Reha RUHAVİOĞLU
Son altı ayda Kürdistan’ın en güzel yerlerinin savaş alanına dönüşmüş olmasında, savaşı şehre çeken ve başlatan taraf olarak PKK’nin sorumluluğu göz ardı edilemez. Yeni stratejisi içinde bir taktik olarak başvurduğu bu yöntem PKK’nin yüzde yüz kazanacağı bir neticeye evirilecek olsa dahi bunun insani yanlışlığı görmezden gelinemez. Şehirlerimiz hendek, barikat, çatışma, tank ve top marifetiyle tarumar edilmiş, insanlarımız kendi şehirlerinde mülteci konumunda düşmüş, ortaya insan olanın bigâne kalamayacağı trajik bir sonuç çıkmıştır. Devlet tarafının en üst düzeyde masayı devirdiğini ilan etmiş olması da Suruç Katliamı da PKK’nin çatışmaları yeniden başlatmış olmasının gerekçesi olamaz. (Bendenizin şiddet yöntemini gerekçesi ne olursa olsun benimsememesi başka bir husustur). Dolayısıyla nasıl bir stratejik kazanımın taktiği olursa olsun PKK Kürdistan halkının maslahatına tamamen mugayir, hatta açıkça zararına olan şehir savaşının ortaya çıkardığı insani dramdan kendi payınca mesuldür.
Ancak çatışmayı PKK başlatmış olsa bile devletin giderek kontrolden çıkan mukabele yöntemi ve tutumu bambaşka bir hakikati kör gözüm parmağına açıklığında göstermektedir. Kürdistan’da “terörle mücadele” bahanesiyle yaklaşık altı aydır hukukun askıya alındığı, polislerin duvarlara Esedullah imzalarıyla “Türkün Gücünü” kazıdığı, Mehter ve Türkiyem marşları dinlettiği, halkı topyekûn itaate çağırdığı, sivil-silahlı ayrımı yapmadan öldürdüğü, hatta bazen sivil olduğunu bilerek öldürdüğü, kaymakam ve valileri açıkça tanımadığı bir de facto mekanik işliyor. Bütün bunlar Kürd Meselesi’nin üzerine örtülmüş olan yalancı perdeyi çekmiş, çelişkinin üzerinden perde çekilince de Kürdistan’ın makûs talihine yapışık duran bir kelime ortaya yeniden kabak gibi çıkıp yüzümüze çarpmıştır: MÜSTEMLEKE!
Peki, bütün bunlar olurken ve bu hakikat bir kere daha yüzümüze çarparken Fırat’ın batısındaki kardeşlerimiz, müslüman kamuoyu ne yapıyor? Maalesef birçoğu dünün “kullanışlı aptalı” olduklarının itirafını bile bugünün maaşlı kanaat teknisyenliğini perçinlemek için kullanıyorlar. Hal böyle olunca, mahallenin haylaz çocuğu iken anaakıma dönüşmüş nefret bülteninin en haşin kaleminin arkasından methiyeler dizmeleri de garip gelmiyor kimseye, garip olan o sıraya girmeyenler oluyor. Sıraya girmeyenler de genel bir kayıtsızlık halindeler. Allah gidene adaletiyle muamelede bulunsun, kalanlara da selamet versin...
…
Kanaatimce AK Parti, İslamcılık teorisinin pratikle karşılaşmasından doğan çelişkinin ürünüdür. Bu sebeple İslamcı olduğu kadar İslamcı değil, İslamcı olmadığı kadar İslamcıdır. Bu esnek özelliği sebebiyle AK Parti, İslamcılığın limanı gazeteyi “Yeni Türkiye”nin amiral gemisine dönüştürmüş, anaakım İslamcılığı da devlete sağlam iplerle bağlamıştır. Bu sebeple Kürdistan’da yukarıda çok azı zikredilen hadiseler cereyan ederken İslami (ve bilhassa islamcı) camiada iki elin parmakları kadar etmeyecek istisnaları saymazsak iki tavır hakim: kahir ekseriyetin militer desteği ve geri kalanların kayıtsızlığı. Her bir askerin/polisin acısıyla dağlanırken yüzer biner gelen “etkisiz hale getirilmişler”e oley! çekenlerin insanlığı(!) bir kenara, havaya bakıp ıslık çalma kayıtsızlığını sergileyenlerin tavrı daha da acıdır. Acıdır çünkü –belki de bu aralar okuduklarım sebebiyle- bana Almanya’da Yahudileri Auschwitz’e götüren yola döşenen taşları çağrıştırıyor (elbette burada bir soykırım iması yok, öyle bir durum da yok. ama muhalfarz, böyle bir durumda nasıl bir tavırla karşılanacağının işaretleri var). Bugün biliyoruz ki o yoldaki taşların çoğunu, komşuları yavaş yavaş eksilirken dindarıyla seküleriyle Almanların ya desteği ya da (özellikle birçok konuda kavgalı olan dindar/muhafazakarların ve kilisenin üzerinde uzlaştığı tek şey olan) özenle görmezden gelme, ölüm sessizliği döşemiştir. Bauman’ın Grünberger’den aktarımıyla “yüzlerce, binlerce boynu acımasızca sıkan kemendin urganına sağlamlık veren, halkın bir lif haline gelen kayıtsızlığı” idi.
