Yıldıray OĞUR
Türkiye’de bir zamanlar hak hukuk adalet mücadelelerinin merkezinde üç harfli bir kelime vardı; DGM.
1973 yılında 12 Mart rejiminin kurduğu özel yetkili Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ile devlet, siyaseten hoşlanmadığı her fikri mahkeme önüne çıkarıp, mesnetsiz delillerle hapse atma imkanını iki yıl boyunca cömertçe kullandıktan sonra, 1975 yılında Anayasa Mahkemesi DGM’lerle ilgili Senato kararını teknik gerekçelerle iptal etmiş ve DGM’ler kapanmıştı.
Ama 1976 yılında iktidara gelen AP-MSP-MHP Milliyetçi Cephe hükümeti, artan terör olaylarını gerekçe göstererek DGM’leri yeniden açmak için Meclis’e ivedilikle görüşülmek üzere bir önerge verdi.
Önerge ve veriliş şekli muhalefetin büyük tepkisini çekmişti.
Teklifin Meclis’teki görüşmeleri sırasında kürsüye çıkan Adalet Partili vekillerden biri de Sakarya Milletvekili Nadir Latif İslam’dı.
Nezaketi ve Meclis tüzüğüne hakimiyetiyle tanınan hukukçu vekilin, CHP sıralarından sataşmalara verdiği cevap ise Meclis’i karıştırdı:
“Aklı selime uymayan ve belli sebeplerle, pembeleşen sebeplerle,
kızıla doğru meraklı sebeplerle karşı çıkmanız besbelli...”
“Kızıl”lık suçlamasıyla ayağa kalkan CHP’li vekiller “Sen İslam değil, gavursun” diye bağırıyor, kürsüye yürüyordu. İktidar ve muhalefet vekilleri yumruklaşmış, oturuma ara verilmiş, aradan sonra başkanın sözlerini geri almasını istediği İslam ise “buna gerek olmadığını” söylemişti.
Kınama cezası verilmesi önerisi de MC vekillerinin oylarıyla reddedildi.
Ama DGM yasası da çıkmadı. DİSK’in tüm Türkiye’de başlattığı grev, hükümete geri adım attırmış, DGM’ler 12 Eylül’den sonra yeniden açılıp, canlar yakmak üzere kapalı kalmıştı.
42 yıl sonra bu kez Meclis’teki hak, hukuk ve adalet tartışmalarının merkezinde başka bir üç harfli kelime var; KHK.
Meclis komisyonunda kabul edilen yasayla KHK’yla ihraç edilmiş doktorların SGK ile anlaşmalı özel hastanelerde dahi çalışması yasaklanıyor. Aslında diğer meslekle zaten olan bu yasak, ihtiyaç nedeniyle istisna tanınan doktorlara genişliyor yani hukuksuzlukta eşitlik sağlanıyor.
Yasanın bir diğer maddesi ise birinci derecede yakını KHK’yla ihraç edilmiş ya da devlete karşı suçlar kategorisinde ceza almış insanların kamuda çalışamaması fiili durumunu hukukileştiriyor. Yani KHK ile ihraç edilmiş bir kişinin eşi, annesi, babası, kardeşi ve çocukları da devletin herhangi bir kurumunda, bu yasayla devletin tıbbi kurumlarında çalışamayacak. Kardeşi KHK ile meslekten atılmış ya da ceza almış bir kişi, büyükelçi, bakan olabilecek ama hemşire, hastabakıcı, doktor olamayacak.
İşte geçen hafta Meclis genel kurulunda kürsüye, bu KHK’lardan biriyle işinden ihraç edilmiş Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam çıktı.
AP’li Nadir Latif İslam’ın, CHP listelerinden milletvekili seçilmiş, Saadet Partili oğlu. Mazlumder’in kurucularından.
Milletvekili İslam, “KHK'lileri tasfiye etmekle FETÖ tasfiye edildi” diyen AK Partili vekilin “ağır ithamına cevap vermek için” sataşma gerekçesiyle beş dakikalık söz hakkı almıştı.
Prof. Dr. Cihangir İslam, Şubat 2017’de yayınlanan KHK’yla Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden ihraç edilmiş bir omurilik uzmanı.
İhracının gerekçesi de FETÖ ya da Barış Bildirisi’ni imzalamak değildi.
Akademisyenlerin bildirisine gelen tepkiler üzerine aralarında bir ara adı bakanlık için geçen ünlü ekonomist Prof. Doran Acemoğlu’nun da olduğu 611 akademisyen bir bildiri yayınlayarak ifade özgürlüğüne destek açıklaması yapmıştı:
“Biz aşağıda imzası olan akademisyenler, fikir ve ifade özgürlüğü ilkesine bağlıyız ve bu ilkenin akademik yaşamın temel unsuru olduğuna inanıyoruz. Bu temelde, ülkedeki çatışma ortamıyla ilgili kişisel değerlendirmelerimizden bağımsız olarak, siyasi iradenin ve YÖK’ün çok sayıda üniversite mensubunun imzaladığı ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye karşı gösterdiği tepkiyi yanlış ve kaygı verici buluyoruz. İfade özgürlüğü olmadan demokrasi olmaz. Üniversite ve akademisyenin görevi akıl yürütme ve vicdan muhakemesi sonunda vardığı fikirleri toplumuyla paylaşmaktır. Fikrin eleştirilmesi demokrasinin, fikri ifade edenin cezalandırılması ise otoriterliğin niteliğidir. Akademisyenlerin ülke sorunlarıyla ilgili dile getirdikleri görüşlerinin siyasi irade tarafından cezalandırılmaya çalışılması, akademik özgürlüklere darbedir. Böyle darbeler her şeyden önce toplumsal gelişmeyi durdurur. Ülke demokrasisine verilecek en büyük zarar, fikri söylemek değil, fikri ifade ettirmemektir.”
