Akif BEKİ

Özgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle?
14.11.2025
110

Bir yıldır 'o operasyon, bu soruşturma, şu dava, oraya da kayyum' fırtınasına tutulmuş bir ana muhalefet lideri düşünün...

Ne beklenir? Feleğinin şaşması, dumura uğrayıp dağılması, moral ve motivasyonunun toparlanamayacak kadar bozulması, günü kurtarma telâşından başını kaldırıp önüne bakamaması, geleceğini planlayamaması... Dolayısıyla kendini kurtarmaktan seçim kazanmaya mecâlinin kalmaması. Ülkeyi daha iyi yöneteceği iddiasının altını doldurarak, millete güven vermeye hazırlanamaması. Yani can havliyle çırpınması, paralize olmuş hâlde ne yapacağını bilememesi...

Özgür Özel, dün sabah Karar gazetesini ziyaret etti. Diğer yazarlarımızla birlikte kahvaltıda sohbet ettik.

CHP liderine o gözle baktım işte. Yönünü kaybetmiş gibi mi görünüyor? Bu hengâmeden partisini nasıl çıkaracağını biliyor mu? Şeytan taşlamaktan tavafa fırsat bulur bir hâli var mı?

Önceki gün İmamoğlu iddianamesi çıkmış, Silivri'ye görüşmeye gitmiş, binlerce sayfalık iddianamedeki suçlamaları çürütmeye odaklanmış, akşam da Sultanbeyli'de miting yapmıştı.

Kafası dolu, yüzü yorgun ve canı sıkkın olsa doğal karşılanırdı.

Ama zihni berrak ve zindeydi, performansından da bir şey kaybetmemişti. Üstlendiği yükün ağırlığı altında ezildiği, bozguna uğradığı izlenimi vermedi. Morali ve dikkati yerindeydi. Farklı konulara geçişte, soruları algılamakta, herkese tek tek cevap yetiştirmekte bocalamadı. Hangi başlık açılsa zihni hazırlığı var, konsantreydi. Teklemeden, üstünkörü lâflarla geçiştirmeden, içini doldurarak ve sözünü tartarak konuşacak kadar hâkimdi meselelere.

Rahatlığını şuna bağladım: Partice içine sürüklendikleri kaos ve anaforu bir tâlihsizlik olarak görmüyor. Aksine; tâlih yüzlerine gülüyor, CHP'nin iktidar olamama kaderini değiştirecek tarihi bir fırsat nihayet önlerine çıktı, onlara düşen de artık hakkını vermek, krizi fırsata çevirmek diye değerlendiriyor.

Silivri'de İmamoğlu'yla iddianameyi görüştükten sonra şu lâfları öylesine etmediğini anladım:

"Bizim bir parti kapatma davamız eksikti. Allah razı olsun, o da oldu... Sayın Erdoğan'a söylüyorum. 28 Şubat bin yıl sürecek dendiğinde bu seni nasıl motive ettiyse bu 2 bin 200 yıl da beni öyle motive ediyor. Ona göre mücadele edeceğim seninle. Nasıl? Hani bir gün çıktın dedin ya; 'hani 1000 yıl sürecekti 28 Şubat, ne oldu?' Senin karşına geçip de 'Hani 2 bin 200 yıl yatacaktı Ekrem İmamoğlu, ne oldu?' diyeceğim..."

CHP'nin 19 Mart Süreci'ni, AK Parti'nin 28 Şubat Süreci'ne benzetiyor. Mücadelenin yönünü böyle belirlemiş, izleyeceği rotayı kafasında buraya oturtmuş.

Tartışmaya açık. Ancak doğru olsa dahi kendilerini iktidara taşıyacak bir mağduriyet enerjisi üretir mi, üretmeye yeter mi? Garantisi yok.

 

HEM İKTİDAR HEM MAĞDUR YAPAN SORU: QUO VADİS?

Son 10-15 yıldır pek rastlamıyoruz, Z kuşağı bilmez ama eskiden gazete yazılarında "quo vadis” başlıklarını çok okurduk. Gidiş nereye, diye sorarlardı. En çok da 90'ların buhranlı, istikrarsız yıllarında.

Ekonomik karamsarlık ve 1997'de başlayıp AK Parti iktidarının ilk yarısına uzayan 28 Şubat Süreci'ndeki antidemokratik müdahalelerin yol açtığı belirsizlikler, siyasi buhranlar bunu sordururdu.

Siyaseti sandık dışı yollarla şekillendirme girişimleri, siyasi yasaklar ve kapatma davasına varan yargı engellemeleri AK Parti iktidarının ilk yarısında da sürdü.

Sadece millet değil siyasetçiler de önünü göremezdi o dönem.

Fakat Erdoğan ve AK Parti, kısır gerilimlerden siyasi enerji üretmeyi başardı. Oraya hapsolup içinde boğulmadı. Kendisini boğmaya dönük her siyasi krizden milletin hakemliğine başvurarak çıktı. Ayağına takılan çelmelerden başını kaldırdı, karşı hamleler geliştirirken bir yandan da geleceği tasarlayacak bir yol tutturdu.

Siyaset toz ve gaza boğulduğunda değil yarınları, burnunun dibini bile görmek zorlaşabilir.

Ama unutmayın, Nebula toz ve gaz bulutsusundan yeni yıldızlar doğar. Böyle buhran zamanları da siyasetin yıldız doğumhanesine dönüşebilir.

Dünün siyasi krizleri, AK Parti için "quo vadis?" diye sorduruyordu. Ekonomisi, demokrasi ve hukuk düzeniyle Türkiye'nin ne yöne gideceğinin cevabı da buna bağlıydı. Böylece AK Parti'ye, iktidarken bile muhalefet ve mağdur konumunu elinde tutarak gidişattan şikâyet etme fırsatı veriyordu.

Bugünse ekonomisi, demokrasi ve hukukuyla Türkiye'nin hangi yöne gideceği; "CHP nereye böyle?" sorusundan bağımsız değil. Ve Özgür Özel, ana muhalefet olarak bu sorunu avantaja çevirme sırasının kendilerine geldiğini düşünüyor. Çıkardığım budur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar