Ali BAYRAMOĞLU
Resmi gazete yayınlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kuvvet komutanlıklarında 141 general ve amiralin görev yerleri belli olmuş.
Ordunun kurum olarak önemi ortada.
Askeri kurumlar, dış, gereğinde iç savunma fonksiyonu itibariyle devletin temel direği olduğu gibi, askeri stratejinin belirlenmesi, silahlanma, güvenlik gerekleri etrafında siyasi karar süreçlerinde de etkili bir yapıdır. Modern devletlerin çoğunda durum budur, ancak bu ülkelerde doğal olarak güç birikmesi ve silah tekeli etkili olarak denetlenir.
Bizim gibi kimi ülkelerde askeri kurum yukarıdaki işlevlerinin yanında, iç siyasette de önemli rol oynamıştır, dolayısıyla kendisini önemli ölçüde denetime kapalı tutmuştur.
15 Temmuz darbe girişimi sonra yapılan düzenlemeler ve yeni anayasal yapıyla Türkiye’de bu üçüncü işleve yönelik ciddi tedbirler alındı.
Bununla birlikte uzun askeri vesayet geleneği, ordu içi muhtemel farklı hassasiyetler Türkiye’yi ordunun iç siyaset işlevi üstlendiği ülkeler grubundan tam çıkarmış mıdır bilinmez. Ülke, siyasi istikrar, siyasi gerginlikler, ideolojik karşılaşmalar gibi bunu test edecek gelişmeler pek yaşamadı. Umarız yaşamaz. Ancak, bu köşede sık yazarım, ordu-siyaset-devlet ilişkileri denince tedbiri elden bırakmamakta fayda vardır. Akar-emekli generaller gerginliği, amiraller dilekçesi, hatta 15 Temmuz girişiminin varlığı bu konudaki ipuçlarıdır.
Kaldı ki Silahlı Kuvvetler, bugün, eskisine oranda daha kapalı kutu görünümünde.
Örneğin, 15 Temmuz askeri darbesine kadar Genelkurmay Başkanlığı’nın yılda birkaç kez yaptığı açıklamalarla, askeri bünyede kaç general-amiral, subay, astsubay, sözleşmeli personel, er var kamuoyu tarafından bilinirdi. Akar, bu kısmi şeffaflığı tersine çevirdi. Vesayet ve soğuk savaş yıllarının keskin dönemlerinde olduğu gibi ordu bünyesi üzerinde bir giz örtüsü koydu. Ancak, bakan olarak bütçe konuşmalarında ya da kimi askeri törenlerde, ordu hakkında kimi verileri lütfeder açıklarsa kamuoyu bilgi sahibi olabiliyor.
Askeri atamalarda “kim kimdir” sorusuna da yanıt vermek artık kolay değil. Basının, basın olma işlevi yara aldığı, Ankara kapıları iktidara yakın olmayan medya kuruluşlarına kapandığı için bu konuda onlardan da kamuoyuna bilgi akmıyor, şeffaflık kaybı daha yüksek bir seviyeye çıkmış bulunuyor.
Asıl soru şu: Orduya ilişkin ve ordu içi karar mekanizmaları nasıl çalışıyor?
Nihai yetki cumhurbaşkanında. Ancak, kuvvet komutanlarını belirleme, subay sınıflarını tanımlama, general-amiral kadrolarının miktarına karar verme, rütbe terfilerine onay verme konularında karar merci, artık, Milli Savunma Bakanı.
Altını çizelim bakanlıktan söz etmiyoruz.
1924-1944 arası dönemde olduğu kurum değil şahıs merkezli bir uygulama söz konusu. Fevzi Çakmak Erkanı Harbiyeyi Umumiye reisi olarak tüm yetkileri kendisinde toplardı. Bugün de Akar bakan olarak tüm yetkileri kendisinde toplamış durumda. Mustafa Kemal Paşa ile Çakmak arasındaki şahıstan şahıssa bağlılık ve sadakat ilişkisi bugün Erdoğan ve Akar arasında yeniden oluşmuş bulunuyor. Güç birikmesi bakımından durumun, bir önceki vesayet döneminden de farkı yok. Genelkurmay merkezli yetki toplulaşması bu kez bakan merkezli karşımıza çıkıyor.
Bir önceki yazıda, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, şahsilik ve keyfiliğe dayanan düzenleme ve uygulamaların kurumsal aklı tahrip ettiğini söylemiştim.
Ordu kurumu da bu durumdan muaf görünmüyor.
İçeriden bir ismin, eski bir askerin, Hakan Demiray’ın bir yazısında dile getirdiği, şu gözlemleri bu bakımdan son derece ilginç: “YAŞ, Hulusi Akar’ın ince örülmüş hamleleriyle doluydu Dündar’ın emekli edilerek yerine Musa Avsever’in getirilmesiyle (…) Akar için muhtemel tehdit kaynağı olabilecek iki ismin, Yavuz Türkgenci ve Metin Gürak’ın, önümüzdeki birkaç yıldaki yükselişleri de kontrol altına alınmış oldu. Bu ise, Akar’ın planlarını sadece bugün için değil, 2025’lere kadar uzanacak bir dönem için kurduğunu gösteriyor. Akar, etrafındakilerden zeka, beceri ve liyakatten ziyade, tam itaat ve tam sadakat talep ediyor (…) Akar’ın, alt kadrolarda da benzer bir yaklaşım izlediğini görüyoruz. Neticede Akar, Türkiye’de askeriyenin “tek adamı” olduğunu ilan etmiş oldu bu YAŞ’ta. Esas üzerinde durulması gerekenin ise bugün değil, gelecek olduğunu düşünüyorum…”Bu durum da kurumsal erozyonun başka bir türü…
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025