Cihangir İslam da bu bildiriyi imzalayan 611 akademisyenden biriydi ama diğer imzacı akademisyenlerin çoğunluğu hakkında üniversiteleri haklı olarak herhangi bir işlem yapmazken, Kafkas Üniversitesi Prof. İslam hakkında soruşturma açmış ve KHK’yla ihraç edilmek üzere de adını YÖK’e bildirmişti.
Yani Meclis Komisyonu’nda görüşülen ve KHK’yla ihraç edilmiş doktorların SGK ile anlaşmalı özel hastanelerde dahi çalışmasını engelleyen yasa onu doğrudan ilgilendirmekteydi.
Bu beş dakikalık konuşmada söylediği bir söz ise hala tartışılıyor. Zabıtlardan okuyalım:
“NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) - Tarihten ders çıkartacaksınız. Ama siz yaptıklarınızdan hicap bile duymuyorsunuz. İçinizden kaçı 15 Temmuzda sokaktaydı? Hiç mi?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Üslubunu düzelt, üslubunu düzelt.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - El kaldırın bakayım, kaçı?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Böyle üslup mu olur? Böyle üslup mu olur?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Kaç kişi, kaldırın?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sana ne! Böyle üslup mu olur?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Zannedilir ki çatışmalar doğru ile yanlış arasında yapılır.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ya, sen sınıf öğretmeni misin? Yok, elini kaldır, yok ayağını kaldır, sana ne ya!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Ortada bir çatışma varsa...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, saçmalama kardeşim bu saatte!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hatibi dinleyelim.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Ortada bir çatışma varsa...Aziz milletim, bakın, bakın, konuşturmuyorlar görüyorsunuz.
BAŞKAN - Ben konuşmak isteyene söz veririm merak etmeyin.Hatibi dinleyelim, lütfen.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Sen neredeydin 15 Temmuzda?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Ortada bir çatışma varsa bu illa doğru ile yanlışın çatışması değildir, doğru ile yanlış çatışır, yanlış ile yanlış da çatışır; batıl ile batıl da çatışır.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Adın ne senin adın?
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - 15 Temmuz akşamı iki batılın çatışmasını seyrettik biz bu ülkede. (CHP sıralarından alkışlar)
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi oradan! Lüzumsuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Vay, vay, vay, vay, vay!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Neydi? Menfaat kavgasıydı. Devleti parsellediniz ve bunun hesabını vermediniz. Allah için bunlara İslamcı falan demeyin, bunlar Makyavelist, bunlar Oportünist bunlar beceriksiz, bunlar dünyaya yapıştılar ve acısını şimdi milletten çıkartıyorlar, değerli arkadaşlarım.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Sen nereye yapıştın?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kimle kol kola girdin?
...
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - 15 Temmuz bahane, bütün muhaliflerinizi, dürüst insanları, hakkı söyleyenleri, zulmünüzü yüzünüze söyleyenleri tasfiye ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, bir tedaviye ihtiyacın var senin!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Parmağını sallama, parmağını sallama!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Bakın, "liberal", "komünist", "milliyetçi", "Türkçü", "irticacı" diyerek geçmişte çok şeyler yapıldı bu ülkede.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Parmak sallama!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kürsüye vur, kürsüye. Bardağı aldın, kürsüye vur, kürsüye vur.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Ha, şimdi de siz uydurdunuz, FETÖ'cü, iltisaklı, irtibatlı. Nedir FETÖ? FETÖ'cü nedir?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bardağı aldın oradan, kürsüye vur, kürsüye; olmaz öyle.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Alparslan Kuytul'u niye içeri attınız? Ha, sıra öbür cemaatlerde mi, Nakşilerde mi, Kadirilerde mi?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Etkisiz bir konuşma oluyor, çok etkisiz bir konuşma, zavallı bir konuşma!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - KHK'yle sivil ölüye çevirdiğiniz insanların şimdi, bununla, bu utanç vesikasıyla üzerlerine beton dökmek istiyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Masaya vurman lazım, olmadı, masaya vurman lazım, olmadı masaya vur ya! Masaya vursana, kürsüye.
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Anayasa'yı ve en temel haklarımızı ihlal ediyorsunuz.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Olmadı performans düşük ya!
NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - Bak, sağlık çalışanlarının çalışmasını engelleyeceksiniz; sizden beklenir, şaşırmıyoruz.
