Elif ÇAKIR

MHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı…
30.09.2025
104

Bazen bir cümle, bir paylaşım, bir söze kısacık da olsa verilen bir yanıt, geçmişe ait bir hatıranın yad edilmesi; yılların biriktirdiği, katmerleştirdiği mesafeleri bir anda hiç olmadığı kadar yakınlaştırabilir. Son zamanlarda amasız, fakatsız hukukun üstünlüğünü savunan, yargıçlara adil yargılanma ilkelerini hatırlatan, açıklamalarıyla kamuoyunun dikkatini çeken MHP Genel Başkan Yardımcısı hukukçu Feti Yıldız ile…

Siyasi yaşamının önemli bir bölümü Kürt siyasal hareketi içerisinde geçmiş, Türklerle Kürtler arasında ortak bir gelecek arayışını savunan, Diyarbakır cezaevinden nasibini almış olan AK Parti eski MKYK üyesi ve Milletvekili yazar Orhan Miroğlu arasında Pazar günü yaşanan ‘paslaşma’ tam da bu nitelikteydi.

Nehrin bir tarafında milliyetçi bir siyasetçi olan MHP’li Feti Yıldız; Türk milliyetçiliğinin tarihinden bugüne uzanan bir hatırlatma yapıyor. 1979 yılında Ülkü Ocakları’nın merhum Alparslan Türkeş’in teşvikiyle Türkçe-Kürtçe “KON” ismiyle bir dergi çıkardığını, ancak şartların yetersizliği yüzünden kısa zamanda kapandığını söylüyor. KON’un Diyarbakırlı büyük maarifçimiz Ali Emiri Efendi’nin mirasını yine Diyarbakırlı Cahit Sıtkı’nın bir asır önce yaptığı ‘kardeşlik çağrısını’ bir araya getirmeye çalıştığını anlatıyor. Yaptığı hatırlatmada MHP’nin milliyetçilik anlayışının hiçbir zaman etnik temele dayanmadığını, aksine bütün etnik unsurları ‘Türk’ kimliği altına birleştirdiğini vurguluyor. Merhum Alparslan Türkeş’in Ziya Gökalp’in “Kürtleri sevmeyen bir Türk vara Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa, Kürt değildir” sözünü tekrarladığını hatırlatıyor.

MHP’li Yıldız’ın mesajı açık ve net. Diyor ki ‘Terörsüz Türkiye’ mümkün, başarıya ulaşabilir ancak bunu millik birlik şuuruyla başarabiliriz.

***

Nehrin karşı tarafındaki Orhan Miroğlu o yıllarda Diyarbakır’da yaşananları anlatmaya başladı. Miroğlu’nun anlattıkları aynı dönemin Kürt aydınları cephesinden bir aynadaki yansımaydı aslında. 1977 yılında ‘Roja Welat’ isimli bir gazete çıkardıklarını daha gazetenin ilk baskısında arkadaşıyla birlikte gözaltına alındıklarını ve tutuklandıklarını söyledi. O tarihte savcıların ilk kez Kürtçe bir yayınla karşılaştıklarını ve ne yapacaklarını bilemediklerini, savcının yanlarında ceza kanunlarını okumaya başladığını, ne yapacağını bilemeyip hakime eşini çağırıp durumu sorduğunu, hakime hanımın da kararsız kaldığını ve sonunda savcının ‘valla bir şey anlamadım ama hadi sizi tutuklayayım, sonra duruma bakarız’ dediğini anlattı. Tam Aziz Nesinlik hikaye aslında.

Nehrin iki tarafından anlatılanlar, aslında 12 Eylül’ün hem Kürtler hem ülkücüler için yarattığı ağır bedeli de hatırlatırken Yıldız’ın ‘KON’u ile Miroğlu’nun ‘Roja Welat’ı farklı siyasi dünyaların ortak bir travma tarafından kesiştiğini de gösteriyor.

Yıldız Terörsüz Türkiye kapsamında hukuku ve güvenliği önceleyen bir dille konuşurken Miroğlu ise eşit yurttaşlık ve demokratik bir devlet perspektifiyle meseleyi çerçeveliyor.

Bu da MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önerisiyle başlattığı, ısrarla arkasında durduğu ve sonrasında devlet politikasına dönüşen “Terörsüz Türkiye” sürecinin demokratik bir sürece evrilmesine dair umudu da ortaya koyuyor aslında.

İki siyasetçi arasında gerçekleşen paslaşma bu açıdan önemliydi. Daha önceki çözüm süreçlerinde olmayan bir şey başarıldı. Terörsüz Türkiye politikasını başarısıdır bu. Milliyetçi tarafın hafızasıyla Kürt tarafının hafızaları buluşacak, yaşanan travmalar sükunet içerisinde anlatılacak. AK Partinin başlattığı çözüm sürecinin başarıya ulaşamamasının nedeni sürecin içerisinde milliyetçi kesimin olmamasıydı. Sorunun iki tarafından biri olmadığında sorunun çözüme ulaşması mümkün değildir çünkü.

***

Yıllardır ilk kez nehrin iki kenarında duran taraflar birbirleriyle paslaştılar. Terörsüz Türkiye sadece güvenlik politikasıyla değil, ortak hafızayı tanımakla mümkün olabilir. Ki MHP’li Feti Yıldız kendi hafızalarını açarak Diyarbakır’ı başka bir memleket olarak görmediklerini, bu meseleyi zaten önemsediklerini somut bir örnek olan çıkardıkları KON dergisi üzerinden gösterdi.

Yıldız’ın “birlik” vurgusu ile Miroğlu’nun “eşitlik” talebi aynı yerde buluştuğunda toplumsal barışın kapısı aralanacak. Ve Türkiye kronikleşmiş sorununu çözerek bu defteri kapatmış olacak. Her iki siyasetçinin göndermeleri, çözüm sürecinde çok dilliliğin ve kültürel çoğulluğun nasıl bir rol oynayabileceğine dair ipuçları taşıyor.

Terörsüz Türkiye başarıya ulaşır mı sorusunu soranlar Pazar günkü Yıldız ve Miroğlu arasındaki paslaşmaya bakabilirler. Cevap orada çünkü. Milliyetçi hafıza ile Kürt hafızası birbiriyle konuşmaya başladığında, barışın toplumsal zemini de yeniden inşa edilebilir. Evet bu mümkün.

AK Parti iktidarının başlattığı çözüm sürecinin en büyük eksiği buydu. Ve şimdi bu var.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar