Yıldıray OĞUR
Şemdinli’ye karşı beyaz örtülü, plastik çiçekli masasında kurulup, fincanda kahvesini içerek Türkiye’nin Türklerin olduğunu, günlerdir her karışı al gerilla kanıyla boyanmış 400 metrekarenin havasını atan Demirtaş’a ispatlayan Enis Berberoğlu’nun test sürüşünden biliyoruz.
Adı yer kobrasıymış. Tanesi 800 bin lira. Dün o kobralardan biri etrafında “Biji serok Apo”, “Şehid Namirin” diye bağıran kalabalık, önünde sarı, kırmızı, yeşilli bir bayrakla Beytüşşebap sokaklarında geziyordu. PKK, 800 bin lira bulup o kobralardan birini satın almış olabilir miydi? Olayın aslı bundan daha da büyük bir haber.
On arkadaşlarını önceki akşamki PKK saldırısında kaybetmiş askerler, polisler Beytüşşebap merkezden geçiyordu. Etraflarını saran kadınlı, çocuklu kalabalık arkadaşlarını öldüren ve çatışmada vurulan gerillalar için “Şehitler ölmez” diye bağırıyordu. Bir kadın bir kobranın önüne geçmiş, rambo gibi bir askere “30 yıl biz acı çektik sen yaşamışsın yaşamamışsın bana ne” diye hesap soruyordu, sonra başka biri o kobralardan birinin önüne yeşil-sarı-kırmız bayrağı taktı. Kobra bir süre yola o bayrakla devam etti. Sonra bir asker bayrağı oradan sökmeye çalışırken kalabalıktan tepki sesleri yükseldi. Askerler bir süre bayrağı kaldırmak için kalabalığı ikna etmeye çalıştı, uzun süre, sonra havaya birkaç el ateş açıldı. Kalabalık dağılmıyordu. Görüntüler burada bitti.
Enis Berberoğlu, bir Türk’ü bile kolonyalizme isyan ettirecek pozunun yer aldığı Şemdinli izlenimlerinin sonunda bölgenin bir daha 90’lara dönmemesi için elinden geleni yapacağını söylüyor. Ancak 90’lardaki çakıl taşı savaşlarını tahrik edecek bu pozlarsa kastı, en iyisi hiçbir şey yapmaması. Zaten dün sarı-kırmızı-yeşil bayrağıyla Beytüşşebap’ta dolaşan yer kobrası devletin 90’lardan duygusal kopuş yaşadığının ispatıydı.
Ama PKK için aynı şey söylenemez.
Arapça “Gençlerin evi” demek olan Beytüşşebap dün 30 gence mezar oldu. Çünkü PKK Beytüşşebap’ı ele geçirmek istedi. Peki hangi Beytüşşebap’ı?
Zaten kendisinin olan Beytüşşebap’ı. Daha bir yıl önceki seçimlerde yüzde 60 oy aldığı, yüzde 54 oyla belediyesi, belediye meclisinin çoğunluğu bizzat PKK tarafından aday gösterilmiş isimlerin elinde olan Beytüşşebap’ı. Tıpkı, son seçimlerde belirlediği adaya yüzde 65 oy veren, belediyesini yüzde 58’le aldığı, zaten kendisinin olan Şemdinli’yi ele geçirmek için onlarca gerillayı feda ettiği gibi.
Peki, zaten kendisinin olan bu şehirlerden daha fazla ne istiyor PKK?
PKK tarihi zaten biraz da bu siyasi tatminsizliğin, silahın büyük kudretine imanın tarihi değil mi?
PKK, kurulmadan 13 yıl önce Kürtler Urfa’dan Behice Boran’ı Meclis’e göndermişti. 10 yıl önce Doğu Mitingleri için meydanları doldurmuştu. PKK, Kürdistan Devrimcileri, Apocular diye anılırken KürtlerMehdi Zana’yı Diyarbakır, Edip Solmaz’ı Batman, Urfan Alparslan’ı Ağrı, CHP’den de olsaFeridun Yazar’ı Urfa belediye başkanlıklarına seçmişti. Türkiye’nin en örgütlü STK’ları Kürtlerin elindeydi. Onlarca dernek, parti, dergi ile Kürtler siyaset yapıyordu.
