Ümit KIVANÇ
Suriye’nin doğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (YPG ağırlıklı SDG) ABD desteğinde sağladığı denetim, Ankara’nın giriştiği askerî harekât sebebiyle dağılırken en çok merak ve endişe duyulan konulardan biri, “İslâm Devleti” örgütünün (İD/DAİŞ/IŞİD) doğan kargaşa ve boşluktan nasıl yararlanacağı. Yararlanacağından kimsenin şüphesi yok; yalnız bunun çapı, boyutları, zamanlaması vs. tartışılıyor.
Örgütü ve bölgeyi yakından izleyen uzmanlardan biri, durumu İD’in yeni bir seferberliği için, yalnız sahadaki dağınıklık nedeniyle değil, ideolojik motifler ve propaganda zemini açısından pek uygun görüyor. Charlie Winter’a göre muhtemel-potansiyel İD anlatımı: “…Batılı Haçlılar (ABD) İD ile savaştan yorgun düştü, ateistleri (SDG) yarı yolda bırakıyorlar, alanı Doğulu Haçlılar (Rusya) ve Safeviler (İran) tarafından desteklenen Nusayri’lere (Şam) açıyorlar”. Sahiden pek elverişli doğrusu.
Dikkat çekici ilk ayrıntı, örgütün propaganda aygıtında beklenen hareketliliğin görülmeyişi. Örgütün yerini yurdunu, gücünü belli etmeksizin yeraltında dolaştığı son zamanlardaki haliyle çelişkili şekilde ardarda birkaç gösterişli eyleme kalkışması, derli toplu yeni bir eylemlilik aşamasına geçildiği izlenimi vermiyor. Rakka’da bir SDG kontrol noktasına “inghimasi” (ateşli silah ve bombayla “düşmanın” arasına dalıp öldürme-ölme) saldırısı yaptılar, on üç kişiyi öldürdüklerini veya yaraladıklarını iddia ettiler. SDG’liler İD’in Rakka’da aynı anda pek çok eylem yaptığını ileri sürdü, ama bunlara ilişkin iz yok. TSK harekâtı başladığından bu yana İD’in en çarpıcı eylemi, Kamışlı’dakiydi: bombalı araç patlattılar, bir kişiyi öldürüp beş kişiyi yaraladılar, etrafa çok hasar verdiler. Başka bir-iki eylem girişimlerinden daha sözedildi, ama gerisi gelmedi. Her hâlükârda, örgütün tarzına uygun şekilde koordine eylemlilik ve ertesinde alışıldık propaganda tantanaları görülmedi. Planlı programlı gözükmeyen dağınık girişimlerin örgütün beklenen seferberliği başlattığına yorulamayacağı kanısı hakim.
Nitekim, örgüt lideri Bağdadi’nin aşağıda değineceğim konuşmasında buyurduğuyla tamamen çelişir tutumla, örgüt militanlarının tutulduğu cezaevleriyle kadın ve çocukların tutulduğu kampların civarında örgüt adına dağıtılan bildirilerde yöre ahalileri açıkça tehdit edildi. Örgütün bildik “vahşet-dehşet” politikasını hatırlatan bir tutum: “Esaretten kaçacak Müslümanlara yardım edin, onları saklayın, onları alıp götürmemiz için bize yardımcı olun. Aksi halde sizi öldürürüz. Burada veya başka yerde sizi koruyabilecek kimse yok!” Bu da dağınıklıktan sayılmalı.
Bağdadi’nin konuşması
Peki İD’in kendi yayınları ve haberleşmelerinde, önümüzdeki günlerde izleyecekleri strateji ve eylem politikasına dair işaret var mı?
Nisan ayında, elinde “Vilayet Türkiye” kapaklı broşürle gözüktüğü video ve ona ekli ses kaydından sonra, İD lideri, “halife” Ebubekir el-Bağdadi, 16 Eylül’de yeni ses kaydıyla ortaya çıktı. Konuşmanın başlığı, Tevbe sûresinin 105. ayetine göndermeyle konmuştu: “Onlara gayret göstermelerini söyle”. Sözkonusu ayet şöyle: “De ki: ‘Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü'minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah'ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.’”
“Furkan Vakfı” tarafından yayımlanan ses kaydının hedeflerinden birinin, El-Kaide’yle giriştiği küresel cihat liderliği çekişmesinde örgüte puan kazandırmak olduğu görülüyordu. İkinci önemli hedef, (aşağıda değineceğim reorganizasyon döneminde) örgütün biraz dağıldığı belli olan disiplinini ve birimlerin ve militanların merkeze mutlak bağlılığını yeniden temin etmekti. Bağdadi, bu iki kuşu aynı taşla vurma amacıyla, bugüne kadar “modern cihat tarihinde görülmemiş” eylemler yaptıklarını hatırlatıyordu: Sekiz ayrı ülkede 92 tekil eylemi kapsayan “Levant halkı için öç alma” operasyonu dört gün sürmüştü; “ilk yıpratma operasyonu” üç, “ikinci yıpratma operasyonu” on gün sürmüş, ilkinde 11 ayrı ülkede 61 tekil eylem, ikincisinde 10 ayrı “eyalet”te 152 tekil eylem gerçekleştirilmişti.
Bağdadi, örgüt militanlarını tebliğ, medya, savaş ve güvenlik alanlarında çabalarını iki katına çıkarmaya çağırıyordu. Tebliğ ve dinî aydınlatma faaliyetleri konusundaki vurgusu, örgütün “kazanmaya” çalışacağı topluluklara karşı bundan böyle daha az haşin, daha çok anlayışlı davranacağı gibi bir izlenim yaratıyordu. Lider, elemanlarının “adil” davranmaya önem vermelerini istiyordu.
Siyasî alandaysa, herkesi, Mısır, Sudan, Libya ve Yemen dahil Ortadoğu’ya yayılmış gayri-İslâmî ve milliyetçi hareketlere karşı uyarıyordu. Bunlar, milliyetçilik ve demokrasi uğruna halkların zararına iş gören hareketlerdi. Oysa yerel ahaliyi koruyacak olan, “İslâm Devleti” örgütünün temsil ettiği değerlerdi.
Hapishaneler, kamplar
Ancak yerel ahaliden önce, kurtarılacak olan başkaları vardı: Örgütün kadınları, çocukları. Gerçekte birer açık cezaevi olan kamplarda toplanmış -ve hemen hepsi, yalnız “savaşçı eşi” değil, bizzat savaşa katılan militanlar- olan kadınların aşağılandığını, ıstırap çektiklerini, fakat örgütün “yoluna” güvenmeleri gerektiğini söylüyor, çektiklerinin öcünün alınacağına dair güvence veriyor, onların kurtarılmasını istiyordu.
İD’den yeni hareketlilik beklenirken en çok, SDG denetimindeki cezaevlerinde bulunan militanlarını ve kamplardaki kadın ve çocuklarını kurtarmaya girişecekleri ihtimali üzerinde duruldu, duruluyor. Nitekim bazı kaçma girişimleri ve bazı firar hadiseleri oldu.
Ancak hapishaneden insan kaçırma eylemleri hernekadar daha önceki başarılı “kampanya”larla örgütün tarihinde seçkin yer edinmiş sahip olsa da, tam da bu tecrübe, o işe öyle uluorta kalkışılamayacağını ortaya koyuyor. Zaten eğreti sayılabilecek “cezaevleri”ni basıp savaşmak, muhafızları öldürmek, “duvarları yıkmak”, militanlarının eylemde can vermesini sorun saymayan örgüt için işin görece kolay kısmı. Kaçırılacak yüzlerce -daha azının ne pratik ne simgesel anlamı var- kişinin, yakalanmadan, çatışma içine düşmeden, öldürülmeden güvenli yollardan yeraltına indirilebilmesi büyük plan program ve organizasyon, öncesinde de sağlam istihbarat gerektiriyor. Kaçarken topluca imha edilmelerindense savaşçılarının şimdilik kilit altında tutulması örgüt açısından şüphesiz tercihe şayandır.
SDG savaşçılarını cepheye gönderdiği, kamplar başıboş kaldığı için kendi başına kaçanlar oldu, Suriye’de son günlerde. Ancak bunların maceraları da, bizim, AKP ilçe örgütüyle Heyet Tahrir el-Şam’ı, Suriye’nin ortalama cihatçısıyla İD’i aynı şey sayan çarpık mantığımıza sığmayacak kadar tuhaf ayrıntılar içeriyor. Meselâ iki çocuğuyla kapağı bir şekilde Ankara’nın “Millî Ordu”sunun elindeki yere atabilmiş kadından bu ordunun paralı askerleri, onu Türkiye’ye geçirme karşılığında para istiyorlar!
İD’in Suriye’deki muhtemel-müstakbel serüveni hakkında düşünebilmek için Irak’a uzanmak zorundayız.
