Münir AKTOLGA
CUMHURİYETİN KURULUŞU, NEDEN CUMHURİYET..
Kimya’da „aktif hale gelmiş karmaşık“ (İngilizcesi “activated complex”) diye bir kavram vardır. Reaksiyona giren maddeler bir araya gelipte kimyasal bir reaksiyon-etkileşme başlayınca ortalık biribirine girer!.Aynen bir savaş ortamına benzer bu! O onu etkiler, o onu, derken bir sonuç çıkar ortaya!. İşte, Birinci Dünya Savaşı’nı böyle bir etkileşmeye benzetirsek, bizim Cumhuriyet’imizin ortaya çıkışı da bu etkileşmenin sonuçlardan birisidir.
Dikkat edilirse burada belirleyici olan dış dinamiktir, yani savaştır. Birinci Dünya Savaşı’nı getirin gözünüzün önüne, tablo apaçık çıkar ortaya. Burada amacımız savaşı incelemek falan değil tabi!. Sadece, genel olarak olayı-ne olup bittiğini tesbit etmeye çalışıyoruz o kadar. Yani, eğer ortada savaş gerçeği olmasaydı, Osmanlı’nın Cumhuriyet adı altında yeniden kurulması-“doğuşu”- falan da söz konusu değildi. Bu gerçeği ortaya çıkarmak, Cumhuriyet’in, savaşın çocuğu olduğunun altını çizmek istiyoruz. Birincisi bu.
Cumhuriyet gerçeğini kavramaya çalışırken ikinci belirleyici faktör de Cumhuriyet’in öncü- kurucu-gücü Jöntürk kadroya ilişkindir. Bu kadronun nasıl ortaya çıktığını bu çalışmanın daha önceki bölümlerinde ele almıştık. Osmanlı’nın tarihsel gelişme sürecini, “batılılaşma” süreciyle birlikte Jöntürklerin ortaya çıkışını, bunların daha sonra nasıl İttihatçılar, ve en sonunda da Kemalistler haline geldiklerini getirin gözünüzün önüne..İşte Cumhuriyet bütün bu etkileşimlerin-süreçlerin sonucu olmuştur.
Dikkat ederseniz burada da belirleyici olan hep dış dinamiktir. İç dinamik olarak da tabi Devlet var ortada!. Osmanlı Devleti ve onun yaşamı devam ettirme mücadelesi var. “Ya Devlet başa ya kuzgun leşe” anlayışının dumura uğrattığı toplumun ise adı bile geçmiyor! Onlar yok! Yani yok varsayılmışlar hep! “İlerici”, “devrimci” olan, “tarihi yapan”, “halka rağmen halk için” savaşan hep o Devlet!!..
Osmanlı’nın “batılılaşma” sürecini alın, durup dururken niye “batılılaşmaya” karar vermişti Osmanlı?Hem de kendi iç dinamiklerinin gelişmesini engellemek, bu süreci saptırmak pahasına!..O III.Selim’leri, II.Mahmutlar’ı düşünün!..Buradan başlıyor işin özü. Devlet-Devlet’i Ali- varoluş savaşında ayakta kalabilmek için kendi iç dinamiklerini yok ediyor!. Daha sonra da o Jöntürkler, İttihatçılar ve de Kemalistler hep bu saptırılmış sürecin ürünleri olarak ortaya çıkıyorlar. Birkere tekrar bunun-bu gerçeğin altını bir çizelim. Yani, o dayanılmaz dış dinamiğin etkisi altında kendi varoluş koşullarını buna uyarlamaya çalışıyor Osmanlı. Gerçek budur. Ve süreç geliyor, geliyor ta o savaşa kadar dayanıyor. Cumhuriyet de bu sürecin sonucu-ürünü oluyor.
