Markar ESAYAN
17/25 Aralık’la ilgili çok önemli bir nokta dikkatten kaçıyor sanki.
Açığa alınan savcılar ve polis müdürleri bu operasyonun sonraki safahatı ile ilgili miydiler gerçekten? Planlarına bu kısmı almış mıydılar? Yani amaç hasıl olup da Erdoğan hal edilse, hükümet düşürülüp, parti “emin ellere” teslim edilse, bu operasyonun akıbeti nasıl olurdu acaba?
Cevabı birkaç kritik hususa dikkat ederek kolayca tahmin edebiliriz.
İlki tabii ki daha önceki benzer örneklerdir. 1960 Darbesi’nde Merhum Menderes, Polatkan ve Zorlu için de büyük miktarlarda yolsuzluk suçlamaları yapılmıştı. Hürriyet gazetesi bu konuda yine öncü rol oynuyordu. İşte Hürriyet’ten birkaç manşet size.
“Polatkan’ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı!”
“Ziraat Bankası kredi yolsuzluğu da 75 milyonun üzerinde!”
“Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı. Suçu: 12 milyon 500 bin liralık hisseye karşılık menfaat temini!”
“Menderes’in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu!” (Tabii poster boyunda bir kadın fotoğrafı da eksik edilmemişti.)
Darbecilerce mahkemeye çıkarılan, süre yetmeyeceği için savunması alınmadan 16 Eylül 1961’de idam edilen Hasan Polatkan ve diğer siyasilerin suçsuz olduğu anlaşılınca iade-i itibarları yapılmıştı.
Diğer kritik bilgiler ise 17/25 Aralık operasyonları ile ilgili.
UYAP’a dahi girilmeden, üstlerden kaçırılarak, mahkemede delil olmayacağı biline biline yasadışı dinlemeler üzerinden, belki de kes-yapıştır yöntemiyle üretilen delillerle herhalde ikna edici bir yargı süreci yaşanması beklenmiyordu.
O zaman iki şeye güvenmiş olabilirlerdi. İlki, zaten mahkeme ve tüm bürokrasinin kendi kontrollerinde olacağı, tıpkı Balyoz, Hanefi Avcı, Odatv gibi davalarda yaptıkları gibi süreci istedikleri gibi yönetebileceklerini düşünmüş olmalılardı.
Öte yandan paralelciler, devlete, partilere, medyaya, STK’lara ne boyutta sızdıklarını, güçlü müttefiklerini en iyi kendileri bildiklerinden, özensiz davranmakta bir beis görmemişlerdi.
Nasıl olsa başarısızlık olasılığı binde bir bile değildi.
Ama bence daha da önemlisi, Erdoğan devrildikten sonra gerçeklerin ortaya çıkması, iade-i itibarların yapılmasının hiçbir şeyi değiştirmeyecek olmasıydı. Maksat hasıl olmuş olurdu nasıl olsa. Menderes, Zorlu, Polatkan’ın suçsuz olduğu ortaya çıkmıştı da ne olmuştu sanki!
Şimdi 17/25 Aralık’ta ve hala “Bırakın yargı işini yapsın” korosunun asıl niyetini anlayabiliriz. Dünkü Etyen Mahçupyan yazısında verdiği tanıklıkta olduğu gibi, herkes, ama bizzat işin içinde olanlar yaşananın bir darbe olduğunu biliyordu.
Gerçeği en iyi onu eğip bükenler bilir. İşlerini iyi yapmalarının temel gereğidir bu...
Yüce Divan tartışmalarındaki perspektifte de bir değişiklik yok. Hükümetin üzerinde bir aklanma baskısı oluşturmak, ipi ise Yüce Divan’da çekmek, böylelikle 7 Haziran seçimlerinde ilk halk anayasasını yapacak, Çözüm Süreci’ni başarıyla tamama erdirecek, paralel yapı ile mücadeleyi kararlılıkla sürdürecek iradenin TBMM’de oluşmasını engellemek.
Bu mücadelenin içinde olmayan tek şey varsa, o da yolsuzluk iddialarının maddi gerçeğini bulma isteğidir. Zaten böyle zelil bir amaç ve yöntemle başlamış bir süreçle hiçbir objektif/maddi gerçekliğe ulaşılamaz. Bu bir darbe meselesi ve siyasi bir mücadeledir. Bunun sanki sadece bir yargı/yolsuzluk meselesi olarak sunmaya çalışanların en iyi bildiği gerçektir bu.
Kaldı ki, bu soruşturmalar konusunda ilgili savcılık “Bu soruşturmaya esas teşkil eden deliller yasadışı yöntemlerle, yasaların zorlanması ve etrafından dolanılması yoluyla elde edilmiştir; mahkemede kullanılamaz” diyerek takipsizlik kararı vermişti. Buna rağmen Meclis’te bir komisyon kurulmasına AK Parti’nin yol vermesi, oluşturulan baskı ile anlaşılabilirdi.
Anlaşılması gereken, yargının öz pratiklerini değil, siyasi bir mücadeleyi tartıştığımızdır. Ve işte şu anda ajanslara düşen haberlerde AYM’nin baraj başvurusunu görüşmeyi yetkisizlik nedeniyle reddettiği yazıyor.
Tabii aklımızda delice sorular var. Bu kararda kamuoyu, medya ve siyasetten gelen büyük tepkinin, ama daha da önemlisi, yüksek ihtimal, komisyonun kararı ile dört bakanın AYM’nin önüne çıkmayacak olmasının ne denli etkisi vardır?
“Hiçbir etkisi yoktur” diyebiliyor musunuz?
O zaman, kafa karışıklığına gerek yok. Devletin kendisini yeniden tasarlayıp, yeni bir toplumsal sözleşme yaparak temiz bir sayfa açacağız. Ortak ahlakımızı yeniden tanımlayacağız.
O güne kadar dikkatli ve gerçekçi olmakta fayda var.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019