Akın ÖZÇER
Cüneyt Özdemir’in 5N1K programına çıkardığı ve bir de üzerine övgü dolu ifadelerle köşe yazısı kaleme aldığı için kendisini “çapulcu” olarak tanıtan kişinin blogunda aktardığı AKP mitingi izlenimlerini okudum. (http://sarapvepeynir.blogspot.com.tr/2014/03/akp-mitinginde-bir-capulcu.html) Programda dile getirdiği görüşlere katıldığım için değil. Kendi deyişiyle “çok acil bir iktidar değişimini zaruri gören on milyonlardan biri” olarak muhalif gazetelerin küçümsemeye çalıştığı o kalabalığa nasıl baktığını anlayabilmek amacıyla yazısını okudum.
Türkiye’de acil iktidar değişikliğini zorunlu görenleri on milyonlarla ifade etmesine şaşırdım tabii. Öyle ya toplam 50 milyon seçmenden kaç adet on milyon muhalif çıkardı ve bunlardan kaçı demokrasilerde yerel seçimler sonucu gündeme gelmesi normal olmayan bir acil iktidar değişikliği olabileceğine inanabilirdi ki. Ama tabii insanların umutları sınırsızdır. Bu nedenle bloglarında halkın çoğunluğunun kendileriyle hemfikir olduğuna inanarak dile getirdikleri görüşlerden ötürü onlarla dalga geçmeye hakkımız yok.
Ne var ki kendini “çapulcu” olarak takdim eden kişinin “AKP mitinginde bir çapulcu” başlıklı yazısı, yanlış bilgi ve tahminlerden ibaret değil. Yazıda mitinge katılan kişileri küçümseyen, hor gören birçok ifade var. Bu ifadeler nedeniyle ben olsam televizyon programımdan ve köşemden böyle bir yazının reklamını yapmazdım. Yapıldığına göre, yazıyla ilgili görüş ve eleştirilerimi okura aktarma hakkım doğuyor.
Yukarıdan bakma
Yazar, miting alanına giderken kılık değiştirdiğini, küpesini çıkardığını söylüyor. Daha sonra anlattıklarından, üzerine “CV’si olmayan işlerin” insanlarının dikkatini çekmeyecek bir şeyler geçirdiği anlaşılıyor. Sıkıyönetim komutanlarının emriyle sokaktaki gençlerin durdurularak saçlarının kesildiği karanlık dönemleri yaşamadığından küpesini çıkarmak zorunda kaldığını “gülme” işaretiyle vurgulama ihtiyacı hissetmiş.
Taksiyle gittiği mitinge katılanlar hakkında yazdıkları şunlar: “Onlar görmezden gelinenler… Evet, bugüne kadar gözümüzün önünde olan ama görmezden geldiğimiz insanlar var ya, hani farkına varmadığımız, hani iki kelime konuşmaktan sıkıldığımız...” Kimler mi onlar? Ayrıntı da veriyor: Bakıcı kadın, güvenlik görevlisi, tekstil işçisi, İSKİ emeklisi, itfaiyeci, zabıta, otobüs şoförü… Sonra bu insanların toplumdaki işlevlerinden övgüyle bahsediyor. Diyor ki “bizi ayakta tutan, ‘kendiliğinden’ olduğunu sandığımız birçok işi gerçekte sessiz sedasız, afra tafrasız yapan insanlarımız”.
Mitinge katılan insanlar hakkında yazılanlar bu kadarla sınırlı kalsa AKP’nin Meclis’te eksikliğini hissettiğimiz sosyal-demokrat bir partinin işlevini yerine getirdiği sonucuna varmak mümkün. “CV’si olmayan işleri” yapan insanların miting alanlarını doldurduğu partiler normalde sol etiketli değil midir? Ama CHP’li olduğu anlaşılan blog yazarı, bu insanların neden topluma sosyal-demokrat olduğunu yutturmaya çalışan CHP’nin değil de, AKP’nin seçmeni olduğunu hiç sorgulamıyor. Ne tuhaf değil mi?
