Yıldıray OĞUR
“Trampetler vuruyor, kornetler ötüyor, fanfarlar uğulduyordu. Ve kâtip okuyordu. Film artık bitiyordu. Evet film bitti…”
Yassıada duruşmalarını yerinde izleyip darbenin en ateşli kalemlerinden biri olmuş (bundan hiçbir zaman da pişmanlık duyduğunu yazmamış, söylememiş) Çetin Altan, Yassıada’da 15 idam kararının çıktığı 15 Eylül 1961 günkü son duruşmayı böyle özetlemişti; Film bitti.
Duruşmaya hasta olduğu için gelmeyen Menderes dışında idama mahkum edilen aralarında Celal Bayar’ın da olduğu 14 tutuklu bir hücumbota, müebbet cezası alan 31 DP’li de bir başka hücumbota elleri bağlı olarak yerleştirilip İmralı Adasına doğru yola çıkarılırlar.. Pantolon kemerleri dahi çıkarılınca Fatin Rüştü Zorlu’nun pantolonu düşer, ancak belinden katlanarak sabitlenir.
Kararlar, o akşam Milli Birlik Komitesi’nde (MBK) acilen görüşülmesi için bir helikopterle Ankara’ya uçurulmuştur.
Bu arada Meclis’in etrafında ise bir askerî hareketlilik göze çarpmaktadır. Talat Aydemir’in de liderlerinden olduğu Silahlı Kuvvetler Birliği cuntasının havacı kanadından Halim Menteş komutasındaki havacı askerler, Meclis’in her tarafını sarmış durumdadır. İmralı Adası’na da hücumbotlarla cuntaya yakın askerler çıkarılmış, beklemedeler...
İdam kararlarını görüşecek Milli Birlik Komitesi üyelerinin kulağına “Eğer idamları MBK onaylamazsa, İmralı’daki askerlerin hepsini infaz edeceği, darbe sırasında öldürüldüğü iddia edilen teğmen Ali İhsan Kalmaz’ın arkadaşlarının sadece 15 DP’liyi değil, 400’ünü birden infaz edeceği tehditleri fısıldanmaktadır…
Aynı saatlerde Adnan Menderes’in eşi Berin Menderes bütün siyasi partilerin liderlerinin kapılarını çalıp “durdurdun” diye yalvarır. İsmet İnönü’nün evinden çıktıktan sonra Mevhibe Hanım da ağlamaklı paşaya “bir şeyler yap” diye rica eder.
Birkaç saat sonra, İngiltere Büyükelçisi Bernard Barroughs, Kraliçe’nin idamların yapılmamasını temenni ettiği mesajını İstanbul Radyosu’nun komutanı Yarbay Turan Çağlar’a iletir
(Çağlar, darbenin radikal Silahlı Kuvvetler Birliği cuntasının üyesidir. NATO’da görev yaparken doğan kızına NATO adını verecek kadar ittifaka bağlıdır. 1983 yılında ise suçüstü bir MİT operasyonuyla CIA casusluğuyla suçlanıp askerî mahkemede yargılanacaktır)
Cemal Gürsel, cuntayla dış dünya arasında sıkışmaya başlamıştır. MBK toplantısı öncesi Çankaya Köşkü’nde görüştüğü Dışişleri Bakanı Seli Sarper idam kararlarına karşı dış dünyadan gelen tepkileri aktarmıştır.
90’lı yıllarda gizliliği kalkan bir İngiliz Dışişleri Bakanlığı belgelerine göre önüne gelen mesajlar şöyledir:
ABD Başkanı John F. Kennedy “Ertesi gün başlayacak NATO tatbikatı için ABD askerlerinin Türkiye’ye geleceğini, bu idamların ABD’yi mahcup duruma düşüreceğini, en azından NATO tatbikatı bitene kadar idamların ertelenmesini, daha sonra istişare edilmesini rica etmektedir.
İngiltere Başbakanı Macmillan da ricacıdır. Bir mesaj da eski lider Sir Winston Churchill’den gelmiştir: “Müttefikimiz Türkiye’nin içişlerine karışmak istemiyorum. Ancak son zamanlarda verilen idam cezalarını düşürmenizi tüm dünyada sizin hayrınızı isteyenler arasında doğuracağı olumlu duygulara ekselansın dikkatini çekmek isterim.”
İngiliz belgelerine göre idamlara karşı Ankara’ya ricacı olanlardan biri de Alman Şansölyesi Konrad Adenauer’dir.
Anma bu ricalar dışında idamlara karşı en net ve sert mesaj ise çok uzaklardan, Guatemala’dan gelmiştir.
Guatemala lideri Ydigoras mesajında kararları sert biçimde protesto ederken şöyle der: “De facto hükümetiniz, anti-komünist olduğunu belirtiyor, ancak Kafkas dağlarının ötesinde uygulanan metodların aynısını uyguluyor. Bunun, demokratik dünyanın desteğine sahip olmayan hükümetlerin siyasi suçlar için verdikleri cezanın tamamen aynı biçimde siyasi cinayet olduğunu hatırlatmak isterin. Mahkum edilen kişilerin affedilmesini diliyorum. Bu kişileri sürgüne göndermelisiniz. Guatemala bayrağı bu kişilere sığınma vermeye hazırdır.”
