Şahin ALPAY

Gül ve ‘cemaat'
27.06.2015
1755

 Ahmet Sever'in “Abdullah Gül İle 12 Yıl” başlıklı kitabının dikkat çeken yönlerinden biri 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün “hükümet – cemaat kavgası” konusunda takındığı tavır.

Gül, tabii ki, “cemaat” hakkında olumsuz görüşlere sahip olabilir, hatta tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi düşünüyor olabilir. Partisinin başına geçmek için davet bekleyen Gül'ün bu konuda dikkatli olmaya çalışması da şaşırtıcı değildir. Ne var ki Gül'ün “cemaat” ile arasına çizgi çekmek amacıyla kullandığı argümanlar hiç inandırıcı değil.

Sever'in yazdığına göre, gazeteci Ruşen Çakır'ın Ergenekon soruşturmasında Savcı Zekeriya Öz (yani “cemaat”) tarafından gözaltına alınmasını Gül önlemiş. Oysa Öz, “Ben hiç bir siyasal, hiç bir sosyal görüşün mensubu değilim… Hiçbir kişi, kurum, cemaat, tarikat, parti ile alakam yok. Hem resmî, hem gayri resmî alakam yoktur, olmadı da…” diyor (BBC Türkçe, 17.02. 2015); ayrıca Çakır'ın Ergenekon soruşturmasının hiç bir yerinde olmadığını söylüyor.

Sever'e göre, Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Gül'ün Nedim Şener'in tutuklanması ardından yaptığı açıklamayı “Umarım hiçbir gazeteci mesleğini başka amaç için kullanmaz” başlığıyla vererek, çarpıtmış. Dumanlı, haklı olarak, bir çarpıtma söz konusu ise, haberin o günden bugüne niye yalanlanmadığını soruyor; söz konusu ifadenin Gül'ün yazılı beyanında yer aldığını da belirtiyor. (Zaman, 15.06.2015)

Gül, 17 / 25 Aralık soruşturmasının kamuoyuna intikalinden kısa süre sonra yayımlanan bir televizyon mülakatında “Paralel devlet var mı?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Devlet kurumlarında o ülkenin vatandaşı olan herkes eğer şartları yerine getiriyorsa çalışabilir. Bu Silahlı Kuvvetler olabilir, yargı olabilir, devletin diğer organları olabilir. Ama onlar anayasa, kanunlar, o kurumların kendi kurallarına kesinlikle riayet edecektir… Kurumların dışında başka bir yerden talimat, başka bir yere kurumun meselelerini taşıma gibi bir şey asla söz konusu olamaz. Bununla ilgili iddialar tabii ki araştırılır, ortaya çıkarılır ve kesinlikle müsaade edilmez.” (s.148)

Gül bu söylediklerinde yerden göğe, tamamen haklıdır. Peki Sayın Gül, bugüne kadar “kurum dışından talimat alma” iddiasını, adil bir yargılamayla doğrulayan tek bir örnek gösterebilir mi? Peki Sayın Gül, Türkiye'ye birçok alanda değerli katkıları olan Hizmet Hareketi'ne karşı yapılan toplu suçlamaların, uygulanan cadı avının, Mac Carthyciliğin bir hukuk devletinde asla kabul edilemez olduğuna; bu amaçlarla ihdas edilen Sulh Ceza Hakimlikleri'nin bir hukuk cinayeti olduğuna; yolsuzluk varsa darbenin söz konusu olamayacağına dair tek bir kelime etmiş midir? Ben rastlamadım. Rastlayan var mı?

Gelelim Sever'e göre Gül'ün Fethullah Gülen ile ilgili söylediklerine: “Hocaefendi, bir din adamı gibi davranmıyor. Sürekli siyaset konuşuyor. Bu kadar siyasete meraklıysan, bir parti kur, siyasete gir…” (s. 115) Bu bağlamda Gül'e hatırlatılması gerekenleri şöyle sıralayabilirim: Din ile siyaset arasında tarih boyunca yakın bir ilişki olmuştur. Din devletten ayrılabilir ve mutlaka ayrılmalıdır ama dinin toplumdan, dolayısıyla siyasetten ayrılması mümkün değildir. Demokrasi açısından ayrılması gereken, din adamlarının hak ve özgürlükleri savunan yorumlarıyla bunlara hasım olan yorumlarıdır.

Evet, demokrasi, asla seçimden ibaret değildir. Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasilerde siyaset sadece siyasilerin ve partilerin değil, sivil toplumun, derneklerin, vakıfların, sendikaların, aydınların, din adamları dahil tek tek tüm yurttaşların işidir. Siyasetin sadece siyasilerin ve partilerin işi olduğu ve sadece parlamentoda yapılabileceği, Erdoğan başta AKP saflarında sık rastladığımız otoriter zihniyetin bir tezahüründen ibarettir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar