Yıldıray OĞUR
Son durumumu güncelleyerek başlayayım: Cemaatçilere göre Taraf’taki MİT’çiyim. Cemaatçilerin Ergenekoncu ilan edip hapse attığı Ahmet Şık’a göre ise “cemaat kontenjanından Taraf’a yerleştirilmiş” çete üyesi.
Ayrıca tutuklanmış bir gazeteci olarak gazetecilikten tutuklanmamı istiyor. Galiba Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu üyeleri de onunla aynı fikirde. Haberin altında imzası olan Yasemin Çongar ve Ahmet Altan’ın değil ama. Onlara anti-Erdoğan cephesindeki iyi halleri yüzünden af çıkarmışlar.
300 yılda bir olacak bir denk geliş bana nasip olmuş, cemaat de onlarla aynı fikirde. Ahmet Şık’ı tutuklatan cemaat benim tutuklanmamı istiyor. New York Times’in medya özgürlüğü konusunda çok hassas liberal yazarı Fethullah Gülen’i çok kızdıracak bir aşkla hem de. Hatta benim tutuklanabilmem için Baransu’yu bile gözden çıkarmışlar
Ama daha yeni başladık.
Balyoz haberi için tutuklanmamı isteyen tutuklanmış gazeteci Ahmet Şık’ın gazetesi Cumhuriyet’te, Balyoz haberini yapan Taraf’ın eski Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan Balyoz darbesini ve haberi savunan bir yazı yazdı. Bu arada Cumhuriyet, başından beri Balyoz davasının sahte olduğunu savunan bir gazeteydi. Ama ekleyelim; Cumhuriyet’in son Genel Yayın Yönetmeni Balyoz’da tutuklama isteyen savcının son operasyonunun ateşli bir savunucusu. Onunla günlerce röportaj yapıp, biyografisini “Balyoz’da tutukluluğa karşı çıktı” diye düzeltecek kadar hem de.
İşte tüm bu karmaşa içinde Ahmet Altan en iyi yaptığı işi yaptı yine; meydan okudu: “Ben buradayım, benimle konuşun!”
“Peki neredesin? Hatta “Neden kurucusu olduğun gazetede değil de Balyoz davasına karşı çıkan Cumhuriyet’tesin” sorusu dün gün boyu soruldu.
Benim bir cevabım var. İki yıl önce bıraktığım yerde Ahmet Bey. Son iki yılı hiç yaşamamış. Saatler onun için durmuş. Eski Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeni olarak Yeni Taraf’ta. Bu 40 yıldır aynı yerde durmakla övünen onun kuşağı için iltifatların en büyüğü…
Ama talihin bir cilvesi. İki yıl önce ipleri koparan son polemiğimizin nihai olarak bittiği yerde yeniden karşılaştık. İki yıl önce çözüm sürecinin ilk sinyalleri geldiğinde “Işığı görüyorum, buradan barış çıkabilir” temalı yazıları yazdığımda kendisinden epey hakaret, aşağılanma işitmiş, bunun üzerine gazete yazı işlerinden ayrılmıştım. Bebeğimiz yeni doğmuştu…
Bebek ve barış ışığı büyüdü. Büyürken Ahmet Altan’dan büyük katkıları olan o barış için coşkulu bir yazı yazmasını bekledim hep. Ama o Gezi’de vasat bir No Pasaran yazısıyla geri döndü.
Öcalan’ın örgütüne silah bırakma kararı açıklandığı günlerde ise her tarafı dökülmüş bir davanın, deşifre olmuş bir çetenin ateşli bir savunucusu olarak…
Bir tek şey hiç değişmemiş. Ahmet Bey meydan okumayı seviyor ama uğruna meydan okuduğu belgeleri/haberleri hâlâ okumuyor.
“Bana sorarsanız gazetecilik yüzde doksan dokuzu alçaklık ve korkaklık, yüzde biri ise dürüstlük ve cesaret olan bir meslektir” demişti bir konuşmasında. Ama galiba onun için bu oran 99’u kibir, yüzde biri ise dürüstlük ve cesaret.
Bir gazeteci için yedi büyük günahın en büyüğü alçaklık, çoluk çocukluk, aptallık değil kibir olmalı. Kibir şüpheyi öldürür çünkü. Ahmet Bey, hâlâ ve yanlış argümanlarla Balyoz davası ve haberini sadece kibrinden dolayı savunmuyor. O aslında Türkiye’de hâlâ devam eden bir gazetecilik kuşağının da mensubu. Onun için Balyoz bir haber değil, savunulması gereken bir dava. Gazetecilikle-dava adamlığı, gazetecilikle- politik aktörlüğün birbirine karıştığı anlardan biri daha bu… Ve tabii o ne kadar Atakürt yazısının yazarı olsa da İlhan Selçuk’un, Yaşar Kemal’in arkasından ağabey yazıları yazacak kadar Birinci Cumhuriyet kuşağının bir mensubu. Günün sonunda Cumhuriyet gazetesine dönmesi o yüzden şaşırtıcı değil.