Dış baskılar işe yarar ve Milli Birlik Komitesi önüne gelen 15 idamdan 12’sini müebbet hapse çevirir. 3 idam cezasını ise onaylar. Karar 13’e 9 çıkmıştır. 12 idama hayır diyenler arasında Devlet Başkanı Cemal Gürsel de vardır.
(Türkeş’in kararın açıklanmasından bir hafta önce Cemal Gürsel’e gönderdiği iddia edilen mektupta “Ölüm cezalarının infazı, yurt dışında ve milletimiz ve devletimiz aleyhinde tepkilere yol açacaktır” demesi bu yüzdendir. Muhtemelen Türkeş de Delhi de elçi olarak bulunduğu sırada ya da CIA şefi Ruzi Nazar’la dostluğu sayesinde dış tepkilerden nasibini almış, bir lider adayı olarak bu mektupla dünyaya iyi darbeci pozu vermeye çalışmıştır. Mektubun doğrudan Menderes’in idamını durdurmak için yazıldığı ise hem tarihi hem de içeriği açısından mugalatadır. Bu mantıkla idamların bir kısmına karşı oy kullanan, kulis yapan darbenin lideri Gürsel’i de temize çıkarmak mümkündür. 27 Mayısçı cuntanın evinde buluşup darbeyi planladığı, idam kararlarını veren Yüksek Adalet Divanı’nın kuruluşundan, Bayar’ın yaşına rağmen yargılanmasına izim veren kanuna, Menderes’i idama götüren kanundan, darbenin radyodaki sesi olmaya kadar darbenin her adımının altında imzası olan Türkeş’in tasfiyesinin sebebi de idamlar değil, hemen seçime gidilmeyip, darbeci iktidarın devam etmesini savunması yani darbecilerden daha darbeci olmasıdır. Yani Türkeş’i 27 Mayıs’ın utancından varlığı bile belirsiz bir mektupla kurtaramazsınız.)
Gerisi malum. İdamlar bekletilmeden ertesi gün infaz edilir. Önce Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, ertesi gün de Amiral Bristol Hastanesi Dahiliye Servisi Şefi Dr. Nevzat Yeginsu’nun “sağlamdır” raporuyla Başbakan Menderes...
Milli Birlik Komitesi üyesi Suphi Karaman, 16 Eylül sabahı saat 4’te günlüğüne şunları yazacaktır:
“Şu anda İmralı adasında üç baş 1950-1960 Demokrat Parti rejiminin kefaretine karşılık sallandırılıyor. Menderes, Zorlu, Polatkan bu devrin rejiminin soysuzlaştırılması, ahlaksızlığı ve hırsızlığının mümessilleri olarak darağaçlarında sallanıyorlar. Biraz sonra sabah ezanı okunacak. Eğer yakınımda bir cami varsa ve özellikle de Ankara’da âdet olduğu üzere bu caminin bir de hoparlörü bulunuyorsa şüphesiz İmralı’da bir tarihin son noktası üç başın boynu etrafında geçirilen halklarla düğümlenirken, ben de işiteceğim ezan sesinin huşu içerisinde dün akşamki toplantı intibalarımı yazmakta olacağım satırlarla tarihin önüne sereceğim…”
İdamlara en sert tepki Londra’dan gelir. Ama tepki kısa ömürlü olur. İngiliz belgelerine göre Ankara’dan gelen sert cevabın ardından, İngiltere elçiliklerine idamlarla ilgili konuşma yasağı konulur.
15-25 Eylül tarihlerinde planlandığı gibi Rusya’ya karşı Türkiye’deki NATO tatbikatı gerçekleşir. İdamlar yüzünden Amerikan askeri mahcup olmaz…
Bundan sonrasını Sisi daha ilgiyle okumalıdır:
Bir ay sonra yapılan genel seçimlerde Demokrat Parti’nin devamı olarak kurulan iki parti Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi oyların toplam yüzde 48’ini almayı başarırlar.
Bundan sonraki 50 yıl boyunca yapılacak seçimlerin neredeyse tamamını Menderes’in izinden giden partiler kazanacaktır.
1963 yılında bir zamanlar ABD’nin Küba’ya karşı en büyük müttefiki Guatemala’nın lideri Ydigoras, ekseni kaymaya başlayınca bir darbeyle devrilir.
1965 yılında Demokrat Parti’nin devamı olan Adalet Partisi tek başına iktidara gelir.
1990 yılında Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın mezarları devlet töreniyle İmralı’dan İstanbul’daki anıt mezara kaldırılır.
2010 yılındaki referandumla darbecilerin yargılanmasının önü açılır. Evren mahkeme önüne çıkarılır.
2012 yılında Erzurum Cemal Gürsel Stadyumu’nun adı Kazım Karabekir Stadyumu olarak değiştirilir.
2015 yılında 98 yaşındaki Kenan Evren, halkın ve siyasetçilerin katılmadığı yalnız bir cenaze töreninde “haram olsun” sesleri arasında son yolculuğuna gönderilir.
2015 yılında Başbakan, Yassıada’nın “Demokrasi Adası” yapılması için temel atma törenine katılıp şöyle der: Bundan sonra 27 Mayıs’larda Meclis Yassıada’da özel bir celse yapmalıdır…
Bizim bu hikâyemiz Mısır halkının umudu, Sisilerin ise kâbusudur…
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025