Hilâl KAPLAN
"Aile ve evlilik danışmanı" olarak tanıtılan Sibel Üresin'in açıklamaları kamuoyunda hararetli tartışmalara yol açtı. Şöyle diyor Üresin:
"Zaten çokeşlilik var. Erkeklerin yüzde 85'i aldatıyor. Bu muhafazakâr kesimde 'imam nikâhlı eş', diğer kesimde 'metres' adını alıyor."
"Bir erkek, kadında arkadaşlık, cinsellik, annelik ve ev kadınlığı arar. Bu özellikleri taşımıyorsanız, eşiniz tarafından aldatılmaya hazır olmalısınız. Erkek için bu haklı bir arayıştır."
"Dayak ve aldatma bana göre boşanma sebebi değil. Türkiye'deki kadınların yüzde 80'i dilinden dayak yiyor."
Sibel Üresin'i modernite ile nass arasına sıkışmış Müslüman kadının içinde bulunduğu çatışmadan tepkisel bir dille çıkmaya çabalayanların bir "semptom"u olduğunu düşünüyorum. Bu sıkışıklıktan çıkmak için iki tür tepkisellik tercih ediliyor. Bir tarafta mevcut çatışmaya cevap olarak modern öznelliğin içinden nassı moderniteye teslim eden "modernistler" var. Diğer tarafta modernitenin zorladığı kabuller karşısında nassı savunduğunu sanıp aslında tahfif ederek başka türden bir zulmü meşrulaştıran "anti-modernistler" var.
"Modernistler", Üresin'in hakkaniyet ölçüsünü kaybetmiş dilinin de sağladığı kolaylıkla, çokeşlilik "çağdışı"dır diyorlar. Hatta konunun tartışıldığı bir televizyon programında Müslüman temsili olan bir kadının birebir aynı kelimeyi kullanarak Üresin'i "çağdışı" ilan ettiğine şahit oldum, gerisini izlemeye dayanamadım. O yüzden devamında "Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı"nı göreve çağırdı mı bilemiyorum! Niyetleri iyi olsa da nassların "tarihselci" bir okumaya tabi tutulması gerektiğini söyleyerek onu moderniteye tahvil eden bu anlayış, çağdaş yaşamı destekleyicilerle aynı zihnî ufku paylaşıyor aslında. Aralarında seviye farkı var sadece. Birisi işi dinin nasslarının nerdeyse hepsini hükümsüz saymaya kadar götürürken diğeri moderniteyle dinin çatıştığı noktada nasstan vazgeçmeyi gerekli görüyor. Ancak iki görüş de nassın yer yer "çağdışı" olduğundan çok emin.
"Anti-modernist" gruba giren Sibel Hanımsa, biraz da "modernist"lere tepki olarak, kadının maruz kaldığı her tür zulümden yine kadını sorumlu tutup işin içinden sıyrılıyor ve bunu da nassa sığınarak yaptığını iddia ediyor. Örneğin bir kadın dayak yese dilinden, aldatılsa "eksik"liğinden ötürü kendisi suçlu oluyor. Yani eşinin eylemlerinden de yine kendisi sorumlu oluyor. (Aldatmaya "haklı arayış" derken bu kelimenin daha çok "zina"nın alanına giren bir veçhesi olduğunu es geçmesi ayrıca manidar.) Bu mantığa göre, ikinci eş almak istediğini ama Efendimizin itirazı üzerine vazgeçtiğini bildiğimiz Hz. Ali'nin eşi Hz. Fatma'nın da "eksik" bir kadın olduğunu mu düşünmeliyiz acaba! Ya da siyer kitaplarında eşinden dayak yediğinden şikayet eden kadınlara Efendimizin "çeneni tut" dediğine hiç rastlamamış birisi olarak "Gündüz dövdüğünüz kadınları gece nasıl yatağınıza alırsınız?" sorusunu nasıl anlamalıyız? Bir kul olarak erkeğin vazifesini yok sayarak Müslüman erkeğin iradesinin üzerini çizen bu yaklaşım, Müslüman erkek okurlarımı da rahatsız etmiyor mu merak ediyorum doğrusu.
Sibel Hanım'ın tepkisel "anti-modernist"liğini kendini "anti-feminist" olarak tanımlamasından ve "Feministler beni sevmez, ben de onları" diye devam etmesinden de anlayabiliriz. Feminizm ile İslâm arasında uzlaştırılamaz farklılıklar olduğuna ben de inanıyorum. Fakat feministler olmasaydı Ayşe Paşalı gibi mazlumlara kim sahip çıkacaktı ya da namus cinayetlerine karşı kim mücadele edecekti bilemiyorum. (Müslüman STK'ların bu gibi meselelerde yeterince çaba sarf etmediğini kabul etmek gerek.)
Diyeceğim o ki, dini iki tür tepkisellikten birine feda etmek bana doğru bir pozisyon gibi gelmiyor. "Modernite" de "anti-modernite" de Müslümanın pozisyonunu belirleyemez. Eğer belirlerse, merkezde yine İslâm değil, modernite var demektir. Ancak kul hakkını gözeten, ezilenin durumuna duyarlı, ezeni ıslah etmeyi amaç edinen bir arayış "hak"lı olabilir. Gerisi çokça tepkisellik ve bolca nefstir sadece.
Çokeşlilik mevzusuna Pazar günü devam edeceğim inşallah.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019