Alper GÖRMÜŞ
DİZİ SUNUŞU
Okumakta olduğunuz; beş, belki altı yazı boyunca sürecek bir dizinin ikinci yazısı. Dizi boyunca, önceki bölümleri okumamış olanlar için bu yazılarda ne yapmak istediğimi bu sunuşlarda tekrarlayacağım. İlk yazının sunuşunda da dediğim gibi: Bu dizide muhafazakâr kesimin genç kuşaklarında yaşanmakta olan değişimin ‘büyük’ siyaseti nasıl ve ne surette etkileyeceğini (etkilemekte olduğunu) anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Bu amaçla ilk bölümlerde İslamın küresel çapta modernlik ve bilim karşısında yaşadığı sorunların genç kuşaklar üzerindeki etkisi üzerinde duruyorum. Ardından sözü Türkiye’deki genç kuşaklara getirecek, onların dindarlıktan ve cemaatçi yapılardan uzaklaşıp bireyselleşmelerinin, Erdoğan’ın dört beş yıl önce dümeni İslamcılıktan milliyetçiliğe kırışının sebeplerinden birini teşkil edip etmediği sorusunun cevabını arayacağım.
Türkiye’de dindar-muhafazakâr gençlerdeki bireyselleşme eğiliminin; bu gençlerin dini büyüklerinin yaşadığı gibi değil, hayatlarına seküler ögeler katarak yaşamaya başlamalarının ‘büyük’ siyaseti nasıl etkileyeceğini ele alacağım dizinin ilk bölümünde bir parantez açmış, fakat kapatamamıştım.
“Parantez” demiştim, çünkü dizi boyunca işlemeye çalışacağım temanın tam tersi bir duruma işaret ediyordu: Dizi, dindar-muhafazakâr gençlerin sekülerliğe “kaçışına” dairken; parantez, inançlı fakat seküler bir hayatın içinde yaşayan gençlerin bunun tam tersine, daha koyu bir dindarlığa “kaçışına” dairdi.
Bu paranteze ihtiyaç duydum, çünkü öyle yapmasaydım, okumakta olduğunuz bu ikinci yazının başlığı çok fazla anlam ifade etmeyecekti.
Gelin önce şu parantezi kapatalım, sonra da bu yazının başlığına ve bu başlıkla neyi murat ettiğime geçelim…
IŞİD’vari dindarlık: Seküler hayatı bir günah gibi taşıyanların ‘kurtuluşu’
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidara geldiğinde, 11 Eylül (2001) saldırılarının üzerinden henüz bir yıl geçmişti. Saldırıları izleyen üç-beş yılda ABD’nin giriştiği intikam eylemlerinin (Afganistan, Irak vb) yol açtığı infial, Avrupa’da yaşayanlar da dahil olmak üzere bütün dünyadaki Müslüman gençler arasında çok güçlü bir radikalleşme eğilimi yarattı.
Açığa çıkan radikalliğin dozu, yeni bir model gerektiriyordu: Herkesin sadece İslamın emrettiği şekilde yaşayabileceği, başka yaşam biçimlerine imkân tanımayan, dolayısıyla da kendi toprağı, egemenliği ve sınırları olan bir İslam Devleti modeli.
Böyle bir model zorunluydu, çünkü açığa çıkan radikalliğin, mevcut Müslüman ülkelerde olduğu gibi seküler ögeler de içeren “ılımlı” bir sosyal hayata cevaz vermesi imkânsızdı.
Yani bir anlamda Müslüman Kardeşler’in 70 yıl önce barışçı yollarla kurmaya çalıştıkları “katışıksız İslami hayat” idealinin ‘modern ve silahlı’ bir modeliyle karşı karşıyaydık artık. İlk yazıyı okumamış olanlar için hatırlatayım:
1950’lerde, Mısır’da şehirlerdeki ‘modern’ eğilimler karşısında kendi değerlerini koruyamayacaklarını düşünen çok sayıda İhvan mensubu, şehirlerin dışında yarattıkları İslami gettolarda yaşamaya başladılar. Fakat çok geçmeden, bunun manasız bir kaçış olduğuna hükmedip geri döndüler.
Ali Bulaç, 21 yıl önce kendisiyle yaptığım söyleşide bu örneği anlattıktan sonra “Böyle yapamayız” demişti, “şehirlerde kalmalı ve değerlerimizi oralarda savunmalıyız…”
Şehirde savunulması giderek zorlaşan değerler
Fakat müşkül şuradaydı ki, geleneksel biçimleriyle Müslümanca bir hayatı şehirlerde korumak ve yaşamak giderek zorlaşıyordu. Çünkü şehirde başkalarıyla temas vardı, eğitim vardı, teknoloji vardı, bireyselleşme vardı ve belki de en önemlisi seküler şehirli hayatın çekiciliği vardı. Bütün bunlar inançlı gençleri yavaş yavaş sorgusuz sualsiz inanan gençler olmaktan çıkarmaya başladı: ‘Şüphe kası’ harekete geçmişti ve inancın bu hali artık ‘ısıtmamaya’ başlamıştı. (Dücane Cündioğlu, bilimle dini karşılaştırırken “bilim açıklar, din-inanç anlamlandırır; yani bilim aydınlatır, inanç ısıtır” der.)