Peki, eğer savaş olmasaydı ne olurdu? Bu saçma bir soru tabi!. Çünkü tarihte olan herşey öyle olması gerektiği için olmuştur, bu açık. Ama biz gene de, olanı daha iyi anlayabilmek için soralım, savaş olmasaydı ne olurdu? Bu durumda, İttihatçılar-ya da Kemalistler tutupta bir Cumhuriyet falan kurmaya kalkmazlardı herhalde[1]! Ne olurdu peki? Şu ya da bu şekilde gelişen bir “gayrımüslim” burjuvazisi vardı Osmanlı’nın. Evet bunlar “kompradordu-işbirlikçiydi” falan, ama son tahlilde bunlar temsil ediyorlardı Osmanlı kapitalizmini. Eğer savaş olmasaydı, bir süre sonra bir Müslüman burjuvazi de eklenirdi bunlara ve karşılıklı ilişkilerle-etkileşmelerle-bazan arada kavga dövüş de olsa- iç dinamik kendine bir yol açarak sistemde bambaşka bir değişime-gelişmeye neden olabilirdi. Ama olmadı tabi. Sadece savaş yüzünden de değil! En başta sistemin saptırılmış tarihsel gelişim süreci engeldi buna. Bir kere o “ideolojik milliyetçilik” virüsü girmişti halkların içine! Gayrımüslim burjuvazi de boşuna “komprador” haline gelmemişti. Sadece komprador da değil, duygusal olarak da sistemden kopmuşlardı bunlar. İçinde bulundukları toplumu-Osmanlıyı-temel alan bir anlayışa sahip değillerdi. Ama tabi bunu yaratan da sistemin-Osmanlı Devleti’nin-kendisiydi (tabi yabancı devletlerle birlikte) bunu da unutmayalım. Yani onlar da bir tür kurbanıydılar bu sürecin..
Sonra, savaş başladı ve Osmanlı da bu savaşa katıldı. Niye katıldı peki? Gene o “Devleti kurtarmak için” değil mi! Aynen kurbanlık bir koyun gibiydi Osmanlı! Baktı, parçalayacaklar kendisini, o da tuttu, “hani belki savaşı kazanan tarafta yer alırım da ben de bu sayede kendimi kurtarırım” diyerekten Almanya’nın safında savaşa girdi!. Aslında o dönemde Almanya’yla Osmanlı’nın-Devletin- çıkarları da birleşiyordu tabi. Yani sadece Osmanlı’nın isteğiyle olmadı bu ittifak!. Almanya için de önemliydi bu. İşin ayrıntılarını, nedenini falan bir yana bırakıyoruz burada. Ama sonuçta, Osmanlı, “Devleti kurtarabilirim” düşüncesiyle girdi bu savaşa, şu an bizim için önemli olan bu gerçeğin tesbitidir..
Sonrasını biliyoruz. Yenilgi ve Sevr! Ama şöyle de bir durum vardı ortada. Evet, İtilaf devletleri savaşı kazanmışlardı, ama onlar için de çok pahalıya malolmuştu bu savaş. Bir kere, Rusya’da devrim olmuştu bu arada. Ve de bütün o Avrupa ülkelerinde de işçi sınıfı hareketleri gelişiyordu. Devrim ateşi bacayı sarmaya başlamıştı. Savaş bıkkını haline gelen insanlar yaralarını sarmak istiyorlardı artık. Üstelik, düşman ortadan kalkınca bu sefer de galipler arasındaki rekabet ön plana çıkmaya başlamıştı. İngiltere hegemonyasını kabul ettiremiyordu. ABD ise henüz daha gücü eline alacak durumda değildi. İtalya’nın gözü Anadolu’nun kıyı bölgelerindeyken, Fransa’nın başlıca amacı İngiltere’nin daha da güç kazanmasını engellemekti. İtalyan ordusu güney kıyılarının bir bölümünü işgal ederek Ege’ye doğru ilerlemeye başlayınca bunu engellemek için İngilizler Yunan yayılmacılığını desteklemeye başlamışlardı. Yunan devletine-Venizelos’a- “haydi kulum yürü, başına devlet kuşu kondu” dedirten ortam böyle bir ortamdı. Yunanlıların İzmiri işgali ve daha sonra da kendi güçlerini abartarak Anadolu’nun içlerine kadar ilerlemeleri bu ortamın ürünü oldu. Evet Sevr’e göre Doğu’da da bir Ermeni devleti kurulacaktı ama burada da gene Rus-İngiliz ve Fransız rekabeti öne çıkıyordu. Rusya’da devrimin olması bütün işleri karıştırmıştı!. Bolşeviklerin koltuğunun altında kurulacak bir Ermenistan’a eskisi kadar sıcak bakmıyordu artık müttefikler!