AK Parti seçmenini aşağılama
Bu tuhaflık yazının ilerleyen bölümlerinde bu insanları aşağılamaya dönüşüyor. Bu insanlar yazara göre kırsal göç yaşamış. Olabilir belki ama bunu şu cümleyle ifade ediyor: “Onlar ‘uzaktan’ gelenler… Onlar İstanbul’da denizi yılda bir kez görenler…” Aşağılama giderek ağırlaşıyor. Eskiden beri söylenen “cahil” kelimesini kullanmıyor belki ama onları gazete okumayan, telefona, internete bakmayan, “twitter mivitter filan bilmeyen” ve bilge olmanın artık nasıl ölçütü oluyorsa “selfie çekmeyenler” olarak tanımlıyor. O kadar kendi dünyasında yaşıyor olmalı ki köşedeki bakkalın bile gazeteleri internetten okuduğunun, çocuklarının twitter’da olduğunun ve her yıl telefon değiştirdiklerinin bile farkında değil.
Blog yazarının içinde yaşadığı toplumdan, yoksul kesimlerin refah düzeyinin o sevmediği AKP iktidarı döneminde fark edilmemesi mümkün olmayan ölçüde arttığından ne kadar bihaber olduğunun bir başka örneğini “makarna, simit ve su” üzerine yazdıklarıyla ortaya koyuyor. Diyor ki “makarnaya, bulgura oyunu satıyorlar diye kızdığımız, aşağıladığımız insanlar… Ama o ‘Makarna’ o kadar değerli ki onlar için, çocuğu o makarna sayesinde doyuyor.” Makarna yoksul yemeği tabii, yenecekse mesela şöyle şık bir İtalyan restoranında tavuklu Fettucine Alfredo, ya da votka ile ıslatılmış somonlu Tagliettellealınmalı öyle değil mi?
Yazarın oradaki kalabalığın makarnacı olduğunu anlaması pek güç olmamış. Dediğine göre “bunu bir liraya satılan simite, 50 kuruşa satılan suya yutkunarak bakan onlarcasını görünce” anlamış. Meğer akşamları AKP’nin gönderdiği makarna paketleriyle idare eden insanlar mitinge de bir simit ve bir şişe su için gelmiş!
Böylesine insan onurunu kırıcı cümleleri aktarmaya devam etmek içimden gelmiyor ama şu ırkçı ifadenin kalın çizgilerle altını çizmeden geçemeyeceğim. Cüneyt Özdemir’in övgüsüne mazhar olan blog yazarımız diyor ki “Onlar beslenemedikleri için boyu benden kısa olanlar… En son Japonya’da metroda böyle hissetmiştim. Ama onlarınki genetikti, bizimkisi yetersizlik.”
Tahmin edileceği gibi Gezici olmakla övünen Çapulcu’nun mitingle ilgili izlenimleri bu kadar değil. Ama özetlersek, yoksul, görgüsüz, simite muhtaç, makarnacı, yeterli beslenemediği için kısa boylu kalmış bir insan topluluğu gidip AKP’ye oy veriyor. Çünkü kafaları çalışmıyor, bu nedenle sadece yandaş medyaya inanıyor ve “Tayyip’i seviyor”.
Böylesine sefil durumda olmadığı için doğruları görebildiği anlaşılan blog yazarının AKP’nin kadın seçmeniyle ilgili bazı gözlemleri var. Diyor ki “kadınlar gerçekten seviyor onu, duruşunu seviyor, sesini seviyor. Kabul etmek lâzım ben cinsel olarak uyarılmış gözler gördüm orada, bu hakaret değildir. Milyon yıllık insanlık tarihinin evrimsel sonucudur gücü sevmek. Öyle olmasa yüzbinlerce Fransız kadın, ülkelerini işgal eden Alman askerleri ile beraber olmazdı değil mi?” Kadınlara hakaretin bu kadarını kolay, kolay bulmak mümkün değildir herhalde.
Türkiye’de işte böyle kafalar var ne yazık ki. Kendi halkını küçümseyen, kadınları hakkında böylesine aşağılayıcı cümleler kuran. Bu blogu tavsiye edenler aynı görüşleri paylaşıyorlar mı? Bilmem ama ben çok ama çok yadırgadım.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.12.2025
13.12.2025
6.12.2025
1.12.2025
13.11.2025
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025