz kardeş düşünün. Her ikisinin de boyu ve kilosu bir yıl içinde artıyor. Yani her iki kardeş de büyümüştür. Ama kardeşlerden biri okuyor ve kendini geliştiriyor. Diğeri ise tam bir cahillik içinde gününü gün ediyor.
Sizce boy ve kilo olarak büyüyen iki kardeşin gelişimi de aynımıdır?
Biz her iki kardeşin büyüdüğünü ama sadece birinin geliştiğini söyleriz. Hatta diğer kardeşin büyümesi bir bakıma büyüdükçe topluma yük olacağı için, gelişme yönünden negatiftir bile diyebiliriz. Tıpkı Türkiye’nin son yıllardaki büyüme-gelişme çelişkisi gibi.
***
Sosyal medyada Prof. Dr. Kemal Üçüncü şu şekilde yazıyor: “Yeni YÖK’e çağrımdır. Eğer üniversite sistemi radikal bir reforma tabi tutulmazsa 5 yıl içinde mahalle mektebine dönecekler. Durum çok feci. Bütün Avrupa Kıtasından fazla ziraat, tıp fakültesi; Almanya’dan fazla hukuk fakültesi var. Kasabalar iletişim fakültesi dolu. İktisadi İdari Bilimler olmayan ilçe kalmadı.200 yeni bilim dalının ülkemizde henüz adı bilinmiyor.”
Şimdi bu yazılanlara baktığınızda eğitimdeki nüfus artışı bizi kalkındırıyor mu; yoksa sadece birer israf ve mesleksiz gençlik mi yetiştiriyoruz?
Yapısal sorunlarımız o kadar çok ki, inanın saymakla bitmez.
Her yıl bize gönderilen 35-40 milyar dolarlık yabancı sermaye desteği ile kurduğumuz düzen artık bitti. O bol paraları betona hem de dikey olarak gömdük. Şimdi şikayet ediyoruz.
İhracatımız hala “daha çok domates-hıyar satarak” artıyor. (Bu cümleyi googlde arayın lütfen)
***
Şimdi bu cümleleri neden yazdım?
Maalesef açıklamalara baktığımızda mevcut siyaset ne sorun tespit edebiliyor, ne de çözebiliyor. İtibardan tasarruf olmaz diyerek Ankara’nın şişmanlığını bile destekliyor. Ama biliyoruz ki; Ankara şişmanladıkça Türk Halkı zayıf kalacaktır.
Bunun tersini asla beklemeyin. Olmaz...
Siyasetin sorun çözemediği yerde sorumluluk bütün ülkenin etkili - yetkili kişi ve kurumlarına düşmektedir. Bu sorumluluk TÜSİAD-MÜSİAD ayrımı gözetmez.
Bugün bile 4 milyona dayanan işsizlik çok ciddi bir sosyal problemdir. Yarın bu sayı 5 milyona geldiğinde ne yapacağız?
Sosyal sorunları, intiharları, boşanmaları, aile içi geçimsizlikten doğan cinayetleri vs vs nasıl çözeceğiz?
Sorun sadece bugünün siyasetinde çözüm aranamayacak kadar ciddidir. Öyle görülüyor ki, her sorumlu sorunların altına elini atmak zorundadır. Aksi halde toplumu bir arada tutmak için dış savaşlar bile yetersiz kalacaktır.
NOT: Ocak ayı elektrik tüketimi yüzde 2,1 azaldı. Meskenlerde elektrik tüketimi nerede ise sürekli artar. Ticarethanelerde ise daha sınırlı artar. Eğer toplamda elektrik tüketimi 2,1 azalmış ise, bu durum sanayide elektrik tüketiminin yüzde 5-7 civarında azaldığını gösterir. Yani öyle dolar düşüyor, faiz düşüyor diye düzelen bir şey yok. Düzelmez de...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025
10.06.2025
9.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025