O yüzden gazeteci olarak durması gereken yerde değil, politik olarak durması gereken yerde mevzileniyor. Ahlak üzerinden açtığı tartışmada, bizi hedef alarak arkasındaki kalabalığı çoğaltmaya çalışıyor. O yüzden ortaya yeni çıkan bilgi ve belgeleri değerlendirip eski bir haber için yıllar sonra bile olsa yanılmış olduğunu söylemek, o haber için okurlardan özür dilemek utanç verici bir itirafçılık. Hatayı türlü sahtekârlıklar savunmaya devam etmek ise tutarlı, cesur ve korkusuz olmak…
O yüzden meydan okumak, belge okumaktan daha haysiyetli bir iş onun için.
Ama maalesef Ahmet Bey yine sadece meydan okumuş, belge/haber okumamış.
Hemen ilk cümlelerden anlamaya başlıyorsunuz bunu:
“Bizim Mehmet Baransu’nun evini basmışlar, on saat aramışlar, gözaltına almışlar, sonra da mahkemeye sevk edip tutuklamışlar. 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri yok etmek, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmek, devletin gizli kalması gereken bilgilerini açıklamak.' Örgüt kurmuş ama şimdilik 'örgütün diğer üyelerini' saptayamamışlar.”
Ahmet Bey, Mahkeme Baransu’nun, “örgüt kurmak ve devletin gizli kalması gereken belgeleri açıklamak” suçundan tutuklama isteğini reddetti. Bunlardan tutuklanmadı yani. Bir kere de şöyle ifade edeyim: Yani Balyoz haberini yapmaktan tutuklanmadı.
Hemen ikinci paragraftan devam:
“Bir bavul dolusu belgeyi savcılığa teslim ettiği halde 'devletin güvenliğine ilişkin belgeleri' yok ettiğini söylüyorlar, ne kadar belge vardı ki Baransu yok etti? En çok da Balyoz darbe planından 'devletin güvenliğine ilişkin bilgi' ve 'devletin gizli kalması gereken bilgileri' diye söz etmelerine bayıldım.”
Kararda, “Balyoz darbe planından” da hiç bahsedilmiyor Ahmet Bey. “Egemen Hareket Planı”ndan bahsediliyor. Yani bayıldığınız şey de doğru değil. Ayılabilirsiniz. Ayrıca Baransu, teslim ettiği değil, teslim etmediği ve yok ettiği söylenen Egemen Harekat Planı için suçlanıyor.
Bu suçlama doğru mu yanlış mı? İnşallah doğru değildir. Son tweetlerine kadar “Askerî casusluk, örgüt suçundan dava açılırsa Yıldo kesin müebbet alır” diye gülücüklü tweetler atmış Baransu için bile bunu söyleyebilirim.
Yani bir gazeteci böyle bir şeyle suçlanır mı soruları haklı sorular. Ama önce meydan okuduğunuz şeyi bir okumak lazım değil mi?
Hadi bu kısımlar internetten kulaktan duyma. “Birkaç kuruş için oda hizmetçiliği yapan zavallı çocuklar” da yok ki etrafınızda hatalarınızı düzeltsin, size doğru haberin çıktısını getirsin…
Ama bari Balyoz davasını, meydan okumadan bir daha okusaydınız. Hem de şöyle laflar etmeden önce:
“O haberi basan, o haberi basmaya karar veren, Balyoz’un bir darbe hazırlığı olduğundan bir an bile kuşku duymayan adam benim. Hadi gelin bir konuşalım bakalım, Balyoz planları 'devletin gizli kalması gereken' bilgisi miymiş?”
Bir an için kuşku duymamak bir gazeteci için büyük bir erdem sayılmaz tabii. Hele de ortaya bu kadar aleyhte delil döküldükten sonra. Yine de kabul, haydi geldik konuşalım. Keşke bu konuşmayı yıllar önce gazetedeyken yapabilseydik:
“Bana gelirken uğramanız gereken bir yer var. Genelkurmay Başkanlığı. Yayınladığımız belgeler, Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanlığı’ndan çıktı. Birebir aynı belgeler. Şimdi o belgelerin 'sahte' olduğunu söyleyen hiç kimse gidip de Genelkurmay Başkanlığı’na, 'O belgeler sizin Donanma istihbaratın merkezinden nasıl çıktı' diye sormuyor. Resmi bir kuruluşta bulunan, resmi belgeler onlar. O belgelerin sahte olduğunu mu söylüyorsunuz? O zaman, o 'sahte' belgeler Donanma’nın istihbarat merkezinde ne arıyordu diye soracaksınız. Bütün subayların sicil numaralarını, görev yerlerini gösteren bavul dolusu belgeyi Donanma İstihbarat Merkezi’ne kim yerleştirdi?''
