Etyen MAHÇUPYAN
İdeolojilerin ve bu arada dinlerden neşet eden siyasi akımların da en büyük iddialarından biri aslında en kof yönlerinden birini yansıtır.
Söz konusu iddia savunulan ideolojinin zamana ve mekana bağımlı olmayan birtakım 'doğruları' önermekte olduğudur. Oysa böyle bir önermeyi yapabilecek zihni temele ve ufka sahip değiliz, çünkü sadece kendi zaman ve mekanımızı biliyor ve yaşıyoruz. Geçmişten devraldığımız besleyici ve destekleyici kaynakları da yine bugünkü dilimizin, kavram ve anlam dünyamızın içinden okuyoruz. Kritik nokta şu ki, hiçbir zaman içinde bulunduğumuz zaman ve mekanın dışına çıkıp, kendi yorumumuzla geçmişten gelen yorumları nesnel bir biçimde mukayese etmek ve değerlendirmek yeteneğine sahip değiliz. Dolayısıyla bir ideolojinin veya İslamcılık gibi bir akımın dünü ile bugününü de 'bugün' karşılaştırdığımızı ve şimdiki bakışımızın içinden yorumladığımızı göz ardı edemeyiz. Bu tespitin anlamı insan zihninin kendi zaman ve mekanına 'demirlemiş' bir araç olması ve dışımızdaki gerçeklik karşısında relativist bir varoluş halini daha baştan kabullenmek durumunda olduğumuzdur.
Bu bağlamda 'zaman' ve 'mekan' kavramları da gündelik hayattaki kullanım anlamlarından farklı bir nitelik arz ederler. Zaman, sürekliliği ima eden şekilde dışımızda akıp giden biyolojik bir olay değil, kendi anlamını üreten ve bu anlam içinde yaşamayı mümkün kılan sürelerdir. Dolayısıyla 'bizim zamanımızda' veya 'Kanuni zamanında' gibi bir nitelemeyi seslendirebiliyoruz. Burada kastedilen başı sonu belli iki tarih arasındaki zaman aralığı değil, bir süreye anlamını veren niteliğin zamansal boyutu olduğunun vurgulanmasıdır. 'Bizim zamanımızda' dediğimizde başka 'zamanlarda' olmayan bir özelliği önemsediğimiz ve gerçekliği anlama çabamız açısından o özelliğin kritik önemde olduğunu ifade ederiz. Kısacası zamanı insandan bağımsız bir doğa unsuru olarak değil, insanın yarattığı bir varoluş halinin 'zarfı' gibi düşünürüz.
Mekan kavramı da buna paralel bir algının içinden üretilir. 'Mekan'dan kasıt, koordinatları ve boyutları belli bir uzam parçası, sınırları belirlenmiş bir coğrafya değildir. Kendi katkımızla değişmiş, değerlenmiş ve kendi algımız nedeniyle anlam kazanmış olan, sınırları belirsiz ama belirleyici niteliği kendiliğinden 'bilinen' bir çevredir. Dolayısıyla 'Sultanahmet'te dolaşmak' dediğimizde somut olarak bir meydanın ve caminin etrafında yürümeyi değil, insan eliyle yaratılmış, anlamlandırılmış ve bize de belirli bir duygu ve izlenim katan bir çevrenin içinde bulunma halini kastederiz.
Zaman ve mekanın kendi dışımızda 'nesnel' varlıkları aslında bizim dünyamızın kurucu öğeleri değildir... Buna karşılık süre anlamında zaman ile çevre anlamında mekan, öznel dünyamızın çerçevesini oluşturur ve birlikte uyumlu bir 'bütünlük' yaratırlar. Öyle ki bizler belirli bir zaman ile belirli bir mekan arasında kendiliğinden ilişki kurar, bu birliktelikten sinerjik bir zihni sentez üretiriz. Bu uyum bize kendiliğinden oluşmuş gibi, yani 'doğal' gözükür. Hatta başka türlü olamayacağı duygusunu verir. Sanki zaman ve mekanı, buradaki anlamıyla süre ve çevreyi kucaklayan ve kuşatan bir 'örtü' vardır. Bu örtünün geçirgenliği azdır... Neyin onun içinde, neyin onun dışında olduğunu kolaylıkla takdir edebiliriz. Bu örtünün altında zamana ve mekana ait her şey birbiriyle uyumlu, birbirini besleyen işlevler ve anlamlar kazanır. Bu 'örtü' kültür dediğimiz şeydir...
'Kültür' insanlığın farklı varoluş hallerine fiziksel dünyanın koşullarıyla bağlantılı, ama onlar tarafından belirlenmeyen bir tanım getirir. Aynı 'nesnel' zaman ve mekan çerçevesinde, belirli fiziksel koşulların birbirine hiç benzemeyen insani varoluş halleri yaratabildiğini gözlemliyoruz. Demek ki asıl belirleyici olan nesnel değil, öznel zaman ve mekan; başka bir ifadeyle, fiziksel koşullar değil, onların nasıl algılanıp anlamlandırıldığıdır. 'Kültür'ü en geniş şekliyle söz konusu öznelliğin hayata yansıması olarak tanımlamak mümkün gözüküyor.
Bu durumda kültürün insan topluluklarının hayat deneyimleri açısından bir 'kurucu' unsur olduğunu ve her şeyin anlamının, işlevinin ve değerinin belirli bir kültür içinde şekillendiğini söylemek gerek. Ancak şimdi önümüze bir soru çıkıyor: Acaba farklı kültürlerin temeli veya nedeni ne? Nasıl oluyor da neredeyse aynı dış gerçeklik karşısında çok değişik kültürler üreyebiliyor. Kültür bir öznelliğin sistemleşmesi olduğuna göre, demek ki farklı öznelliklerin ortaya çıkmasına neden olan bir başka 'zemin' var... Birçok kişi bu zemine 'zihniyet' diyor. Yani kendine has öznelliğiyle herhangi bir kültürün oluşmasını sağlayan zihinsel altyapı. Söz konusu öznelliği anlamlı kılan temel varsayımlar ve kabuller....
Zihniyet, kendimizi de içine alan dışımızdaki gerçekliğe ilişkin, sınanması mümkün olmayan ve kendiliğinden oluşan kabullerimizi ifade ediyor. Bu kabuller kültürle pekişiyor, çünkü zaten o kültür de aynı kabullerin üzerine oturmakta. Böylece kendini yeniden üreten, bazen bir 'medeniyet' haline dönüşen bir insanlık serüveni ortaya çıkıyor. [email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023