Sorularla karşılaşmaya başlamış inancın ‘ısıtma’ görevini yapamaması durumunda iki ihtimal vardır: ‘Üşümeyi’ göze alarak sormaya (aydınlanmaya) devam etmek ya da ‘şüphe’ye savaş açarak koyu dindarlığın ılık sularına kendini bırakmak.
İşte IŞİD’vari dindarlık derken, kendisi için katı bir İslami hayat talep etmekle yetinmeyen, herkesi buna zorlamayı dinin kendisine verdiği bir hak ve görev olarak benimseyen böyle bir dindarlıktan söz ediyorum.
Parantez içinde parantez: Zizek
Slavoj Zizek, IŞİD’in etkisinin zirvede olduğu 2014’te IŞİD’vari dindarlığın bu kadar koyu olmasında, ona katılanların kendilerini rasyonelliğin, bilimin, modernliğin, sekülerliğin iğvasından sakınma arzularının payını irdeleyen ilginç bir yazı kaleme almıştı. (“IŞİD, Sahici Köktendinciliğin Maskara Edilmiş Halidir,” New York Times, 3 Eylül 2014).
Makalenin adından da anlaşılabileceği gibi, Zizek’e göre hakiki bir köktendincilik (yani hakiki bir dindarlık) ne bu tür iğvalar karşısında kendini kötü hisseder, ne de dinden uzak bir hayat yaşayanlara dünyayı dar eder:
“Gerçek köktendincilerin aksine, sözde köktendinciler inanmayanların günah dolu hayatı karşısında derinden rahatsız olurlar, kafaları karışır ve büyülenirler. Günahkâr-öteki ile savaşırken, onların bizzat günaha ayartılmaya karşı mücadele ettiklerini hissedebilirsiniz.”
Zizek’e göre hakiki bir dindar, Tanrı karşısındaki sorumluluğunu kendi sorumluluğuyla sınırlı tutar ve başkalarının Tanrı karşısındaki sorumluluğuyla ilgilenmez. Ya da “selâmet (kurtuluş)” tartışması bağlamında şöyle de diyebiliriz: Hakiki bir dindar sadece kendi selâmetiyle ilgilidir, başkalarınınkiyle değil; başkalarının “selâmetini” diler, fakat onları asla bu yönde zorlamaz.
Bunlar güzel sözler ama gerçekliğin yüzde kaçlık bölümüne tekabül ediyor? Bu soruya günümüzün dindarlık pratiğinde iç ferahlatıcı bir cevap vermek pek mümkün görünmüyor.
AK Parti’nin ironisi: Dindar gençler onun açtığı yolda sekülerleşiyor
Artık parantezi de, parantezin parantezini de kapatabiliriz.
Meseleyi bu yazının başlığına şöyle bağlayalım: AK Parti’nin iktidar yılları, IŞİD’vari dindarlığın dünya çapında yükselişe geçtiği bir döneme denk geldi. Bu yükselişin altında, biri daha derinde öbürü nispeten yüzeyde işleyen iki etmen yatıyordu: Altta, İslamın giderek artan sorulara cevap verme kapasitesinin düşmesi ve gençlerin inançlarıyla hayatları arasındaki çelişkinin onları bunaltması vardı… Üstte ise, egemen Hıristiyan ülkelere karşı duyulan öfke ve nefretin yanı sıra kendi ülkelerinde İslamı baskı altında tutan, insanların gündelik yaşamlarına ve tercihlerine müdahalede bulunan laik-seküler rejimlere duyulan öfke ve nefret vardı.
Soru şöyle: 11 Eylül saldırılarından sonra Türkiye’de 28 Şubat rejimi devam etseydi, Türkiye’nin dindar gençlerinin IŞİD’vari bir dindarlığa meyletmelerinde bunun nasıl bir rolü olurdu?
Aslında soru, kendi içinde cevabını da taşıyor, daha doğrusu bu soruyu böyle soran biri olarak benim bu soruya cevabımın ne olduğunu da söylüyor: Evet, hiç kuşkusuz çok ciddi bir rolü olurdu.
Yani AK parti iktidarı ilk 10 yılı boyunca izlediği makul siyaset ve din anlayışıyla Türkiye’nin dindar gençliği arasında IŞİD’vari bir dindarlığın yayılmasını engelleyici bir rol oynadı.
Fakat AK Parti ironik bir biçimde bu 10 yılda eski, statükocu Türkiye’yi dönüştürme yolunda attığı adımlarla (şehirleşme, modernleşme, zenginleşme, dünyaya açılma), aynı zamanda dindar gençlerin dönüşümünün de yolunu açmış oluyordu.
Buna, AK Parti’nin “İslam buysa benim burada ne işim var” sorusunu sordurtan ikinci döneminin etkileri de eklenince kaçınılmaz sonuç uç verdi; dindar gençler dinle aralarına mesafe koymaya başladı.
AK Parti, dindar gençlerin IŞİD’vari bir dindarlığa kaçmasını engelleyebilmişti ama sekülerliğe kaçışını engelleyemiyor.
Üçüncü yazıdan itibaren, dindar gençlerin deizme ve sekülerliğe kaçışına biraz daha yakından bakmaya başlayacağız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025