Markar ESAYAN
Geçen cuma akşamı çok hoş bir toplantının konuğu oldum. Sivil Dayanışma Platformu’ndan okuma kulübünün gençleri son romanım Jerusalem’i okumuşlar ve tartışma, değerlendirme gününe beni de davet etmişlerdi. Geç katılabildiğim toplantıda ilk olarak bir yazarın kitabı ile kurduğu ilişkiden bahsettim biraz. Gençlerle olmayı çok sevdiğim için daveti kabul etmiştim. Çünkü aslında kitaplarım hakkında konuşmaktan pek hazzetmiyorum. Geçenlerde sevgili yazar dostum Cihan Aktaş’la da aynı şeyi konuşmuştuk. O da benimle aynı hisleri paylaştığını söyledi.
Roman yazmak akıllı insan işi değil.
Çıkan sonucun, yani romanın çok iyi veya kötü olması ile ilgili değil üstelik bu durum. Ortalama yarım milyon harften oluşan bir kümeyi yan yana getirmek, onlardan bir veya daha çok hayatları ilmek ilmek örmek, bu muazzam çabanın kendisi.. çok keyifli olduğu kadar bir o kadar da yıpratıcı. Akıllı insan işi değil dediğim de o... Genç arkadaşlarıma biraz o süreci anlattım. Asıl niyetim Jerusalem’den mümkün olduğu kadar geç söz açılmasını sağlamaktı, itiraf ediyorum. Çünkü o yorucu ve benzersiz dönemi tamamladıktan sonra, ama yazdığım üç romandan sonra da, aynı duyguların esiri oldum. Kitabı görmek dahi istemiyordum. Ben yazmış ve tüm görevlerimi kendimce, kendi kapasiteme göre yerine getirmiştim. Bundan sonrası onu okuyanların, basanların işi olmalı, ben ise sadece bir izleyici olmalıydım.
En çok sıkıldığım şeylerden birisi de roman çıktıktan sonra mecburen katılmak zorunda kalınan ve “Neden edebiyat”, “En sevdiğiniz romanınız hangisi” “Şu roman kahramanı aslında sizsiniz değil mi”, türünden sorulara muhatap olunan o tanıtım süreci. Bu soruları soranları kınamıyorum. Hatta ilk romanlarımın aksine Jerusalem’de işler epey yolunda gitti ve kitabın hepsini okumuş, emek sarf etmiş işini iyi yapan insanların programlarına konuk oldum, nankörlük etmeyeyim. Lakin siz de beni anlayın, üzerinde hiç konuşmak istemediğin, sence çoktan kapanmış bir hikâye üzerinde konuşmalar yapmak çok netameli. Ama mecbursun. Hatta bunlar olmazsa, yani program teklifleri gelmezse mutsuz da olabilirsin roman ilgi görmüyor diye. Çelişkili bir durum işte. Hem istiyor, hem istemiyorsun. Ama durum bu.
Ben ne kadar hazzetmesem de, cuma akşamı çok keyifli geçti gerçekten. Beni davet eden arkadaşlarıma teşekkür borçluyum. Roman hakkındaki tahlilleri, sordukları sorular çok incelikli ve derindi. Romanın bu kadar derinden kavranması insana çok iyi geliyor. Öncellikle dilin ve sözün duyguların aktarımında aslında hiç de kifayetsiz olmadığını görüyor, her defasında şaşırıyorsunuz. Çünkü ana kabul, insanın ne kadar çabalarsa çabalasın, varlığını alt katmanlarına indikçe, oradan bir arkeolog veya madenci gibi çıkardığı hislerinin dile tam olarak tahvil edilemeyeceği, eksik veya yanlış anlaşılabileceği. Bu da yalnızlığa gönderme yapıyor. Yani bir ikinci kişiye kendinizi tam olarak anlatmanın mümkün olup olmadığı, dolayısıyla en nihayetinde biricik duygularınızla biricik bir yalnızlık içinde yaşamaya mahkûm olduğumuz düşüncesi...
“Başlangıçta söz vardı.” Yuhanna İncili’nin ilk sözleri bunlar. Demek, Söz’ün gücünün tanrısal bir önceliği var. Söz belki Ruh’un dile geliş biçimi. Ruh’un Söz hali. Kavranamayan şeyin duyulabilir hale gelmesi. Ortaya çıkması, görünür olması. Hiç de yabana atılacak gibi bir şey değil bu.
Ruh, Söz haline gelince, haliyle, yalnızlık son buluyor. Çünkü Söz ancak onun yöneldiği diğer kişiyle anlam veya yaşam kazanabilir. İnsan cismani olarak topraktan yaratılmışsa da, Ruh’u da Söz’den neşet etmiş olabilir. Yani Söz’ü duyan kişi yaratılışınızı tamamlıyor, imliyor, onaylıyor. O nedenle romanın yazılmasıyla, Söz’ün sarf edilmesiyle, işin bir kısmı tamamlanıyor sadece. Diğer kısmı ise onun alıcıya ulaşması. Tam da bu yüzden, romanın her bir okuyucuda, biricik haliyle yeniden yazıldığını, ya da yazım işinin tamam edildiğini düşünürüm. O akşam da orada masanın üzerinde her biri bir başkasına ait diyelim bir düzine Jerusalem vardı ve sanırım onların hiçbiri birbiriyle aynı kitap değildi artık. Okuyan kendi biricik mevcudiyetiyle tamamlamıştı onu.
Konuşmak, yazmak ve muhabbet.. türlü varoluş halleri ve sanırım bu iyi bir şey...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Operasyon çökünce...
9.05.2019 - Kızgın demiri soğutma yöntemleri...
2.05.2019 - Müzik ve terör örgütü listelerinin benzerlikleri...
24.04.2019 - Taşın altına elini yine Erdoğan koydu...
21.04.2019 - Millet İttifakı neye kuluçka oldu?
18.04.2019 - Organize kötülüğün peşini bırakmayacağız...
16.04.2019 - CHP'nin 2019 resmi
13.04.2019 - Mazbata fetişizmi neye delalet?
10.04.2019 - 31 Mart’ta Türkiye neyi başardı?
3.02.2019 - Bu seçimin adaletsizliği…
28.03.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Mehmet Kırarslan
"Yani bir yanda “demokratik konfederasyon” formülü ile bir Kürt ulus-devleti inşa etme hedefini reddeden, Benelüks modeline benzeyen ve Türkiye, Suriye, Irak ve hatta İran Kürdistan arasında sınırları mümkün olduğunca silikleştirmeyi öneren bir Öcalan çizgisi" Ne kadar sorunlu bir anlatım... Örneğin MHP "Turan" bölgesinde, devlet değil ama "demokratik bir konfederasyon önerse (bildiğim kadarıyla bir önerileri yok, ama o siyasete çok da uzak bir yaklaşım değil) sınırları silikleştirmeyi önerse, "Türk Ulus Devleti"nden daha iyi bir şey mi önermiş olacak? Bir de bunun için silahı da bir yöntem olarak elinde tutsa...