Markar ESAYAN
Değişim genel bir kural olarak dezavantajlı kesimlerin organize olmasıyla, ya keskin devrimlerle ani, ya da evrimsel süreçlerde tedrici biçimlere sahip olmakta. Bunun için üç önemli aktörün, dördüncü unsur konjonktür ile biraraya gelmesi gerekiyor: Elitler, yani müesses nizamın sosyolojisi karşısında dezavantajlı kesimlerde yaşanacak orta sınıflaşma (burjuvazi), bu kaynaktan çıkacak politik güç ve yine aynı kaynaktan zuhur edecek liderlik...
Keskin devrimler 17. yüzyıldan itibaren kendisini göstermiş, Bolşevik Devrimi ile de zirvesine ulaşmıştır. Ulus devlet paradigmasına göbeğinden bağlı bu hareketler, monark ve meşruti yönetimlere karşı halkı öncelediklerini iddia etmişler, yoğun, huzursuz ve öfkeli kitleleri mobilize etmeyi başarmışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti kurucuları, tabii başta Mustafa Kemal olmak üzere, 1789 Fransız Devrimi'nden çok etkilenmiş, hatta 1789 sanki dün olmuşçasına bir psikoloji içinde hareket etmişlerdir. Fransız ihtilalcilerin kralcılara, aristokrasiye ve kiliseye karşı tavırlarının çok benzerini, sultan, eşraf ve ulemaya karşı sergiledikleri görülür. Ancak bu tavır, milli mücadele seferberliği içinde halkça geç fark edilmiş ve daha kolay uygulanabilmiştir.
Mustafa Kemal'in Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmakta gösterdiği maharet ile sonrasında sergilediği jakoben toplum mühendisliği birbirinden zor da olsa ayrı değerlendirilmesi gereken iki paralel kanaldır. Ülkeyi düşmandan kurtarmak konusunda genel fikir birliği, verilen ortak mücadele ile sonrasında kurtarılan bu ülkenin nasıl yönetileceği arasında dramatik tavır/yöntem farklılıkları vardır.
Maalesef, burada seçilen yöntem, antidemokratik ve gayrıyerli olmuştur. Ama keskin devrimlerde genelde böyle olur. Fransa'da cumhuriyetin beş kez restorasyondan geçmesi, Ekim devriminin de 1989'da Sovyet halklarının kendisi tarafından yıkılması bunun bir örneğidir. Çünkü keskin devrimler, halkın sindirdiği, halktan zuhur eden, onun taleplerini arayan bir özellik içeremez. Genellikle devrimden önce halk mobilize sonra da izole edilir. Politbürolaşma yaşanır, devrimci kadrolar hızla elitleşir ve yeni müesses nizamı tesis ederler.
Diğer örnekler gibi, Türkiye'de de böyle oldu. Halktan kopuk hiçbir hareketin kalıcı ve değişime açık olması beklenemez. Gökkubbe altında meşruiyetin kaynağı tabii ki orada yaşayan halklardır ve toplum mühendislikleri, algı operasyonları ve dahi bastırma hareketleri de bir gün gelir etkisiz kalır. İşte bu duruma dördüncü aktör olan konjonktür unsuru diyoruz.
Peki, neden bu kaçınılmaz son yaşanır? Neden elitler, ülkenin kontrolünü yitirmemek adına bile olsa halkı memnun edemezler, Esed gibi, kendisini mahva sürükleyen süreci gördüğü halde reformlara girişerek halkı yatıştıramazlar?
Bu sorunun çok cevapları olabilir. Ancak en temel neden iktisadi bir açmaza dayanır. Bir ülkede, o ülkenin halkını hayatından memnun hale getirebilmenin zorunlu adımları ile elitlerin menfaati çelişir. İşsizlik oranlarını düşürmek, sosyal devleti yaratabilmek, özgürlük şartlarını iyileştirmek, kaynak yaratmaya bağlıdır ve bunu yapmaya karar veren bir ülke yönetimi, otomatik olarak şeffaflaşmak ve demokratikleşmek zorundadır. İstihdam veya hastane sayısını arttırmak, demokratik koşulları da güçlendirir. Yatırımları yapabilmek için doğru yönetime ve adil bir vergilendirme sistemine geçmeniz, faizleri düşürmeniz gerekir.
