Türkiye, İncirlik ve diğer üslerini, kendi savaş uçaklarının da katılımıyla, bir hedefe saldırı amaçlı olarak açtı.

Bu karar, Türkiye'nin yakın tarihinde bir ilk olma özelliğini taşırken Ankara'yı, bölgesel bir savaşın tarafı ama aynı zamanda bir terör örgütünün hedefi haline de getiriyor. ABD önderliğindeki koalisyonun, İncirlik'ten de vuracağı hedef, Anayasa'ya göre, şu anda geçici konumda olan AKP hükümetinin, çok uzunca süredir destek çıkmakla suçlandığı IŞİD terör örgütü.

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, bir söyleşimizde, Suruç katliamının, Ankara'nın, IŞİD'in yarattığı ciddi tehdidi görmesinde tetikleyici rol oynadığını belirtmekle birlikte, dış tehdidi öncelemeyen, kendi içindeki kutuplaşmaları çözemeyen bir Türkiye'nin, bu terör örgütü ile mücadelesinde yaşayacağı sıkıntılara dikkat çekiyordu.

Suruç'un, doğrudan IŞİD'in işi olmayabileceği, bu örgüt sempatizanı olduğu sanılan canlı bombanın, iç politik hesaplaşmaların mimarlarınca kullanılmış olabileceği tezini de geçen hatfaki yazımda işlemiştim.

Türkiye'nin, bir ilke imza atarak İncirlik üssünün saldırı amaçlı kullanılmasına izin veriyor olmasında Kürt takıntısının da önemli rol oynadığını söylemek mümkün. Zira, Suriyeli Kürtlerin, Türkiye sınırına komşu Tel Abyad dahil bazı bölgeleri, IŞİD'den kurtarmasıyla birlikte Ankara alarma geçti. Aylardır, sınır bölgelerinin IŞİD'in kontrolünde olmasından rahatsızlığını dile getirmemiş olan iktidarın, bu bölgelerin Suriyeli Kürtlerin eline geçmesiyle birlikte alarma geçmiş olması düşündürücü.

Failllerinin IŞİD'ci olduklarından şüphenilen Reyhanlı, Niğde, Suruç, Diyarbakır saldırılarının,  halen aydınlatılmamış olmalarını unutacak değiliz. Keza, MİT TIR'larının, Suriye'ye silah taşıdığı yolunda ifade veren ve bu TIR'ları durdukları için tutuklanan asker, sivil güvenlik güçleri ve savcılar olayı manidar. Muhalefetin, IŞİD'cilerin aleni ülke içinde örgütlendiklerine dair belgeler sunmalarına rağmen bu örgütün üzerine gidilmemiş olması kafa karıştırıcı.

AKP'nin, İncirlik'i açmak suretiyle IŞİD ile mücadele konusundaki büyük U dönüşünde, bölgesel faktörler de büyük rol oynuyor.

Türkiye'nin, öteden beri topraklarının, komşu ülkeler ya da gruplara saldırı amaçlı kullanılmasına izin vermezken bu kez tersine attığı bu adım da,  AKP iktidarının, iyi başlayan ama sonrasında irtifa kaybetmesine yol açan tarafgil bölge politikasını düzeltme arayışları da yatıyor olabilir. İktidar, Ortadoğu bölgesinde kaybettiği göreceli ağırlığı  yeniden kazanma ve diğer bölgesel güçlere karşı ön alma stratejisi izliyor olabilr.

Örneğin, bölgenin güçlü ülkelerinden komşu İran'ın, nükleer anlaşmaya yanaşarak uluslararası toplumla barışma yoluna girmesi, Ankara'ya önemli bir bölgesel rakip kazandırdı.

Ünlü gazeteci David Ignatius, Washington Post gazetesinde, 5 Ağustos'ta yayımlanan makalesinde, ABD ve müttefiklerinin, en nihayetinde Suriye'de, IŞİD'e karşı silahlı mücadelede artık bir strateji oluşturmaya başladıklarna işaret ediyor. Yazar, Amerikan stratejisinin, nadir bir ittifak olarak nitelendirdiği Rusya, Suudi Arabistan ve Türkiye ile birlikte yürüdüğünü yazıyor.  

Türkiye, IŞİD konusunda büyük U dönüşü yaparken, ABD önderliğindeki ittifak içine girerek, bölgede oyun bozucu değil oyun kurucu konuma belki yükselebilir. Ama tek şartla, o da Öneş'in dediği gibi, içeride kutuplaşmayı asgariye indirecek geniş tabanlı bir hükümet kurarak.