Mithat SANCAR
Küresel hafızaya karşı ulusal savaş
28.12.2011
3983
Yirmi-yirmi beş yıl öncesine kadar hafızayı ulusal sınırlar içinde ve kontrol altında tutmak mümkündü. Geçmişte yaşanan olaylardan hangilerinin nasıl hatırlanacağına, büyük ölçüde ulusal otoriteler karar veriyorlardı. Tabular yaratmak ve bu tabuları hukuksal araçlarla koruma altına almak o kadar zor değildi.
Lakin hafıza üzerindeki ulusal tahakküm devri artık kapandı, kapanıyor. Soğuk Savaş’ın yarattığı gayrı ahlâkî sığınakların önemli bir kısmı yıkıldı. İletişim alanındaki gelişmeler, yalanın saltanatını ciddi biçimde sarsıyor.
Kimileri, hafıza ve hatırlama alanında son yıllarda yaşanan gelişimi, “ulusal hafızadan kozmopolit hafızaya geçiş” olarak adlandırıyor. Bazıları başka tanımlamalar yapıyor. Meselâ Alman filozof Otfried Höffe, “eleştirel dünya hafızası” kavramını tercih ediyor.
Höffe, on yıl önce yayımlanan bir kitabında şöyle diyor: “Fetihler, baskı ve sömürüler, kölelik, sömürgecilik ve emperyalizm, Nazi vahşeti, sosyal ve sosyalist devrimler adına sayısız insanın kurban edilmesi gibi büyük şiddet eylemlerine ilişkin hatıralardan bir ‘eleştirel dünya hafızası’ ortaya çıkabilir.” O tarihten bu yana, bu hafızanın daha fazla şekillendiğini söyleyebiliriz.
“Eleştirel dünya hafızası” varsa, onu ayakta tutacak bir sütun da olacaktır şüphesiz. Bu sütuna bazıları “yeni uluslararası moral”, bazıları “evrensel vicdan” diyor. Henüz oluşum sürecinde de olsa, bu “hafıza”, bu “moral” ve bu “vicdan” önemli bir ağırlığa ulaşmış durumda; kimse bunları kolayca yok sayamıyor. Büyük şiddet eylemlerini, insanlık suçlarını, yaygın zulüm uygulamalarını inkâr etmek, bu moral ve vicdan nezdinde ağır bir “ahlâkî suç” sayılıyor. Hangi tür “olayların” inkârının hangi şartlarda hukuken suç sayılacağı, ayrı bir meseledir ve epeyce de tartışmalıdır. Ancak eleştirel dünya hafızasına “soykırım” olarak tescil edilmiş bir “olay” karşısında, sürekli ve inatçı bir inkâr politikası izlemek, bir devleti ahlâken suçlu haline getirdiği gibi, Fransa’daki türden girişimlere de elverişli bir zemin sunuyor.
Velhasıl 1915’te Ermenilere “yapılanlar” nasıl adlandırılırsa adlandırılsın, ortada “korkunç bir zulüm”, en yumuşak ifadeyle “büyük bir insanlık suçu” bulunduğunu inkâr etmek giderek zorlaşıyor.
İnkâr politikasında ısrar etmek, “küresel hafızaya karşı ulusal savaş” ilân etmek anlamına geliyor. Bunun içeriye yansımaları da, ilkel bir milliyetçilik söylemi, trajik bir seferberlik ruhu ve komik eylemler oluyor.
Dünyadaki gelişmeler karşısında inkâr politikasında ısrar edenler, o suça vücut veren mantığı savunma noktasına giderek daha fazla savruluyorlar, farkında olarak ya da olmayarak. “Atalarımız böyle bir şey yapmazlar” tezinde inat etmek, “bu şey”in yapıldığı yönündeki bilgi ve algı yaygınlaştıkça, “ben ne yapmış olurlarsa olsunlar atalarımı sahiplenirim” demekten başka bir seçenek bırakmayacak gibi görünüyor.
Aslında Türkiye bir süredir geçmişindeki “travmatik şiddet olayları”yla yüzleşme yönünde önemli adımlar atıyor. Dersim katliamı ve İstiklal Mahkemeleri, şimdilik bu yüzleşme çabalarının merkezinde yer alıyor. Bu iki olayda da AKP’nin ve muhafazakâr kesimin o dönemlerin iktidarını ve sorumlularını mahkûm etmekten yana tavır koyması, yüzleşmeyi kolaylaştıran çok önemli bir faktördür.
Peki, aynı çevrelerin, “Ermeni meselesi” söz konusu olunca tam tersi bir tutum sergilemelerini nasıl yorumlamak lazım?
AKP ve muhafazakâr çevreler, kendilerinin “temiz” olduklarına, bir sorumluluk taşımadıklarına inandıkları için olsa gerek, Dersim ve İstiklal Mahkemelerinin hesaplaşma konusu yapılmasını kabul, hatta teşvik ediyorlar. Buna hafızada seçicilik diyebiliriz; hatırlamayı bugünkü politik hesaplar için araçsallaştırmak da diyebiliriz.
Lakin bu çevrelerin “Ermeni meselesi”nde yüzleşme ve hesaplaşma karşıtı adeta militan bir tutum takınmalarının çok daha derin bir anlamı olduğunu düşünüyorum.
Bir defa, Ermeni kıyımında toplumun Müslüman nüfus lehine yeniden düzenlenmesi söz konusudur. Hem o zamanın yönetimi, hem de daha sonra kurulacak olan cumhuriyet bu toplumsal dizaynı, hem ekonomik hem de siyasi açıdan kurumsallaştırmıştır.
Şüphesiz suça hiç bulaşmamış, kıyımı onaylamamış, hatta karşı çıkmış çok sayıda Müslüman vardır. Ancak bu durum, kıyımın Müslüman yöneticiler tarafından gayrımüslim ahaliye karşı yapıldığı ve bir bütün olarak Müslüman ahalinin kıyımın sonuçlarından öyle ya da böyle yararlandığı gerçeğini değiştirmiyor. Bu nedenle, Müslümanlığı en çok sahiplenen muhafazakâr kesim ve onların siyasal temsilcileri sorumluluk üstlenmeye açık olmadıklar sürece, bu olaylarla derin bir hesaplaşmaya girişmek pek mümkün görünmüyor.
Sonuç itibariyle Ermeni kıyımının, genel olarak Türkiye’nin toplumsal kimliği, özel olarak da cari “Türk kimliği” açısından “kurucu bir edim” olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, “Ermeni meselesi”yle gerçek bir yüzleşme yaşayabilmemiz için, toplumsal kimliği yeniden tanımlamaya hazır olmamız gerekiyor.
İşimiz çok zor, ama başka seçeneğimiz de yok gibi!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014