Dikkat ederseniz hep aynı hikâye! Başkalarına güvenerek yola çıkanlar sonunda kaybediyorlar. Ermeni olayı yakın tarihte bunun en açık örneği oldu. 1915’ten sonra bir kez daha kaybediyordu Ermeniler. Ruslara, İngilizlere-Fransızlara güvenerek isyan bayrağını çekmişlerdi göndere. Ama gene olmadı. Çünkü, büyük devletler için önemli olan kendi çıkarlarıydı. Ama bu çıkarlar da son tahlilde karşılıklı rekabet-etkleşme-güç dengeleri ortamında belirleniyordu. Güç dengeleri ise, böyle geçiş dönemlerinde henüz daha oturuşmuş bir şey değildi, oynaktı. Bugün böyle, yarın başka türlü olabiliyordu. Yunanlılar da bu hesabı iyi yapamadılar. Onlar da sandılar ki, arkalarında koskoca İngiltere var! Millilyetçi körlük-“Megalo İdea”, “artık vakti geldi” düşüncesi onları da hata yapmaya zorlamıştı.
Şimdi düşünün, Yunanlılar İzmir’e çıkmışlar Anadolu’nun içlerine doğru ilerliyorlar (bir kere sadece bu bile savaş bıkkını Anadolu halkı için başlıbasına birleştirici bir faktör). İstanbul işgal altında. İtalyanlar ve Fransızlar hareket halindeler, Ermeniler ise Doğu’da bir devlet kurma peşindeler ve Rusların ağzından çıkacak söze bakıyorlar. Yani, Sevr’in uygulanması süreci başlamış! Ne yapacaksın böyle bir durumda?
Osmanlı bir hanedan devleti. Ve Sultan da İstanbul’da İngilizlerin elinde esir. Hani o, Vahdettin Kurtuluş Savaşı’nı gizlice desteklemiş falan tartışmalarına hiç girmiyorum. Buralardan bir yere varılamaz. Sonuç ortada. Böyle bir ortamda Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hanedanı Ankara’ya taşıma olanakları var mı! Bu bir. Ama ikinci faktör daha önemli; hani amaca uygun başka bir hanedan üyesini bulsalardı bile o ortamda Ankara’da ikinci bir Osmanlı Devleti ilan etmenin bir mantığı varmıydı! Apaçık ki yoktu! Çünkü, Osmanlı hanedanı meşruiyetini kaybetmişti artık. Bu çok önemli. Hem halkın gözünde, hem de yabancı devletlerin gözünde Osmanlı hanedanı-Devleti meşruiyetini kaybetmişti. Peki ne olacaktı o zaman, Osmanlı meşruiyetini kaybettiyse eğer, meşruiyet kaynağı olarak geride ne kalıyordu başka? “Cumhur”, yani halk, işte Cumhuriyet (halk idaresi) böyle doğdu-kuruldu.
Peki, halk örgütlenerek ayaklandı falan da öyle mi kuruldu bu Cumhuriyet? Hayır! Birkere halk zaten savaş yorgunuydu. Ve de, ne Devlete, ne de onun İttihatçı-Jöntürk kadrolarına güveni kalmamıştı artık. Nasıl kuruldu peki o zaman bu Cumhuriyet? Kim kurdu bu yeni Devleti?