Yani PKK bugün pek çok kişinin zannettiği gibi devletin baskılarına karşı meşru müdafaa için silahlı mücadeleye başlamadı. Kürdistan İşçi Partisi yani PKK, tıpkı Türk kuzenleri Dev-Sol gibi, TİKKO gibi, MLKP gibi silahlı mücadeleyi ideolojik olarak tercih etti.
Bu yüzden de PKK, 1984’e kadar da devlete tek kurşun sıkmadı. Öcalan’ın ancak İmralı’da revize ettiğiKürdistan’da Zorun Rolü’nde devrimin önünde engel olarak anlatılan “işbirlikçi, gerici, feodal Kürtlere” doğru silahını çevirdi, onlarca Kürt ağasını, rakip sol siyasi figürü öldürdü.
PKK bütün tarihi boyunca şiddeti siyasete tercih etmekten vazgeçmedi. Mücadelesini hiçbir zaman bir ulusal kurtuluş mücadelesi için yaşam enerjisi olan haklılığının üzerine kurmadı. PKK, varlığını sihirli bir şiddet döngüsüne dayandırdı. İki temel strateji üzerine kuruluydu bu döngü: Şiddeti ama gerekirse herkese karşı kullanarak güç hâline gelmek. Sonra da bu şiddetin yarattığı mağduriyetten meşruiyet devşirmek.
12 Eylül cuntasının en zorba yıllarında, Diyarbakır cezaevinin en vahşi günlerinde devlete kurşun sıkmayan PKK, Türkiye 83 seçimleriyle sivil yönetime geçip, Diyarbakır cezaevi normalleşmeye başladıktan sonra 1984’te Şemdinli-Eruh baskınlarını gerçekleştirdi. Buna cevap olarak devlet olağanüstü hâli, köy korucularını getirdi. Bütün bunlar PKK’ya meşruiyet tabanı yarattı.
1991’de de aynı şey yaşandı. 91 seçimlerine SHP ile birlikte giren HEP ile tarihinin siyaseten en güçlü ve en meşru dönemini yaşadı PKK. Kürt realitesini kabul eden, demokratikleşme vaadiyle kurulan DYP-SHP hükümeti adımlar atmak için harekete geçmiş, Özal’ın girişimleri başlamıştı ki PKK, serhildanları başlattı, savaş hükümeti ilan etti, Şırnak’ı ele geçirmek için saldırdı. 93’te MGK’dan af kararı çıktığı gece de 33 eri öldürdü. Buna devletin cevabı Özel Harekât, JİTEM, fail-i meçhuller, köy boşaltmalar oldu. Bütün bu mağduriyetler PKK’yı bir halk hareketine çevirdi.
Ve 2005. Türkiye AB adaylığıyla ardı ardına demokratikleşme paketleri açıyordu. Kürtçe derslikler kurulmuş, Kürtçe tv tartışılıyordu. Ama PKK, Leyla Zana ve arkadaşlarının tahliye edilmesinden tam bir hafta önce altı yıl boyunca sürdürdüğü ateşkesi bozdu ve savaş kararı aldı. Bunun sonucu ne oldu? Hâlâ kurtulamadığımız Terörle Mücadele Yasası, taş atan çocukları içeri atan ceberut devlet politikaları. Ve yine devletin yarattığı bütün mağduriyetler PKK’ya meşruiyet ve gerilla olarak geri döndü.
Ve 2011. Gerçeğe karşı dürüst olan herkes gerçek hikâyeyi biliyor. Devlet Kandil’le ardından İmralı’yla masaya oturdu. İmralı’yla anlaştı. Türkiye tarihinin en açık Kürt meselesi tartışma alanı açıldı. Kürt siyaseti Meclis’te ve yerel yönetimlerde elde ettiği koltuklarla tarihinin en güçlü pozisyonuna geldi. Kürtçe okullara seçmeli ders oldu. Ama PKK, yine en iyi bildiğini yaptı ve Devrimci Halk Savaşı’nı başlattı.
Hikâye artık çok tanıdık. PKK yine şiddeti yükseltecek, devlet yine ceberut yüzüyle ortaya çıkacak ve bu mağduriyetler karşısında Kürtler tercihlerini yapmak zorunda kalacaklar.
PKK son saldırılarıyla Türkiye’yi 90’lara davet ediyor yine. Bu davete bari bu kez icabet edilmesin.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları

































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025