Tüm bu adımlar, müesses nizamın temsilcileri ve elitleşen sınıflar için imtiyaz kaybı olarak algılanır. Bundan da öte, reformların dezavantajlı kesimlerin hayat şartlarını olumlu olarak değiştirmekle kalmayacağı, orta sınıflaşmanın dezavantajlı kesimlerde politik güç yaratacağı da bilinir. Bundan hazzedilmez. Hatta, geniş kitlelerin hayatlarını yaşam ile ölüm arasında sürdürmek zorunda kalarak pasizife edilmesine dair uygulanmış iktisat metotları vardır ki, temelini Makyavelizm'den alırlar.
Son 13 yıldır Türkiye'de yaşanan, tedrici/evrimsel bir değişim süreci olarak, en yumuşak biçimi ile bir devrime tekabül ediyor. Ne şanslıyız ki, keskin devrimler dönemi kapandığı gibi, Türkiye'de yaşayan dindarlar (en geniş öteki kitlesi) bu yola başvurma konusunda bir cevvallik sergilemediler. Milli Nizam/Milli Görüş/AK Parti hareketlerinin en değerli yanı, şiddete ve keskin devrimlere karşı koyduğu mesafedir. Şiddeti kafasında, değerler sisteminde çözememiş, ona yer açmaya hevesli ideolojiler için şiddete başvurmanın her zaman bir gerekçesi vardır. Bu bazen faili meçhullere sözde tepki olur, bazen de baraj yapımlarına...
Tedrici de olsa yaşanan köklü bir değişimdir ve buna tepkinin keskin devrimlerde olduğu gibi grotesk ve daha görünür olmaması, zamana yayılması, olmadığı veya daha az şiddetli olacağı anlamına gelmez. Normalleşme, değişim kurumsallaşana ve hazmedilene kadar ortaya çıkmayacaktır. Kutuplaşma, karşı devrimcilerin en sinsi/keskin savaş aletine dönüşerek reformcu kesimlere doğrultulur. Liderlik, politik güç (parti) ve onların nevzuhur ettiği sosyolojik taban itibarsızlaştırılmaya, birbirinden ayrı düşürülmeye çalışılır.
Türkiye, 13 yıllık tedrici devrimin son aşamasında en ağır saldırıyı alıyor ve bu çok normal. Çünkü bu saldırı da başarısız olduğunda, Yeni Türkiye kendisini ispat etmiş ve aktör olarak kalıcı hale gelmiş olacaktır.
Çoğunun kutuplaşma dediği ve dayanılması zor olduğunu kabul etmemiz gereken içinde bulunduğumuz süreç, aslında bir normalleşme hazırlığıdır. CHP'nin AK Parti sayesinde nereden nereye dönüştüğü ortada. Sayın Bahçeli'nin eleştirilen zayıf/kararsız tavrı da bu değişim karşısında pozisyon yaratamamanın bir sonucu. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Hasılı, ben Türkiye'ye baktığımda değişime direnen karşı devrimcilerin ittifakını, çıldırmışlıklarını ve AK Parti tabanının olgunluğunu görüyorum. Bunu “normal” de buluyorum. Bu halk devrimi iç barış, ilk halk anayasası tesis ve sistem rehabilitasyonu ile son hamlesini yaptığında, gündemimizin yavaş yavaş doğal hale geleceğine, pek çok suni beşinci kol aktörlerinin de huzurla ebediyetteki yerlerini alacaklarına eminim.
Yani en uyanık olmamız gereken dönemdeyiz.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019