Cumhuriyet-yeni Devlet, Osmanlı Devlet Sınıfı artığı Jöntürk-Kemalist kadronun öncülüğünde, o an elde ne varsa her kesimden insanların (eşraftan Müslüman burjuvaziye, bütün o savaş bıkkınlığına ve İttihatçılara karşı olan güvensizliğine rağmen geniş halk kitlelerine kadar her kesimden insanların) işbirliğiyle-ittifakıyla kurulmuştur. Bu kadar değişik çevreyi ve insanı biraraya getiren bir tür reaksiyondur o aslında. Yaşamı devam ettirme mücadelesinde ortak düşmana karşı kendini koruma reaksiyonudur. Bunun başka izahı yok! O dönemi düşünün bir kere, kendisini Sarıkamış’ta, Yemen’de, Balkanlar’da ateşe atan İttihatçı artığı o Jöntürk kadroyla başka türlü işbirliği yapabilirmiydi bu halk!. Ama o an mecburdu buna. Yunanlılar Anadolu’nun içlerine doğru adım adım ilerliyorlardı. İstanbul zaten gitmişti elden. Güney desen işgal altındaydı. Doğu’da bir Ermeni devleti, Kuzey’de de bir Rum devleti kurulacaktı. Şaka değildi bunlar. İşte halkı Devletle ittifaka götüten koşullar bunlardır.
Peki niye halkın kendisi halletmedi bu işi de Devletle ittifaka gidildi? Neden Müslüman burjuvazinin öncülüğünde yeni bir oluşum ortaya çıkamadı? Çok açık! Burjuvazinin gücü yetmedi buna. Halk ise zaten yorgundu ve Devletten bağımsız bir sivil toplum gücü olarak örgütsüzdü. Düşünsenize, yüzyıllardır sözü hiç ayağa düşürmemişti bu Devlet. Evet, Osmanlı’nın tarihi hep isyanlarla doluydu, ama bunlar sadece isyandı. Yani, varolana-Devlete karşı bir alternatif üretecek konumda değildi bunlar. Yüzyıllar boyunca Devletin tek bir hedefi olmuştu: İçerde kendisine rakip olabilecek bir potansiyele-alternatife yol vermemek, böyle bir gelişmeyi daha doğmadan yok etmek! Osmanlı olayı budur, Devleti yaşatmanın mantığı hep bu olmuştur. İşte bütün bu nedenlerden dolayı, yeni Devlet-Cumhuriyet, Osmanlı Devleti’nin Cumhuriyet adı altında küllerinden yeniden doğuşudur. Önce bu gerçeğin altını bir çizelim. Meşruiyet kaynağı olarak geriye bir tek halkın kalmış olduğunun farkına varan İttihatçı uzantısı Jöntürk kadro, “halk adına davranıp”, onun meşruiyet hakkını-yetkisini kullanarak kurulmasına öncülük etmiştir bu Cumhuriyet’in. Yani, kuruluş sürecinde insiyatif tamamen onların-Devletçi kadronun elinde olmuştur. Halkı örgütleyen, işin içine sokan ve güden de onlar olmuştur[2]. Zaten “halka rağmen halk için” olayının mantığı da budur! Tabi, Cumhuriyet gibi modern bir kavramla-biçimle dünyaya yeni, modern bir devlet imajı da verilerek, dünya kamuoyunun gözünde meşruiyet kazanılmaya da çalışılmıştır. Üstelik, dönemin siyasi konjonktürünün yardımıyla bunda da muvaffak olunmuştur.
