Murat BELGE
Barış süreci “ikinci bir emre kadar” askıda! O “ikinci emir” nereden ve ne zaman gelir, bilinmez! Ortadoğu’da zaten her şey karman çorman.
Dünyada varolan en kalabalık Kürt nüfus Türkiye’de yaşıyor. Bu durum, Türkiye’nin devletinde, siyasi seçkinlerinde, bir büyük korku yaratıyor. Aşağı yukarı Osmanlı devletinden Türkiye Cumhuriyeti’nin çıktığı yıllarda başladı bu korku, hâlen de devam ediyor.
Benim öteden beri bu konuda düşündüğüm, Türkler’le Kürtler arasında böyle korku ilişkileri değil, uzun vadeli dostluk ve dayanışma ilişkileri kurulmasıydı. Ama bütün bu yıllar boyunca bu “eksantrik” bir düşünceden başka bir şey olamadı. Var ya, o “liberal aydın” filan dediğimiz acayip insan tipi… İşte onlara özgü, ciddiye almaya değmez bir şey. “Gerçekçi” değil!
Birinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın ve bu arada Ortadoğu’nun haritası yeniden çizilirken, çeşitli nedenlerle sesi en az çıkabilen ulus, yani Kürtler, kastî miyop dünya önderleri tarafından kolaylıkla unutuluverdiler. İyi de, bir şey varsa, siz onu unutsanız da, unutmasanız da, varolamaya devam edecek ve sonra, imkân bulduğunda varlığını hatırlatacaktır. Bütün bu gibi aşamalarda Türkler’in de onların yanında olmasını isterdim, çünkü Kürtler’in konumu bir haksızlık sonucu oluşmuştu ve bu haksızlığı gidermenin –tabii barışçı– yolları bulunmalıydı.
Ama 1926’da Şeyh Sait ayaklanması başlayınca, “öbür kamp”ın dediği doğrulanmış oldu. Onu izleyen irili ufaklı birçok isyan da Türk Milliyetçisi’nin zihninde yer alan o korkunun hiç sönmeden devam etmesine katkıda bulundu.
Atmışlarda o zamanın genç Kürt aydınları TİP’e geldiler, Çünkü davalarının haklılığını ancak sosyalist bir partiye anlatabilirler ve kabul ettirebilirlerdi. Doğu mitingleri yapıldı. “Halkların kardeşliği” dendi. Bunun denmesi de Milliyetçiler’i kızdırdı –ne demek “halklar”? Kaç tane var ki?
TİP Kürt demokratik haklarının savunulması için demokratik bir platformdu. 12 Mart geldi; TİP kapatıldı; hapishaneler doldu; doğudaki hapishaneler (ve gene, Mamak) o zaman da öbürlerinden daha zor yerlerdi.
12 Mart- 12 Eylül arasında Türkler ve Kürtler ayrı örgütlenmeye başladılar.
12 Eylül de bilinen marifetlerini ortaya koyduktan sonra “etkili” Kürt muhalefeti silâhlandı. Bugün de, bu şekilde açılmış son sayfanın önümüze serdiği veriler arasında yaşamaya devam ediyoruz.
Öncekileri saymasak dahi otuz yılı aşkın süredir bu silâhlı çatışma devam ediyor. Bunca yıl savaştan sonra, çok sayıda Kürt adı Türkiye olan bir ülkenin yurttaşı olduğunu sık sık aklına getirmiyor, ilgi de duymuyor. Ama her şeye rağmen, iki halk arasında kör bir nefret oluşmadı, halklar birbiriyle çatışmadı. Demek merkezkaç mekanizmaların karşıtı eğilimler de hâlâ etkili.
Bu arada bir de “Barış Süreci” belirdi, birkaç gülücük yaptı, sonra gene kayboldu. Bence büsbütün kaybolmadı ama bir zaman onu pek göremeyeceğiz ortalarda.
Bu “Barış Süreci” Kürt- Türk Kardeşliği üstüne birtakım konuşmalar yaptığımız, ama sahiden kardeşlik konusunda adım atmadığımız bir dönem oldu.
Anadilde eğitim. En belirgin Kürt talebi. Tayyip Erdoğan “Onu unutun” dedi. “Hepimiz Müslüman’ız. Ana dili unut.” Tayyip Erdoğan bu “Hepimiz Müslüman’ız” formülü dışında pek bir kardeşlik belirtisi göstermeden giderken Suriye patladı, IŞİD falan derken, “hepimiz Müslüman’ız; bazılarımız daha Müslüman’ız” vaziyeti çıktı ortaya. “Kobane düştü düşüyor.” Düşüren de IŞİD! Ardından, “PYD’nin orada kuracağı düzen, IŞİD’in yapacağından daha tehlikelidir” yargısı geldi. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın cephesi bunun tastamam böyle olduğuna dair her gün iman tazeliyor.
Oysa Türkiye elbette Suriyeli Kürtler’in yanında net bir tavır almalıydı. Suriye’nin bundan böyle eski Suriye olmasına imkân yok. Orada oturan, yaşayan Kürt nüfusu da Yeni Zelanda’ya falan göndermenin imkânı yok gibi görünüyor. O halde Irak’taki durumun bir benzeri de Suriye’de olacak, muhtemelen bu iki küçük Kürdistan da birleşecek. Irak Kürdistanı ile sorunumuz yok; sorunumuz yok, yatırımımız çok. Suriye de bunu değiştirecek değil.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025