Kemalist rejimin Kürt şehirlerini harabeye çevirdiği “zor zamanlarda”, “canı pahasına” bu zulme karşı ses çıkaran bir avuç müslüman/islamcı “ağabey” ve “abla” bugünkü “Yeni Türkiye” bu zulümleri hemen hemen aynı şekilde tekrarlarken eğer "ve mâ rameyte iz rameyte”yi okumuyorlarsa, bir ölüm suskunluğu içinde kayıtsızlık sergiliyorlar. Çünkü bugün bahaneleri var: Savaşı şehre PKK taşıdı. Bu teşhisi koyduktan sonra da ‘kültürel iktidar’ solculardan alınabilecek mi, kimde kalacak, ‘medeniyet bakanlığı’ ne iş yapacak tartışmalarına geri dönüyorlar. Canları sağ olsun. Ancak görülmek istenmeyen şudur: müstemleke hukuku ile müdahale edenin her eyleminden anlaşılıyor ki kimin başlattığı meselesi doksanlarda olduğu gibi bugün de sadece bahane ve doksanlarda da bahane aynen bu idi. O gün bu bahaneye rağmen olan bitene karşı duranlar, bugünküler “Allah adına vuruyor diye” mi alkışlıyor ya da suskunlar bilmiyoruz, ama Allah biliyor.
İçinde sevdiğimiz sevmediğimiz onlarca insanla bir heyet her iki tarafa da “Ölümleri Durdurun!” demek için Diyarbekir’e geliyor, gözlerimiz ister istemez İslami kimliğiyle bilinen üç beş kişi arıyor, sağdan say, soldan say aynı istisnalar var. Mecliste birkaç kadın bir eylem yapıyor, tülbentlerini barış için yere çalıyorlar. Acaba içlerinde İslami duyarlılık sahipleri var mı merakı baş gösteriyor, yok. Abilerimizin, ablalarımızın sorsak içi kan ağlıyordur. Ama işte solcular şöyle, şunlar böyle. E abicim ablacım sen topla üç beş müslüman, sen savaşa dur de! Solcular mı engel oluyor?!
Yukarıda savaşın şehre çekilmesiyle ilgili kanaatimi net olarak paylaştım. Bunu paylaşmanın ne demek olduğunu burada yaşayanlar bilirler. Ama risk almak, hakka adil şahitlik etme sorumluluğu bir tek bize mi emredildi? Böyle bir savaş ortamında yere çalınmayan tülbent ne zaman çalınacak? Belediye etkinliği mi iptal eder, eniştenin partideki yeri mi sıkıntıya girer? “Onlar senin hukukunu peşinen reddetmiş ama suçlu da olsalar sen hakkın, hukukun dışına çıkamazsın, şakileri bahane edip binlerce masumu zulüm altında bırakamazsın!” desen köşen mi alınır elinden, medeniyet bakanlığı mı tehlikeye girer, kültürel iktidar mı elinden kaçar, mahalle mi kovar, ne olur? Bunu göze alamayan şahitlik nasıl adil olabilir? Bunu bile göze almayan/alamayanla biz nasıl kardeş kalabiliriz?!
…
Dünün bütün gadre uğramışlarına liman olan İslamî/İslamcı gazeteler bugün amiral gemisi olmuş, kamuflaj içinden manipüle ediyorlar: Polis bülteni olup hakikatin üzerini kasten örtüyor (link), askerin Diyarbekir sokaklarını “Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyerek inletmesini şehvetle paylaşıyor (link), polisin “Kürdistan” diyen kadına “had bildirmesini” “tokat gibi” servis ediyorlar (link). Biri Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol ve onlarca çocuğun faili saklanmamış, Roboskî olmamış, Soma’daki rezalet yaşanmamış gibi “Aslında AK Parti ve İslamcılar, ne zaman (…) devlet memurlarının suçlarını örtmeye kalkar, devletin hatalarını eleştirmez, obez bir yapıya dönüştürürse, işte o zaman devletçi olmuş olurlar.” diyor (link). Diğeri “Kardeşiz Ulan!” ile kardeşlik hukuku tesis edeceğini zannediyor ve açıktan buyuruyor: “Türk devleti, kendi topraklarında yaşayan Müslüman Kürtlerin ricasıyla da “Kürdistan” diye bir yerin varlığını kabul etmeyecektir!” (link). Ve son vuruş yine bir müslüman medya merkezinden geliyor. Bize Enfal’i hatırlatıyor. Kimin yanına yazıldıkları umurlarında değil çünkü, çünkü iktidarlar! Adonis’i biliyorlar mı bilmiyorum ama Adonis meseleyi biliyor ve şöyle diyor: Kürdler hiçbir zaman Kuran'ı hatmedemezler / Dururlar çünkü Enfal suresine gelince!
Bütün bunlardan çıkan netice şudur: İslamcısıyla muhafazakârıyla, kendi ölüsüne kıyamet koparıp “öteki”ni insandışılığa mahkum ederek, onar yüzer ölenlere karşı atılmış gol atmış sevincine kapılarak yahut kayıtsız kalarak; kahir ekseriyetin ‘yeşile boyayadurduğu firavun sarayı’ (link), Kürdistan’daki yıkımın üzerine bir ‘Kültürel İktidar’ inşa edecek. ‘Büyük resme’ bakınca, bir eliyle kurt işareti diğer eliyle Rabia sembolü gösteren, arka fonunda Kültür Bakanlığı yazısı duran mafya babasından başkasının oturmaya hakkının olmadığı bu “Medeniyet Bakanlığı” da Müslümanların İslam’a attığı gol olacak!
Helali hoş olsun!
kaynak: gazeteipekyol.com
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Ro$ev sîtav
iyi bir degerlendirme..