Ve sonunda bir gazetecinin sorması gereken sorulara geldik. Ama önce bilgileri “güncellememiz” gerek. Önce Gölcük Donanma İstihbaratı’nın zemininden bir bavul dolusu Balyoz belgesi çıkmadı.
“122 tane kitap/kitapçık, 199 VHS, kamere kasedi, 72 dergi, 128 foto, 17 CD, 5 hard disk. Gölcük seçmen listeleri, kablolar, adaptörler…” çıktı. Bunlardan sadece iki CD, bir hard disk ve 3 sayfalık bir belge Balyoz’la ilgiliydi. Bir kısmı da ortalıktaki diğer davalarla ilgili belgeler. Bir taşla, kuş katliamı. O aramayla ilgili epey şüpheli durum var. Şüphe hissini kaybetmiş biri için sorun yok tabii hâlâ.
Haklı soru “o belgeler sahteyse Donanma İstihbaratı’nın zemininde ne arıyordu?” Bu sorunun cevabını herkes aramalı. Başta savcılar. Ahmet Bey son bir yıldır Türkiye’nin bu sorularının cevabını aradığını duymuştur muhakkak.
Ama belgeler sahteyse herhalde Balyoz haberini yapan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni’nin sorması gereken ilk soru bu değil. Mesela Gölcük’ten de çıkan 5 Numaralı Hard Disk’le ilgili bir ay önde TÜBİTAK’ın verdiği “tarih ve saatiyle oynanmış” raporu. TÜBİTAK “hırsızların TÜBİTAK’ıysa” Arsenal Consulting’in raporu da aynı… Balyoz haberinin de içinden çıktığı hard diskmiş bu…
Yani bir an için bile olsa insanı şüpheye düşürecek çok karine var etrafta. Yeter ki şüphe içinize düşsün, mahalle baskısından kurutulup, kibrinizi bastırıp, yüzleşmeye, hesap vermeye hazır olun. Ahmet Bey’in yazısında bu yolda sinyaller de var. Mesela şurası:
“Şimdi gelelim şu Balyoz Darbe Planları’na. Bir kere şunu söyleyeyim, başka hiçbir belge olmasaydı bile sadece oradaki generallerin 'resmi' konuşma bantlarını dinleseydim, gene onları 'darbe' hazırlığı olarak yayınlardım. Herkese soruyorum, bizzat darbe komutanının emriyle kayda alınan o konuşmaları dinlediniz mi?”
Keşke biz de haberi oradan verseydik. Ama Fatih Camii’nin bombalanma planı daha cazip gelmişti. Ama yazıyı okuyunca insan şu soruyu sormadan edemiyor: “Peki o konuşmaları siz dinlediniz mi Ahmet Bey?”
Eğer dinlemiş olsaydınız, bence de darbe hazırlığı, yargılanması gereken bir suç olan o Plan Semineri konuşmalarından bahsetmeden önce “gelelim şu Balyoz Darbe Planları’na” demezdiniz. Çünkü, gerçek isimlerin geçtiği, milli mutabakat hükümetinden, İstanbul’a çökmekten, İsrail gibi davranmaktan, stadyumlarda tutuklama merkezlerinden bahsedilen o seminerin kayıtlarında bir kere bile “Balyoz” adı geçmiyor. Cami bombalanması için yapılan planlar, uçak düşürmek de yok… Çarşaf, suga, oraj da…
Balyoz darbesi belgeleriyle plan semineri kayıtları iki farklı şeydi. Çok anlattım. Ama zavallı çocukları dinlemediniz. Yani eğer “bütün belgeler sahte olsa da, ses kayıtları var” diyorsanız artık Balyoz’dan değil, başka bir suçtan bahsediyorsunuz demektir. O ses kayıtlarını dinleyip, onlara uygun belgeler uydurarak köpürtürken, yargılanması engellenen bir suçtan…
Yalçın Akdoğan’ı bilmem ama şu paragraftan anlıyoruz ki galiba o ses kayıtlarını bile dinlememişsiniz Ahmet Bey:
“Korgeneral Engin Alan’ın o seminerdeki konuşmasını dinlediniz mi ya da okudunuz mu? Ben size o konuşmanın bir bölümünü hatırlatayım: 'Birlikler tamam. İstanbul üzerine çöküyoruz. Yönetime el koyuyoruz. Belediye başkanları, kamu kurumunda çalışanlar değiştirilecek. Tutuklanacaklar. Sert müdahale olacak. Acıma bilmem ne yapmak yok, tepeleme var. İsrail örneğinde olduğu gibi sert müdahale olacak. Rejim aleyhtarı dernek, gazeteler, yurtlar, kuruluşların listesi dosyada ve perdede.' Şimdi söyleyin bakalım, 'sahte' olmayan listedeki 'rejim aleyhtarları' kimler?”