....”
Cihangir İslam, burada “batıl”dan kastettiğinin darbeye karşı sokağa çıkanlar değil, iktidar olduğunu, kendisinin de sosyal medyadan 15 Temmuz gecesi halkı sokağa çağırıp, Üsküdar’da tanklara direnenler arasında bulunduğunu açıkladı ama darbeye uğrayan meşru bir iktidarla, halkın üzerine ateş açan darbeci bir cuntayı eşitlemek de haksızlıktı.
Bu eleştiriyi “Batıl” gibi muhafazakar bir kitle için ağır bir ithamla yapmak da öyle. Siyasi rakipleriyle dini terminolojiyle kavga etmek en başta dindar siyasetçilerin uzak durması gereken kutuplaştırmayı artıracak bir hata.
15 Temmuz’un öncesi ve sonrası ile ilgili ihmalden, adaletsiz uygulamalara kadar pek çok eleştiri yapılabilir ama o gece devleti sokaktan toplayan halkın ve siyasetçilerin gösterdiği direnişi özenle bütün bu eleştirilerin dışında tutmak gerekir.
Ama bu sözler üzerine 15 Temmuz’da sokağa çıkmış bir siyasetçiyi FETÖ’cülükle suçlamak, şehit ve gazi yakınlarını siyasi partiler arası kavgalara karıştırmak ve üstelik Meclis kürsü dokunulmazlığı ilkesini hiçe sayıp, milletvekili hakkında savcıların soruşturma açması kabul edilemez.
15 Temmuz gecesi gerçekten nerede saklandığı meçhul olan ya da 28 Şubat’larda nerede durdukları aşikar bazı isimlerin bu linçte başı çekmesi de ayrı bir trajediydi.
Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri mahcubiyet eksikliği. 15 Temmuz da herkese parmak sallama değil muhasebe vesilesi olmalıydı.
Eğer öyle olsaydı, 15 Temmuz’dan sonra KHK’yla haksız bir şekilde işinden atılmış bir isme, söylediği söz ne kadar yanlış olursa olsun eleştiri böyle bir lince dönmezdi.
Çünkü karşımızda, savcılığın kürsü dokunulmazlığını ihlal eden soruşturması, Meclis’e bir fezleke olarak gelip, vekilliği düşürülürse, KHK’lı doktorlarla ilgili bu yeni düzenlemeyle, bütün ömrünü verdiği, yurt dışında eğitimlerini aldığı mesleğini, bir idarecinin tasarrufu yüzünden bir daha yapamama riskiyle karşı karşıya olan biri var.
Sadece kendisi değil, yasayla KHK’dan ihraç edilmiş bir kişinin birinci derece yakını olma “suçu” da legalleştiği için, çocuklarının karşısına da babalarının ‘suçu” devlet kurumlarında çalışmak için başvurduklarında güvenlik soruşturmalarında red cevabı olarak çıkacak. Sadece çocukları da değil, Cihangir İslam’ın THY’nin bir yurtdışı ofisinde müdür olan kardeşi, eğer bu pozisyona bugün başvursaydı, hakkında yapılacak güvenlik soruşturması bu yüzden negatif gelebilirdi, attığı tweetleri bile bu notu yükseltmeye yetmezdi.
İnsanların bütün ömürlerini verdiği, geçim kapıları olan mesleklerini, bir idarecinin hükmü, bir ihbar ya da attığı bir imza veya suç olmayan bir mensubiyet karinesiyle özel sektörde bile elinden alan, bir kere KHK’yla ihraç edilmek yetmezmiş gibi, ömür boyu hem kendilerini hem de ailelerini cezalandıran, pasaportları iptal edildiği için mesleklerini yurtdışında bile yapmalarını engelleyerek açlığa mahkum eden bu düzenleme Meclis komisyonunda görüşülürken, Adalet Bakanlığı geçen yıl çıkan “Lekelenmeme Hakkı” düzenlemesiyle ilgili bir toplantıya ev sahipliği yapıyordu.
İhbar ve şikayetlerle kişiler hakkında savcılıklarca “suçlu” olarak soruşturma açılmasını zorlaştıran, masumiyet karinesini koruyan bu haklı ve doğru düzenlemeyle, bir ihbar ya da idari tasarrufla işinden edilmiş insanları açlığa terk eden bir kaç yüz metre ilerideki Meclis’te görüşülen yasa arasındaki çelişkiyi herhalde o toplantıda dillendirmeye cesaret eden çıkmamıştır.
Eğer ille de bir şeye “batıl” denecekse, dünyadaki bütün hukuki sistemler gibi İslam’ın da men ettiği, insanları mesnetsiz suçlamalarla lekeleyen, çıkış kapısı bırakmayarak açlığa mahkum eden, çocukları babalarının günahlarından sorumlu tutan bu düzenlemeye denebilir.
15 Temmuz’da sokağa çıkanlar darbe zamanlarındaki bu ‘batıl’ adaletsizlikler bir daha tekrarlanmasın diye de çıkmıştı...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025