Mehmet Ali ALÇINKAYA

Mehmet Ali ALÇINKAYA
Mehmet Ali ALÇINKAYA
Tüm Yazıları
Eller Bağlı Duruşun Anlamı: Hegemonya, İktidar, Demokratik Modernite ve Barış Mücadelesi...
3.10.2025
329

Meclis açılışında DEM Parti milletvekillerinin Cumhurbaşkanına karşı elleri bağlı durması, basit bir protesto jesti olarak okunamaz. Bu eylem, derin tarihsel ve politik bağlamı olan, aynı zamanda teorik düzeyde de açıklanabilecek direnişsel bir pratiktir. Hegemonya ilişkilerinden iktidar mekanizmalarına, ulus-devletin modernite anlayışından demokratik toplumun alternatif paradigmasına kadar çok boyutlu bir anlam taşımaktadır.

Gramsci ve Hegemonya: Sessiz Duruşun Çatlatıcı Gücü

Antonio Gramsci’ye göre, iktidar yalnızca zor aygıtlarıyla değil, aynı zamanda hegemonya, yani rıza üretimi yoluyla sürdürülür. Devletin meşruiyetini pekiştiren ritüeller –parlamento açılışları, resmi törenler, protokoller– iktidarın rıza mekanizmasının bir parçasıdır.

DEM Parti vekillerinin ellerini bağlaması, bu rıza üretim sürecine katılmama eylemidir. Sessiz bir direniş olarak, hegemonik alanı sorgular ve çatlatır. “Biz bu ritüele dahil değiliz” mesajı, hegemonya karşıtı bir pozisyonu görünür kılar. Böylelikle sembolik bir jest, egemen ideolojinin görünmez gücüne karşı alternatif bir meşruiyet alanı açar.

Foucault ve İktidar-Özne İlişkisi: Sessizliğin Sözü

Michel Foucault’ya göre iktidar, yalnızca yukarıdan aşağıya işleyen baskıcı bir aygıt değildir; aynı zamanda mikro ilişkilerde, bedenler ve söylemler üzerinden işler. Meclis açılışı gibi törenler, iktidarın bedenleri disipline ettiği, onları “uysal” kıldığı alanlardır.

DEM Parti vekillerinin ellerini bağlaması, bu disiplinin dışında konumlanma girişimidir. İktidarın söylemini ve ritüelini reddederek, kendi özneselliğini kurar. Sessizlik, iktidarın diline katılmama ve alternatif bir sözün, yani barış ve demokratik toplumun sözünün işaretidir. Böylece vekiller, “uysal beden” olmayı reddeder, halkın özgür iradesinin özneleri olarak varlıklarını gösterirler.

Demokratik Modernite ve Demokratik Konfederalizm

Sayın Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği Demokratik Modernite ve Demokratik Konfederalizm paradigması, kapitalist modernitenin üç sac ayağına –ulus-devlet, kapitalizm, ataerki– karşı alternatif bir toplumsal örgütlenme modeli sunar.

Bu bağlamda ellerin bağlı duruşu:

Ulus-devletin tekçi modernitesine karşı çoğulculuğun ve halkların eşitliğinin sembolüdür.

Kapitalist modernitenin hegemonik ritüellerine karşı, halkın öz örgütlülüğünün ve demokratik siyasetin vurgusudur.

Ataerkil iktidarın hiyerarşisine karşı, kadın özgürlüğünü ve eşit temsiliyeti savunan bir çizginin görünür kılınmasıdır.

Demokratik Konfederalizm perspektifinde, halkların kendi kendini yönetme iradesi, merkezi iktidarın dayattığı protokolleri reddederek hayat bulur. Ellerini bağlamak, işte bu paradigmanın Meclis’teki sembolik yansımasıdır: “Biz bu sistemi meşru görmüyoruz, halkların demokratik iradesini temsil ediyoruz.”

Eleştiri ve Özeleştiri: Sembolün Sınırları

Ancak burada eleştirel bir noktayı da açmak gerekir. Gramsci’nin deyimiyle hegemonya yalnızca sembolik jestlerle değil, karşı-hegemonik bir toplumsal pratikle kırılabilir. Ellerini bağlamak anlamlıdır; fakat bu eylem, toplumsal örgütlülükle, halkın bilinçlenmesiyle ve kitlesel mücadeleyle tamamlanmadığında etkisi sınırlı kalır.

Özeleştirel olarak şu soruları sormalıyız:

Halk bu sembolü barış ve demokrasi çağrısı olarak okudu mu, yoksa yalnızca bir “jest” olarak mı gördü?

DEM Parti, bu eylemi geniş kitlelere doğru araçlarla ulaştırabildi mi?

Demokratik modernite perspektifini yalnızca Meclis içinde değil, sokakta, mahallede, köyde, yerel meclislerde örgütleyebildi mi?

Bu sorular, sembolik direnişi stratejik bir bütünlük içinde değerlendirmenin zorunlu olduğunu gösterir.

Çözümleyici Yaklaşım: Sessizlikten Demokratik Topluma

Bu eylemden çıkarılacak ders açıktır:

Hegemonya kırılabilir. Sessiz bir duruş bile hegemonik düzenin görünmez ritüellerini sorgulatabilir.

İktidarın disiplinine karşı özneleşme mümkündür. Sessizlik, reddediş ve direnişin dili olabilir.

Demokratik modernite, devletin değil toplumun iradesine dayalı bir siyaseti inşa edebilir.

Ancak bütün bunların kalıcı olabilmesi için, sembollerin ötesine geçip halkın öz örgütlülüğünü büyütmek, demokratik konfederalizmi yerelden örgütlemek gerekir. Barış ve demokratik toplum mücadelesi, yalnızca Meclis kürsüsünde değil, halkın gündelik yaşamında, öz örgütlenmesinde, kadınların ve gençlerin iradesinde gerçeklik kazanır.

Sonuç: Zincirleri Kıran Eller

DEM Parti vekillerinin elleri bağlı duruşu, yüzeysel bir protesto değil; hegemonik düzenin sorgulanması, iktidarın disiplin mekanizmalarına karşı özneleşme ve demokratik modernite perspektifinin sembolik bir ifadesidir. Bu duruş, aynı zamanda barışın ve demokratik toplumun çağrısıdır.

Ama unutmamalıyız:

Sembol tek başına yeterli değildir; örgütlü halk mücadelesiyle birleşmelidir.

Sessizlik, örgütlü bir sesle tamamlandığında anlam kazanır.

Demokratik modernite, ancak toplumun öz iradesiyle inşa edilebilir.

Bugün eller bağlanarak verilen mesaj, aslında zincirleri kırmaya çağrıdır:
Savaşa karşı barış, otoriterliğe karşı demokratik toplum, hegemonik moderniteye karşı demokratik modernite!


Bağlı Eller – Özgür İrade

Ellerimiz bağlı, irademiz özgür!
Teslim olmadık, teslim olmayacağız!

Eksiklerimizi gördük,
özeleştiriyi verdik,
daha güçlü geleceğiz!

Savaşa karşı: Barış!
Otoriterliğe karşı: Demokrasi!
İnkâra karşı: Eşitlik!

Biz halkız, biz toplumuz!
Ahlaki, politik, özgür geleceğiz!

Bağlı eller, zincir değil,
özgür yarının çağrısıdır!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar