Etyen MAHÇUPYAN
Hükümet ekonomiye dair bazı inançların peşinden gitmenin bedelini sınama imkanı buldu. Dendiğine göre faiz enflasyonun nedeniydi ve faiz bir düşse yatırımcılar hemen yatırımlara girişeceklerdi… Gerçeklikle ve ekonomi bilimiyle ilgisi olmayan bu kabulleri savunan tek bir saygın iktisatçı bulunmasa da, büyük çoğunluğu uzun süre ağızlarını açmadılar. Kötü adam olmaktansa Türkiye’nin duvara çarpma noktasına gelmesini izlediler. Birtakım danışmanlar ise bu temelsiz yaklaşıma gaz vermeyi tercih ettiler. Varılan nokta artık soru işaretlerine izin vermiyor. Son bir ayda dolar kurundaki yükselişin sadece üçte biri global piyasaların etkisine bağlanabiliyor. Türkiye her bir dolara hiç gerek yokken bugün en az yüzde 10 daha fazla ödüyor.
***
Bunun nedeni irrasyonel ekonomi anlayışının zorlanması ve sadece kötü yönetime neden olmakla kalmayıp, dünyada Türkiye’ye ilişkin algıda telafisi zor bir hasar yaratmasıdır. Üstelik bunlar AK Parti ekonomiden anlayan insanlara sahip olmasına ve doğrular yıllardır söylenmesine rağmen yaşandı.
Faizlerin aşağı doğru zorlanması faizleri düşürmedi. Banka sistemi elinden geleni yapsa da oynama 1-2 puan düzeyinde kaldı. Çünkü enflasyonun inmediği bir ortamda mevduat sahiplerinin daha az faize razı olmaları mümkün değildi ve bu da kredi faizini yukarıda tutuyordu. Dahası yanlış politikada ısrar edilmesi mevduat sahiplerine kritik bir mesaj vermekteydi: ABD’de faizlerin artacağı hesaba katıldığında, Türkiye’de faizin aşağı zorlanmasının tek bir anlamı olabilirdi: Doların yükselmesi. Halkımız maalesef hükümetten daha akılcı çıktı… 15 Temmuz sonrasında dolar satanlar şimdi dolara geçmeye başladılar. Darbeye karşı hükümete destek vermek ne denli rasyonel ise, ekonomiyi yönetemeyen bir hükümet karşısında riskleri minimize etmek de o denli rasyoneldi.
***
Geçenlerde bu gazetede İbrahim Kahveci’nin BDDK verilerine dayanarak verdiği rakamlara göre bu yılın Eylül ayında TL mevduatı 818, döviz mevduatı ise 511 milyar. Geçen iki ay zarfında belki ara daha da kapanmıştır. Kaba bir hesaplama amacıyla TL ve döviz mevduatlarını eşit varsayalım ve bankaların tüm mevduat üzerinden net yüzde 3 reel faiz kazanabildiğini düşünelim. Eğer döviz kuru süre içinde düşerse kar daha artacak, ama kur yükselirse kar düşecektir. Sorumuz şu olsun: Acaba döviz ne kadar yükselirse bankalar hiç kar etmeme noktasına gelir? Cevap enflasyonun üzerine yüzde 6’dır… Yarısı döviz olan bir mevduat portföyünde, ortalama reel kar yüzde 3 iken eğer dönem sonunda dövize ‘enflasyon artı yüzde 6’ ödemek zorunda kalırsanız elinizde kar kalmaz.
Düşünün ki enflasyon yıllık 8 civarındayken sadece son 3 ay içinde döviz sepeti yüzde 15 artmış durumda. Dolayısıyla tedbir almadıkları takdirde bankalar büyük zarar yazma durumunda kalabilirler. Onlar da tedbir aldılar… Kredi isteyen müşterilerini dövizle kredi almaya zorladılar. Böylece kur artışı riskini müşterilerine, yani sanayici ve tüccarlara yüklediler. İş dünyası iki arada kaldı… Döviz riskini almak belirsiz ve belki ödenemeyecek borçların altına girmek demekti. Kredi almamak ise belki küçülmek veya şirketi kapatmak anlamına gelecekti.
***
Her halükarda piyasalar daraldı, yatırımlar durdu. Bunun anlamı önümüzdeki yıl ve belki sonrasında da büyümenin olmayacağı, yine kamu harcamalarına ve tüketime bağımlı kalınacağıdır.
Türkiye dünyadan ayrışmasına neden olan ilave kur yükselmesine mahkum muydu? Bırakalım reformları, faiz konusundaki irrasyonel tutumda ısrar edilmese bu süreç daha yumuşak geçmez miydi? Hala cevabı bilmeyen ya da merak eden varsa AK Parti’nin sessiz iktisatçılarına sorabilirler.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024