Mehmet Acet
Evrensel hukuka göre şiddeti öven, teşvik eden, yaygınlaştıran, insan onuruna yönelik hakaret elbette ki özgürlük değildir. Bunların dışında ifade özgürlüğü sınırlandırılamaz. Eleştirilerin de hiçbir zaman cezaya konu olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Mevzuatta böyle. Ama uygulamada bakıyorsunuz, üç hâkimli heyette bir hâkim farklı bakıyor. Yorum farklılığını üst mahkemeler değerlendiriyor. Reform paketinde ifade özgürlüğünün önünde uygulamalardan kaynaklanan engellemeleri kaldırmak için çalışma yaptık.”
Bu uzun alıntıyı, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün Hürriyet Gazetesi’ne verdiği demeçten yapıyorum.
Ekim ayında ilk aşaması Meclis gündemine gelmesi beklenen ‘yargı reformu paketinin’ içeriğine dair ipucu veriyor Bakan Gül.
Adalet Bakanlığı çevrelerinden edindiğim izlenim, yargı paketinin öncelikleri arasında ifade özgürlüğünün sınırlarını genişletmeye dönük adımların olacağı yönünde.
Somut bir bilgi vereyim.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesine şöyle bir ekleme yapılması öngörülüyor:
“Terör örgütü propagandası suçuyla bağlantılı olarak, haber verme sınırlarını aşmayacak şekilde olan veya eleştiri içeren düşünceyi açıklama hakkının kullanıldığı durumlarda, bu fiil suç oluşturmayacak.”
Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci madde ikinci fıkrasının mevcut hali şu şekilde:
“Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”
Yapılmak istenen düzenlemeyle ilgili fıkrayı birleştirdiğiniz takdirde, nasıl bir amaç güdüldüğü anlaşılabiliyor.
Haber verme ya da eleştiri düzeyindeki görüş beyanlarını, suç teşkil eden diğer söylem/eylemlerden ayırarak, kanunu uygulayan makamlara esneklik imkanı sunmak.
Siyasi iktidarların ya da devletin adalete dönük beklentileri karşılaması büyük ölçüde ‘iklim oluşturmaktan’ geçer.
Bu iklim ise, yine büyük ölçüde ‘irade beyanı’ ile karşılık bulur.
Meclis’ten bir kanun çıkmışsa, bunu uygulayanlar her daim kanun koyucunun meramını dikkate alarak hareket ederler.
Bu durumda ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmaya dönük bir arayıştan söze edeceksek, böyle bir iradenin ‘uygulayıcılar’ için bir tür pusula işlevi sağlayacağını da düşünebiliriz.
Uygulayıcılar derken yargı makamlarını kastettiğimiz ortada.
Bir ülkenin içinde bulunduğu atmosferden en fazla yargı camiası etkilenir derler.
Bunun dışında Adalet Bakanı’nın da dile getirdiği gibi, uygulama farklılıklarından kaynaklanan sorunlar, toplumun adalet duygusunu zedeleyen sonuçlar üretebiliyor.
Bakan Gül, şöyle diyor:
“Uygulamada bakıyorsunuz, üç hâkimli heyette bir hâkim farklı bakıyor. Yorum farklılığını ise üst mahkemeler değerlendiriyor.”
Bu sorun ifade suçları için de geçerli.
Daha doğrusu iki türlü sorun var.
Birincisi, Adalet Bakanı’nın da dediği gibi mahkeme üyelerinin aynı dosyada kimi zaman taban tabana zıt kanaat geliştirip farklı istikametlerde hareket etmeleri.
Hukuk dediğimiz şey büyük ölçüde ‘kanaat belirtmekten’ ibaret olduğuna göre bir yere kadar bu türden farklılıkları anlayabilmek mümkün.
Ama nereye kadar?
Ya da ideal olan ne olmalı?
Birinci derece mahkemelerin yanı sıra, İstinaf Mahkemeleri de kendi içinde tutarlılığı olmayan kararlarla karşımıza çıkabiliyor.
İkinci sorun, 5 yılın altındaki kovuşturma dosyalarına İstinaf Mahkemelerinin, 5 yıl üstüne Yargıtay’ın bakması.
Aynı gerekçelerle suçlanan kişiler İstinaf’tan ceza alırken, Yargıtay, hakkında 5 yıldan fazla mahkumiyet istenenler için bu cezayı bozabiliyor.
Bu anlamda yargıda ‘uygulama birliğini sağlamak’ gibi önemli bir hedef karşımıza çıkıyor ki, yargı reformu paketinin içeriğinde bu konu da yer alıyor.
Peki, bu nasıl olacak?
Yine Adalet Bakanlığı makamlarından edindiğim izlenim, Yargıtay’ın bu tür tartışmalı alanlarda tek söz sahibi haline getirileceği yönünde.
Geçmişte “ele geçirilecek mevzi” olarak görüldüğü için, gerek FETÖ’nün etkili olduğu dönemlerde, gerekse ondan önceki döneme ait ‘ideolojik’ kararları nedeniyle Yargıtay’ın ‘adalet dağıtma anlamında’ tartışılan bir makam olduğu su götürmez bir gerçek.
Ancak, son dönemde hem olgu, hem de algı anlamında Yargıtay’ın kredisinde önemli bir düzelme olduğunu da söyleyebilirim.
Mesela özgürlük/güvenlik dengesini ince ince hesaba katarak kıymetli içtihatlar geliştiren 16’ncı dairenin kararlarına dikkatinizi çekerim.
Bu durumda ifade özgürlüğü gibi kişiden kişiye değişebilen bir alanda, son söz hakkının Yargıtay’a verilmesi, önemli bir kazanım olacaktır.
Özgürlük/Güvenlik dengesi zor bir alan.
Öncesi ve sonrasında 15 Temmuz’u hatırladığımızda, hendek terörüyle ortaya çıkan tabloyu gözümüzün önüne getirdiğimizde, kamu güvenliğini tehdit eden gelişmelerin geri kalan her şeyi nasıl sıfırlayabileceğini yaşayıp gördük.
Diğer taraftan adalet duygusunun zedelenmesinin, yargı kararlarının kimi zaman vicdan yaralayan çelişkiler üretmesinin de bir güvenlik sorunu üretebileceğine dair örnekler de az değil.
Güvenlik algısını bozmadan özgürlük alanlarını genişletebilmek.
İdeal olan bu.
Kolay bir cümle kurmadığımın farkındayım ama umut dolu yarınlara yelken açmanın yolu da tam olarak buradan geçiyor.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.07.2021
28.06.2021
15.05.2021
17.04.2021
20.07.2020
15.07.2020
24.06.2020
20.06.2020
13.06.2020
8.06.2020