Bütün bunlar bir mucize gibi görünüyor bazılarına!. Olayı bir avuç insanın “kahramanlığına” indirgeyerek adeta mistik bir hale sokuyorlar!. Şunu unutmayın ki, arkasında koskoca bir Osmanlı tarihi-onun Devlet geleneği vardı o “kahraman” “kurucu” kadronun!. Bizim Kemalist-Jöntürk deyip geçiverdiğimiz bu insanlar, o zaman Devlet’in-Osmanlı Devleti’nin ruhunu temsil ediyorlardı. Yani öyle, üç tane “asker-sivil aydın küçük burjuva” paşanın “kahramanlıklarıyla” kurulmuş basit bir yapı değildir bu Cumhuriyet!
Öte yandan, evet bazıları, “halka rağmen halk için kurduk biz bu Cumhuriyeti” diyerek akılları sıra bir tür hamasetle karışık ulusalcılık yapıyorlar, ama olsun varsın, iyiki de kurulmuş bu yeni Devlet-Cumhuriyet!.Niye mi?
Evet, ilk bakışta değişiklik özde değil biçimdedir-şekildedir. Ama mekanik-pasif bir biçim-şekil değişikliği olayı da değildir bu. Osmanlı Devleti ve toplumu için bir tür “çağdaşlık” aşısıdır. Bir tür toplum mühendisliği olayıdır. Bu anlamda da tarihsel bir devrimdir. Dış dinamiğin zorlamasıyla “aktif bir karmaşık” haline gelen toplumda yavaş yavaş iç dinamiklerin de harekete geçmesinin yolu bu şekilde açılacaktır[3]. Yani toplum, Cumhuriyet olayıyla birlikte sürecin yolunu açacak yeni bir kulvara giriyordu adeta. Bu nokta çok önemli. Osmanlı toplumu özünde fetihçi bir toplumdu, üreten ve üreterek ayakta kalan bir toplum değildi. Fetihçilik bitince de kendi kendisini yiyip tüketerek ayakta kalabilir hale gelmişti zaten. Cumhuriyet ise, onu kuranların da iradelerinden bağımsız olarak, üreterek varolabilme yoluna giriyordu. Yeni bir kulvar derken kastettiğim budur benim. Aslında bu süreç daha önce İttihatçılar döneminde başlamıştı. Burjuva yetiştirme, bir ulus yaratma deniyordu bunun adına. Cumhuriyet zorunlu olarak bu yolda devam etti. Artık tek çare vardı önünde: Kendi diyalektik inkârını yaratarak-yaratırken varolmak! İşte yeni Türkiye’nin diyalektiği bu olmuştur. Toplumu kaçınılmaz olarak bir burjuva toplum haline getirecek yoldu bu. Kemalist Cumhuriyet, varolabilmek için, herşeye rağmen kendi diyalektik inkârcılarını yaratmak zorundaydı artık. Ve o da bunu yaptı.. Kendi varoluşunun koşullarını yaratırken kendini üreterek yok edip yeniden yaratmak da diyebiliriz buna! Bugün olupbitenlerin anlamını burada aramak gerekir..
