İbrahim Kiras
Yerel seçimde yaşanan hezimet için “dünyanın sonu değil” diye düşünüyor olabilir mi iktidar partisi?
Şöyle düşünüyor olabilirler mi: Bir sonraki seçime kadar daha çok zaman var. Şimdi nasılsa rasyonel ekonomiye geçtik, birkaç yıl içinde enflasyon düşer, hayat normale döner, biz de yine “vatan, millet” deyip, “Bunlar LGBT!” diye bağırıp bizimkilerin oyunu alırız…
Böyle düşünüyorlarsa yanlış yapıyorlar demektir. Zira bu süreçte çekilen sıkıntıların unutulacağını varsayarak gelecek planları yapmak tehlikeli bir kumar.
Belki de şöyle düşünüyorlar: “Mayıs 2023’te bize oy veren her beş seçmenin ikisini Mart 2024’te kaybettik ama bu vatandaşlara kendimizi affettirmek mümkün…”
Doğru, bu mümkün. Ancak bugün izlenen politikalarla böyle bir sonuç elde etmek çok zor.
Yanlış politikalarla, uygunsuz tercihlerle, fantastik düşüncelerle, heterodoks hayallerle batırılan ekonomi şimdi rasyonel politikalar uygulanarak toparlanmak isteniyor. Doğrusu da bu. Gelgelelim rasyonaliteyi ekonomideki enkazın altında ezilen geniş toplum kesimlerinin kemer sıkmasına inhisar ettirmek haksızlık, hatta vicdansızlık.
****
Ekonomi batarken -biraz da fırsattan istifade ile- yükünü tutan, cebini dolduran, kazancını katlayan bir kesim vardı. Şimdi ekonomiyi tekrar düzeltmek için başlatılan kemer sıkma kampanyasında onlara bir görev düşmüyor nedense! Ekonomi çökerken kazandılar, şimdi yine kazanmaya devam edecekler. Ekonominin batışıyla bir kat daha fakirleşen orta ve alt gelir grupları şimdiki faturayı da ödemek zorunda.
Böyle bir adaletsizlik, üstü dini ve milli hamaset kaplamasıyla örtülemeyecek kadar açık bir yara demektir. Tek başına bu bile sandıkta yeniden güller açması hayallerine son verir. İki yıl sonra, üç yıl sonra halk bunu unutur diye düşünmek yanlış olur. On yıl da geçse halk bunu unutmaz.
Tayyip Erdoğan gibi halkın nabzını herkesten iyi kontrol edebilen tecrübeli bir siyasetçi bu durumun farkındadır hiç şüphesiz. Ancak bir araç hareket halindeyken o araçla ilgili yapılabilecek az şey vardır. Hiçbir cerrah bir hastayı yolda yürürken ameliyat edemez.
AK Parti yöneticileri de altlarındaki arızalı araca müdahale etmek için sağa çekip bekleyemiyorlar.
Yürüyen bir sistem var ortada. İşleyen bir makina. Bir zihniyet çerçevesinde, bir anlayış doğrultusunda, belirli bir rotada çalışmaya ayarlanmış bir cihaz bu. Motorları durdurulup ayarları yenilenmeden yolundan döndürülemez kolay kolay.
Zaten bu mümkün olsaydı daha önce yapılırdı.
***
Yoksa, seçmenin siyasi tercihlerinde ekonominin rolünü abartıyor muyuz? Mart 2024’te yaşanan sandık tablosunu Mayıs 2023’te niye görmedik? O zaman ekonomi daha iyi durumda mıydı sanki?
Bu soruların doğru cevabını bulabilirsek siyasetin geleceğine ilişkin bir projeksiyon üretebiliriz. İktidarın da muhalefetin de bunu yapabilmesi lazım.
Tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur demişti Demirel. Ama ekonominin haline rağmen AK Parti geçen seneki seçimi kazanmayı başardı. Biz bu sonucu “Demirel yanılmış” diye değerlendirdik. Oysa Demirel yanılmış değildi.
Bizim atladığımız nokta ekonomideki çöküşü halkın her kesiminin aynı ölçüde hissedip hissetmediğine bakmak gereğiydi.
***
14 Mayıs ve 31 Mart seçimleri arasında oluşan büyük farkın iki büyük sebebi olduğunu düşünmek lazım. İlki geçen yılki seçimde “iktidarın gitmesi veya kalması” seçeneklerin oylanmış olması ve burada muhalefetin iktidar pozisyonuna geçmesinin az bir farkla da olsa onaylanmamış olmasıydı. Bu yılki seçimde ise iktidar değişikliği seçeneği söz konu olmadığından seçmen iki tarafa da birer mesaj verdi. İktidara “Bu senin son şansın” mesajı, muhalefete ise “Oyuna girmek için ısınmaya başla” mesajı…
31 Mart seçiminde oluşan tablonun gerisindeki ikinci büyük etken ise gerçekten de ekonomik şartların 10 ay içinde daha da katlanılmaz hale gelmiş olmasıydı. Seçim sonrasında da yazmıştım: 14 Mayıs seçim sürecinde vatandaş ekonomik sıkıntıları henüz bugünkü seviyede hissetmemişti. Bunun da sebebi uygulanan seçim ekonomisi sayesinde oluşan geçici para bolluğuydu. Rusya’dan ve Körfez emirliklerinden gelen büyük miktardaki para, enflasyonu unutturan yüksek maaş artışları, bankaların tüketicilere kredi musluklarını açmaları gibi sebepler sonucunda “tüketici güven endeksi” 90 puanın üstüne çıkmıştı.
***
Burada bir parantez açalım: Seçmen tercihlerini belirleyen etkenleri ortaya çıkarmak için baş vurulan ekonometrik analizlerde bu endekse özel bir rol atfedilir. Buna göre bir seçim sırasında tüketici güven endeksi 90 puanın üzerinde ise iktidar partilerinin sandık başarısı elde edebildiği, 90 puanın altında ise muhalefetin kazandığı görülüyor. Geçen yılki seçim öncesinde 90 puanın üstüne çıkmış olan tüketici güven endeksi bu yılki seçime girilirken ise 80 puanın bile altında çıkmıştı. Demek ki vatandaş ekonomideki sorunları bugün geçen yıla göre daha fazla hissediyor ve iktidarın buna çözüm üretebileceğini de düşünmüyor.
Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken detay iktidar partisinin hezimete uğradığı seçime “rasyonel” ekonomi politikaları yürürlükteyken girmiş olması. Seçmenin rasyonaliteye itirazı olduğunu düşünemeyiz. İtiraz edilen husus iktidarın “Ekonomiyi biz bozduk ama yine biz düzeltiriz” vaadini gerçekleştirmek üzere yoksul halkın kemer sıkması dışında bir yöntem göstermemiş olmasıdır.
Dolu dizgin devam eden zamlarla ve dolaylı vergilerin ağırlaştırılmasıyla yaşanan yoksullaşmaya bakın… Gündemdeki yeni vergi paketine bakın… Ekonomideki kara delikleri kapatmak için iktidarın aklına bir tek vatandaşın kemerini, hatta boğazını sıkmak geliyor. Ekonomiye batıran politikalar sayesinde zenginliğine zenginlik katan kesimlerin elini taşın altına koyması hiç aklına gelmiyor.
Böyle bir “rasyonel” ekonomi yönetimiyle belki enflasyonun artışını bir nebze düşürmek mümkün olabilir. Ama bir sonraki seçimde yeniden cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen Erdoğan’ın bu yolla -farzımuhal aday olmanın yolunu bulabilse bile- kendisini küskün seçmenine affettirebilmesi mümkün olamaz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025