Mustafa Karaalioğlu
Esad’ın savaşı tam kaybetmişken geri dönüşünü sağlayan şey ABD’nin “kimyasal silah” kullanımını kırmızı çizgi olarak ilan etmesiydi. Tersinden okunduğunda ABD, Esad rejimine kimyasal kullanma da ne yaparsan yap demiş oluyordu. Ne var ki Esad çok erken dönemde 2012’de kimyasal silah da kullandı ama bu kez de görmezden gelindi. Madem ABD bu kadar kayıtsız kalıyordu oradan Rusya ve İran hızla girdiler ve bugüne gelinen süreç başladı.
Şimdi de İdlib’te final sahnesi oynanırken Putin ve Esad’ı motive eden kimyasal şartı yeniden konuşulur oldu. Önce Amerikalılar söylemişti şimdi Fransızlar… Kimyasal silah kullanacak olurlarsa Suriye rejimini vuracaklar!
Kimyasal silah kullanmayıp, İdlib’i yerle bir ederek ve masum olan olmayan yapmaksızın insanları katlederek işlerini görürlerse tabii ki sorun olmayacak. Oysa, hem Esad hem Putin bahane olarak teröristleri ileri sürüyorlar ama dünya biliyor ki ikisi için de aslında İdlib’te yaşayanlar dahil bütün Sünniler teröristtir. Varlıkları ve ülkede bulunmaları tehdittir ve sayıları ne kadar azalırsa o kadar iyidir. Nitekim iç savaştan önce yüzde 75 çoğunluğa sahip ama hiçbir zaman iktidar olmayan Sünniler savaşın sonuna yaklaşıldığı şu sıralarda 8 milyona varan göç ve yer değiştirme nedeniyle yüzde 50’lere gerilemiş durumdadır. Bundan bir de Sünni olmalarına rağmen rejimle anlaşma sürecinde bulunan YPG bölgesi nüfusu düşülürse 7 yılın sonunda ülkede yaşanan etnik tasfiyenin boyutu daha iyi anlaşılır.
***
Yapılanlar Esad’ın yanına kâr kalacak olursa ki öyle görünüyor sadece katliamlardan dolayı değil, günün sonunda elde ettiği etnik avantaj da kötülüğün ödüllendirilmesine ilişkin dramatik bir örnek olarak kayda geçecektir.
Gayet tabii bütün bunları o yapmadı; Rusya ve İran Esad’a sıradışı bir destek sağladı. Yönetmeyi hak etmediği bir ülkeyi batıştan bugünkü seviyeye taşıdılar. ABD ise olup bitene göz yumdu ve Fransa gibi ülkeler de aslında hep itiraz ediyor gibi davranıp gerçekte hiçbirşey yapmayarak bugüne katkı verdiler. Görünürde birbirinden farklı ve hatta karşı politika güden süper güçler ve güçlü ülkeler sonuçta sadece Esad’ın güçlenmesine hizmet ettiler.
“Kimyasal” da bütün bu berbat sürecin trajikomik sembol kelimesi olarak son bir kez daha söylenir oldu. Esad’ın dirilişi bu kelimeyle başlamıştı, şimdi zaferi de bununla tamamlanıyor.
Öte yandan, Putin’in Tahran’da bugün yapılacak üçlü zirveyi beklemeden İdlib’i vurması da ABD ve Batı dünyasının içinde bulunduğu eylemsizliğin sonucudur. Düşünün ki Türkiye gibi Esad konusunda en şahin ülke bir süredir bağrına taş basarak Suriye politikasını değiştirme yoluna girmesine rağmen Rusya bunu önemsizleştirmekte sakınca görmüyor. Zirve öncesi İdlib’e bomba yağdırarak Türkiye’nin operasyona itirazının değerini düşürmek, zaten güvenilmez bir müttefik adayı olan Rusya ile yol yürünemeyeceğinin de yeni bir örneğidir. Bu olay, Putin’in bencillik ve fırsatçılığının kritik zamanlarda çıkarlarımız için ne kadar büyük tehdit olabileceğinin de güçlü bir işaretidir.
Artık sadece Suriye sahasına değil yeni dönemde bu ülkede güç gösterisi yapan ve güç kazanan aktörlerin planlarına da odaklanmak gerekiyor. Ki hak etmediğimiz bir faturayla karşılaşmayalım.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
21.07.2025
17.07.2025
14.07.2025
13.07.2025
26.06.2025
23.06.2025
21.06.2025
8.06.2025