Burada altını çizmemiz gereken nokta şu: Hani ben böyle, “bu, niteliksel olarak yeni bir Devlet falan değildir, Osmanlının küllerinden doğma bir Osmanlı Cumhuriyetidir” diyorum ya, bazıları buradan hemen “Cumhuriyet düşmanlığı” sonucunu çıkarıyorlar!. Halbuki, bu sadece bir tesbittir. Böyle bir tesbitten “düşmanlık” sonucunu çıkaranlar onu-Cumhuriyet’i-bize bir toplumsal devrim-bir burjuva devrimi-olarak yutturmak isteyenlerdir. Bu yalanlarının ortaya çıkmasından korktukları için söylüyorlar bunu. Çünkü, eğer Cumhuriyet bir toplumsal devrim olayı değilse, o, benim söylediğim gibi bir Osmanlı cumhuriyetiyse, o zaman Cumhuriyet’in egemenlerinin-Cumhuriyet elitinin-Devlet Sınıfının maskesi de düşmüş oluyor bu durumda. Çünkü bunlar, Kemalist-solcu aydınların da yardımıyla, kendilerini şimdiye kadar hep, ya “küçük burjuva devrimcileri”, ya da, modern-kapitalist bir devletin “bürokratları” olarak kamufle ettiler! Yani, sanki ortada bir devrim-burjuva devrimi olayı var da, bunlar da bu devrimi başarıya ulaştıran devrimci burjuvazinin temsilcileriymiş gibi davrandılar! Bu maskenin düşmesinden korkuyorlar şimdi!. Olay budur. Ben diyorum ki: Kemalistler Osmanlı’nın Jöntürkleridir. Önce İttihatçılar çıkmıştır sahneye, sonra da, konjonktüre uygun olarak aynı ekolün-kadronun uzantısı olan Kemalistler..Yani, bunlar sapına kadar Osmanlıdır. Osmanlının “batılılaşma” sürecinin ürünü olan, pozitivist-toplum mühendisleridir. Osmanlının “tarihsel devrim geleneğinin” üzerine inşa edilmiş yeni tipte bir tür ideolojik devrimciliktir bunların devrimciliği. Aslında, aynı türden “devrimciler” bugün de egemen halâ Türkiye’nin entellektüel hayatına!.”Solculuk” denilen şey nedir ki bugün Türkiye’de? Aynı akımın “modern”-“çağdaş” uzantıları değil midir bunlar da? “Devrim yaparak” “kurtarmaya” çalıştıkları şey de özünde gene o kadim Devletçiliğimiz değil midir! “Ya bunların kendi aralarındaki çelişkiler, bak Kemalistler İttihatçıları ipe bile çekmişler” mi diyorsunuz! Ben size başka bir soru sorayım: Bugün biribirinin düşmanı olan bir sürü “sol” grup var ortada değil mi, haydi açıklayın bakayım bana bunların aralarındaki “çelişkileri”! Yeri gelince bunlar da öldürüyorlar biribirlerini öyle değil mi! Bunlar, toplum mühendislerinin kendi aralarındaki çelişkilerdir! “Öyle değil de böyle devrim yapacağız” tartışmalarıdır aralarındaki tartışmalar da! Sonra da, bir kaşık suda fırtınalar kopararak biribirlerine düşüyorlar o kadar!
DEVAMI YARIN
SINIFSAL YAPI, SINIF DENGELERİ- İLİŞKİLERİ
Şimdi soru şu: Adına Jöntürkler, ya da Kemalistler dediğimiz Osmanlı Devlet sınıfının uzantısı- tarihsel devrimci o bir avuç insan ne yapmıştır-nasıl yapmıştır da kurulmuştur bu yeni Devlet-Cumhuriyet? Bu işler olup biterken toplumun diğer sınıf ve tabakaları ne durumdaydılar? Onların katkısı ne olmuştur-nasıl olmuştur bu sürece; yani, nasıl olmuştur da sonuçta ortaya böyle bir sentez çıkmıştır?
[1]Gerçi Jöntürklük, yani ideolojik devrimcilik-toplum mühendisliği- bu, yani bazılarının kafasında mutla-ka bu türden batılı bir Cumhuriyet ideali falan vardı, ama bu ayrı bir konu..
[2] Bununla Kuvayımilliye olayını küçümsemiş falan olmuyoruz! Elbetteki Türkiye’nin dörtbir yanında di-reniş grupları da vardı. Örneğin, bir Yeşil Ordu olayı, ya da diğer “çeteler”-gerilla grupları.. Ama bunlar hiçbir zaman mahalli direniş grupları olmanın ötesine geçemediler. Birleştirici olan, kurucu-öncü güç Devletçi kadrolar olmuştur bu açık.
[3]Ah o “iç dinamikler”! Onların başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir bu ülkenin tarihinde! Evet, iç dinamikler harekete geçerler ama, bu kez de Devletin bu yeni sahipleriyle boğuşmak zorunda kalınır! Ne de olsa II.Mahmut’ un torunlarıdır bunlar da!..
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023