Bu konuşmalar Engin Alan’ın değil Ahmet Bey. Çetin Doğan’la, Şükrü Sarıışık’ın konuşmalarından bir seçki bu.
Keşke böyle bir yazı yazmadan önce, yazdığı yazıda iyi bir gazeteci olarak Balyoz haberine mesafe koyduğunu anladığım Yasemin Hanım’ın yazısını okusaydınız. Keşke kibre biraz ara verip “Araya sahte belgeler karıştı mı karışmadı mı, o sorunun cevabını verecek bir yazılım uzmanlığına sahip değilim” diyerek devam ettirseydiniz pozisyonunuzu. Bol vaktiniz var, Newsroom’un ilk sezonunun son bölümlerini, yeni sezonun ilk bölümlerini izleyip, bizim durumumuza düşmüş bir haber merkezinin yapması gerekenler bahsini oradan açsaydınız.
Ama şu tuhaf savunmanızdan yanlış şeyler okuduğunuz anlaşılıyor: “Ama Namık Çınar’ın defalarca sorduğu bir soruyu, 'belgeler sahte' diyenlere bir daha sormak istiyorum. O belgeler 'sahte' ise 'gerçekleri' nerede? Nerede gerçek belgeler?”
O yüzden emin olun size, bana itirafçı dediğiniz için kızmadım, buna hiç üzülmedim. Son iki yılda çıktığım birkaç kanalda Ahmet Altan aleyhine sorulan sorulara cevap vermemek için stüdyoyu terk ettiğim, canlı yayında kavga çıkardığım dahi oldu. İtiraflarıma, öz eleştirilerime kimseyi karıştırmadım.
Bana kullanışlı aptal dediğiniz için de kızmadım. Bizzat kendim için söylediğim bir söz çünkü o. Hesap vermenin, öz eleştirinin bütün suçları çeken itibarsız bir iş olduğu bir ülkede bilerek, isteyerek kendimi cezalandırmak için yaptım bunu. Bedelini ödemeye de hazırım. Eski Ahmet Altan bundan ne kadar da güzel “Biz de günah çıkarma yok” diye başlayan mazur görülecek derecede oryantalist bir yazı çıkarırdı, kim bilir.
Beş yıl birkaç kuruş için gece nöbetçisi bile olmayan, havalandırması çalışmayan gazetede bütün zorluklara, davalara, itibarsızlaştırmalara karşı sizinle çalışmış, hiçbir şeye tamah etmemiş, işe gelecek parası bile yokken para için bir kere bile problem çıkarmamış bize “O zavallı çocuklar, birkaç kuruş için bir hırsız çetesinin oda hizmetçiliğine soyundular” dediğiniz için de üzülmedim.
Bebeğim doğduğunda haberim olmadan gazetede sigortamın kesilmesi, işten çıkarılmam, hâlâ 2009’dan ödenmemiş maaşlarım kalması, tazminat alamamak… Hiçbiri için değil…
Ama şunun için gerçekten çok üzgünüm ve kızgınım.
Türkiye’nin demokratikleşmesine, barışa bu kadar katkı yapmış kıymetli bir adamın zihni ölümünü izlediğim için, kibirden düştüğü hali gördüğüm için, çok kızgın ve üzgünüm…
“Daha yaşları kırka varmadan, alçaklıklarını itiraf etmemek için aptal olduklarını söylemek zorunda kaldılar” derken haklısınız. Alçaklık yerine aptallığı seçiyorum. Keşke 70 yaşını geçmiş bir insan olarak siz de öyle yapsaydınız.
Bir cemaatin yalanlarına inanmış bir aptal olarak uyanıp, herkesi uyandırsaydınız. Bir gün hükümetle cemaat çekiştiğinde hükümeti tutma sözünüze sadık kalsaydınız. Siyaseti savunurken hükümeti eleştirme pozisyonunu siz inşa etseydiniz. Barış için, Kürtlerin hakları için çok bedel ödemiş bir adam olarak, hükümet düşmanlığı için savaş kışkırtıcılığı yapan dostlarınızı uyaran yazılar yazsaydınız.
Taraf okulundan yetişen onlarca gazetecinin Ahmet Bey’i olarak kalsaydınız. Onları paraya, güce tamah ettiklerinde uyarsaydınız. Ama kariyerinizi Kemalist Cumhuriyet gazetesinde yeni derin devlet olan bir çetenin yalanlarını savunurken tamamlıyorsunuz.
İşte bu yüzden çok üzgünüm ve size çok kızgınım Ahmet Bey…
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025