Melih ALTINOK
Uludere sonrası ortaya çıkan Başbakan ve Taraf arasındaki gerginlikte sergilenen “itidal” gazeteciliği örneklerini ibretle izliyoruz.
Yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada takdir toplayan yayınlarımızı “kahramanlık hevesine” bağlayanlar resmen ayrıldıkları halde “görevlerini” yapıyorlar. Allah makamlarını, mevkilerini baki kılsın.
Manşetimizin kastı gün gibi ortada olduğu halde “Taraf’ın da gazetecilik ahlakı sorgulanır ama...” şerhini mutlaka düşerek “Ama olmadı yanııı” tadında desteklerini sunan mızmızın yamaklarını da şimdilik geçiyorum. Solcumsuların kendilerine armağan ettiği “muhalif” payesiyle ne yapacaklarını bilemedikleri için bocalayıp duruyor işte zavallılar.
Kendileri sevmeyecekleri eşeğe ot vermeyecekleri için her türlü muhalefetin ya da desteğin altında buzağı arayıp, dün de dillendirdiğimiz sivilleşme, şeffaflaşama talebimizi hükümet-cemaat çekişmesine bağlayanları zaten dikkate almıyorum. Abuk sabuk seyyar mecralarda ruh hastalarının ihtiyaçlarını gideriyorlar, o kadar.
Ama öyle bir tür var ki, reform sürecine karşı arz ettikleri tehlike açısından deşifre edilmeleri şart.Taraf’a çakarak hükümete “yol yakınken geri dön” çağrısı yapma fırsatı bulan bu tipler, “kökü dışarıda odakların hizmetindeki Taraf’ın” yayınlarıyla MİT ve bazı kurumların yıpratılmasına hizmet ettiğini savlıyorlar.
Evet, utanmadan, gocunmadan hem de.
Taraf’ın ve nerdeyse tüm yazarlarının Habur ya da PKK-MİT görüşmeleri gibi milliyetçi histerinin tavan yaptığı, “paralel merkez medyanın” bile karnından konuştuğu netameli zamanlardaki tavrı herkesçe malum.
Eğer cesur reform adımları ve demokratikleşme çabalarından ötürü bazı politikalarına destek verdiğimiz, kimi zaman da en sert şekilde eleştirdiğimiz Sayın Başbakan ve hükümet üyeleri “Taraf isimli casus gazetede başbakanın ses kaydı yayınlanırsa hiç şaşırmayın” türünden zırvalıklar kaleme alanların muhabbetinin statükoya değil de kendilerine olduğuna inanıyorlarsa, Yeni Türkiye umudumuzun vay haline!
Kendilerine, bu goygoycuların, MİT-PKK görüşmeleri deşifre olduğunda Hakan Fidan üzerinden hükümetin açılım politikasını nasıl yerden yere vurduklarını ya da son YAŞ sonrası istifaların ardından AK Parti’yi, nasıl da TSK’yı tavsiye etmekle itham ettiklerini hatırlamalarını tavsiye ederim.
Hani kızımız olacaktı
Savcıların Kenan Evren ve kankası hakkında iki kez ağrılaştırılmış müebbet hapis cezası istemesi, İlker Başbuğ’un İnternet Andıcı Davası’ndan ifade vermesi, tırnaklarını yiyenlere rağmen referandumdaki “evet” tavrımızın ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor.
Ancak tüm bu olumlu gelişmelere bakıp askerî vesayetin tasfiye olduğunu, ve de demokrasinin kurumsallaştığını söylemek mümkün değil. Daha alınacak çok yol var.
Kimilerimizin ilk elden vadesiz kredi açtığı, kimilerimizinse güvenmek istediği yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in dün bazı gazetelerde yayımlanan mülakatına bakın.
Ezelden beri karargâhtan bildirmelerine alışık olduğumuz gazetecilerin amaçlarını ya da motivasyonlarını sorgulamanın pek bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Ki hepimiz biliyoruz, asker mülakat davetlerine icabet etmez, söyleyeceği bir şey varsa gazetecisini kendisi bulur ve sor der; tabii ki şunları şunları... Bu yüzden beni ilgilendiren yeni Genelkurmay Başkanımızın da “konuşması” ve verdiği cevapların niteliği.
Mülakatlardan öğreniyoruz ki, Sayın Özel Kürtçe eğitime karşıymış.
Sonra;
Bedelli askerlik konusunda demokratik bir ülke için malumun ilamı olan “Asker istese de istemese de çıkacak” açıklamasında bulunan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın Özel’e giderek (astının ayağına giderek) özür dilediğini. Orgeneral Özel de bunu Türkiye kamuoyuna açıklama ihtiyacı hissetmiş işte.
Başka, Meclis’te “Asker haddini bilecek” diyerek yine olması gereken bir durumu tarif eden BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a da iki çift lafı varmış Özel’in, ama...
Eeee bu ne bu şimdi?
Daha dün aynısını, hükümetle arası iyi olmayan genelkurmay başkanları yapınca dik duranlar, şimdi aynı makamdakinin Başbakanla arası “iyiymiş” diye seslerini çıkartmayacaklar mı?
Türköne gitti, dağılabilirsiniz
Adı ve ancak ilkokul talebelerine referans olacak çalışmalarıyla tanıdığımız Atatürk Kültür, bla bla Kurumu’nu bugüne değin nazarı dikkate almayanlar, Cumhurbaşkanı Gül’ün Mümtaz’er Türköne’yi buranın yönetim kuruluna atamasıyla hopladılar.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün muadili bu kurumun lağvedilmesi gerektiğini savunanlardanım. Ancak bu şimdilik uzak bir ihtimal olduğu için, Türköne gibi, Atatürkçü olmadığını söyleme cesareti gösteren, bireysel tabuları ve geçmişiyle komplekse kapılmadan yüzleşen bir ismin hiç olmazsa birtakım değişikler yapabileceğine inanıyordum. Gelin görün ki Türköne medyadaki linçe dayanamayıp, Köşk’ü şaibe altında bırakmamak için istifa etti.
Umarım bu göreve Köşk’e uzak Atatürk’üne yakın sağlam bir üye atanır, sizler de rahat edersiniz pabucumun muhalifleri.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019