A.Turan ALKAN
“Paralel yapı öyle olmaz, böyle olur” başlıklı yazım hayli dikkat çekmiş. Artık mûtad hale gelen hakaret ve tezyif mesajlarını geçersek, içimdeki o şüpheyi doğrulayan ama terbiye ve tenkid sınırları içinde kalan bir eleştiri dikkatimi çekti.
Kendini “Sürgünde bir Kürt” diye tanıtan kişinin mektubunun özü şu cümlede: “Nefreti Kürt’e yönelterek kazanmak diye tanımlayabileceğimiz politikanın çoktandır iflas ettiğini hâlâ anlamadınız mı?”, ardından devam ediyor: “Dinci hareket bu yaklaşımı on yıllar boyunca tam bir tüccar zihniyetiyle kullandı, iktidar bile oldu. Siz bu gerçeği göre göre ajitasyon yapıyorsunuz vb.”
Yazıyı kaleme alırken içimden geçen şüphe tam da buydu: “Paralel yapıyla uğraşmayın, bilakis Kürt hareketiyle mücadeleye devam edin!” yollu niyet okumalarıyla karşılaşmak. “Sürgündeki Kürt arkadaş”ı bu yorumu için suçlamıyorum fakat “Nefreti Kürtlere yönelterek kazanmak” ithamını, kendi adıma şiddetle reddederim. “Çözüm süreci” olarak adlandırılan ve şu ana kadar içinde tam olarak hangi pazarlık veya taviz unsurlarının bulunduğundan –Kürtler de dahil- kimsenin haberi olmadığı barış niyetini, iyi niyetine binâen başından beri destekledim, hâlâ aynı yerdeyim. Âkıl adamlara küfreden, dalga geçen takımından olmadım. Kürt siyasi hareketinin Meclis’te temsilinin yanında yer aldım, partilerinin kapatılmasına karşı çıktım; sistematik işkence ve zulüm siyasetlerini görmezden gelmedim. Arşiv ortada.
Bu demek değil ki, Kürt siyasi hareketini “Çözüm süreci”nde ne yaparsa yapsın desteklemek zorunda olayım; meselâ 2011 referandumunda Kürt siyasetçilerinin, parti kapatmayı zorlaştıran düzenlemeye bile hayır demesini hâlâ anlamış değilim; kezâ Uludere rezâletinin bir askerî savcılık kararıyla örtbas edilmesine suskun kalınmasını da. Sürgündeki Kürtler de artık biliyor olmalıdır ki hükûmet, çözümü birtakım muğlak imâlarla sürüncemede bırakmak suretiyle şu zorlu seçim zamanlarında en azından Kürtlerin muhalefet safında görünmemesini, “bîtaraf” kalmasını hesaplıyor; seçimde % 43,5 oy alan bir partinin CB seçimini ilk turda kazanacağı hesabında en azından % 7’lik bir güvence payı var. Peki bu nefis emniyeti nereden geliyor?
Sadece Kürtlerin geleceğini ilgilendiren çözüm süreci değil; Alevi açılımında sahici, tatminkâr ve problem çözücü adımlar atılmasında hükûmet, çok iyi hesaplanmış bir sürünceme yaklaşımı izliyor. Türkiye’nin Alevilerini hoşnud etmek, kanun yapma güçlüğü bakımından bir MİT veya HSYK Kanunu çıkarmaktan çok daha kolay olurdu; burası kesin ama atılmış somut adım yok. Problemleri hemen çözmek bizim gibi safderûn, sıradan insanların arzusu; problemi hemen çözmek yerine zamana yayıp siyasi getirisini azamiye çıkarmak ise siyasilerin işi. Bu anafikrin son ayağını Ermeni kamuoyuna yönelik tâziye mesajında görmek mümkün. Bir camiayı bütünüyle karşısına almak yerine korku ile ümit arasında bir yerde tutarak mülâyimleştirmek, netâmeli seçim berzahında hükûmet için iyi bir siyasi fikir olabilir ama benim için, bütün sevimliliğine rağmen, samimiyeti şüpheli bir yaklaşımdan öteye gitmiyor; bu jestin uluslararası camiada uyandıracağı sempatinin gerekliliği ise tartışılmaz derecede büyük.
Çözüm, açılım veya tâziye; içinde ne varsa bilmek, başta Kürt, Alevî ve Ermeniler olmak üzere herkesin hakkı. Kürt siyâsileri, kırsaldaki silahlı tehdidi yeri geldiği zaman harekete geçirip, icabında HDP heyetini olay yerine göndererek arabulucu gibi davranırken, devlet dediğimiz kurumla sempatik şantaj ilişkisi kurmaktan vazgeçmeli. Türk Parlamentosu’nda hangi partinin, kırsalda 6 bin civarında silahlı gerillası var? Siyaset hukuk içinde yapılır; Kürt siyasileri, zor zamana denk getirilmiş oldubitti bir fiilî durum kotarmak yerine kalıcı ve herkes için tatmin edici bir çözüm istiyorsa o yönde siyaset üretmeli.
Çözümü desteklemek, devlete iliştirilmiş gece silahlı-gündüz külâhlı alaturkalığa arka çıkmak anlamına gelmiyor. Sürgündekiler de dahil bütün samimi Kürtlerin bu garipliğe karşı çıkmalarını beklerim.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016