İD’in başı ve gövdesi Irak’ta
Özgün Kararlılık Harekâtı Baş Genel Müfettişi’nin ABD Kongresi için hazırladığı Ağustos-2019 raporunda, İD’in hâlihazırda bir reorganizasyon gayreti içerisinde bulunduğu tesbiti yeralıyor. Ebubekir el-Bağdadi’nin, dünya çapında işler başardıklarını hatırlattığı ve militanlardan daha çok gayret istediği ses kaydını bununla ilişkilendirmek şüphesiz yanlış olmaz. 1 Nisan-30 Haziran 2019 arasına ilişkin gelişmeleri kapsayan rapora göre, İD, örgütün merkezî birimlerini tamamen Irak’a taşımış bulunuyor ve yerel liderlere daha çok inisiyatif tanınacak bir örgütlenme tarzını yerleştirmeye uğraşıyor. Yerel inisiyatiflerin güçlendirilmesi, merkez açısından, doğal olarak, aynı anda liderliğe bağlılığın sağlamlaştırılmasını zorunlu kılıyor. Muhtemelen Bağdadi bu yüzden, birkaç yıllık aranın ardından kısa aralıklarla videolar, ses kayıtları yayımlıyor.
İD asıl olarak Bağdat’ın kuzeyi ve batısındaki dağlık bölge ve çölde kendine güvenli alanlar yaratabildi. Anbar (çöl), Neyneva (Mahmur dağları), Selahaddin, Kerkük ve Diyala’da etkin. Para, silah ve yiyecek stokladığı yeraltı depoları var. Taşra yerleşim birimlerinde, yerel düzeyde işbirliği yapamayacağını bildiği etkili insanları, köy muhtarlarını öldürüyor, tarlalardaki ekinleri yakıyor. Böylece Bağdat hükümetinin yurttaşları koruyamadığını gösteriyor, köyleri yaşanmaz hale getiriyor. İD eylemleri yüzünden bazı köylerin ahalisi topluca göçtü. Bunlar, Bağdat çevresinde toplumsal kargaşa ve güvensizliği besliyor. İD aynı zamanda Sünni-Şii gerilimini artıracak suikastları da -klasik eylemleri!- ihmal etmiyor.
ABD ordusunun istihbaratçılarına göre, Fırat’ın doğusunda Washington destekli SDG denetimi sağlandıktan sonra Suriye’den kaçıp gelen savaşçılar, İD’in Irak’taki varlığını güçlendirdi. Bu mecburî takviyeden sonra örgütün maddî imkânları arttı, emir-komuta mekanizması sağlamlaştı, eylemlerin koordinasyonu için lojistik kapasitesi genişledi. 2018 sonlarından itibaren, örgütün yeniden kapsamlı saldırılara girişebilecek kıvama ulaştığı sanılıyor.
Irak ordusu İD varlığına son verebilecek kapasiteye sahip değil. İD militanlarının boy gösterdiği yerlere ordu gelebiliyor, birlikler gelince İD çekiliyor, ama ordu oralarda sürekli kuvvet tutamıyor, o kışlasına döner dönmez ortalık yine İD’e kalıyor, ABD ordusuna göre. Raporda, Hemrin dağlarının hiç temizlenemediği, İD’in burada sürekli savaşçı kuvvet bulundurabildiği belirtiliyor. Irak ordusu, bu yılın Nisan-Haziran döneminde İD’e karşı bin kadar operasyon yaptı ve 550 İD militanını öldürdü veya yakaladı. Ancak örgüt kayıplarını kolay telafi ediyor, çünkü yerel düzeyde işbirliği yapabildiği ve eleman devşirebildiği Sünni aşiretler var.
Böylece anlıyoruz ki, Irak’ta ayağını basacağı sağlam yer tutabilmiş olan örgüt, Suriye’deki hücrelerini “canlandırmaya” ve yeniden seri eylemlere kalkışmaya muktedir. Tabiî bu sefer işi daha zor. Başını çıkardığı yerde rastlaşacağı herkes kendisiyle savaşmış olacak. Eğer hafta başı değişen ittifaklar ve saat başı değişen hesaplarla beklenmedik yerlerden dostluk görmezse, Suriye’de şimdilik daha çok, elverişli yer ve zamanı yakaladığı anlarda yapacağı, ses getiren, çok zayiatlı, gösterişli vur-kaç (ya da vur-öl) eylemleriyle yetinmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Onun da, yerini yurdunu terk eden çaresiz Kürt ahaliyi ilk elde hedef alması muhtemeldir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024