Yıldıray OĞUR
16 Şubat 1950. Yüksek Seçim Kurulu’nun kuruluş tarihi.
Bu tarih tesadüfi bir tarih değil. 14 Mayıs 1950’de yapılan ilk özgür, adil çok partili seçimlerin hemen öncesine denk geliyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun da içinde olduğu Seçim Kanunu, Meclis’te günlerce tartışıldıktan sonra bir sabaha karşı muhalefetteki Demokrat Parti’nin kanun hakkındaki değişiklik tekliflerine iktidardaki CHP’nin de evet demesiyle çıkmıştı.
İktidarın, muhalefetin taleplerini dikkate almasının basit bir sebebi vardı; 1946 seçimlerinde yaşanan usulsüzlüklerin bir daha tekrarlanmaması, seçim sonuçlarının meşruiyetinin bir daha tartışılmaması.
Nitekim 14 Mayıs 1950 seçimleri, Yüksek Seçim Kurulu’nun ilk başarılı sınavı oldu.
27 yıl ülkeyi parti-devlet rejimiyle yönetmiş CHP, kendi kurduğu sistemle sandıkta yenildi.
İstiklal Harbi komutanı, Lozan heyetinin başkanı, Atatürk’ün başbakanı, parti-devletin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, seçim sonuçlarını kabul etti, 12 yıllık Milli Şef makamından inip, muhalefet lideri olarak Meclis’te oturmayı içine sindirdi.
Hakkında eleştirilecek çok şey bulunsa da İnönü, bu demokratik olgunluğu göstermiş İslam dünyasında veya bölgemizdeki ilk lider olabilir.
İşte Türkiye’nin seçim sistemi böyle tecrübeler sonucunda ortaya çıkmış bir sistem.
Ve demokrasisinin pek çok hasarlı tarafı olsa da Türkiye’nin en iyi yaptığı işlerden biri seçim.
Öyle olmasaydı, 27 Mayıs darbesinden sonra yapılan 1961 seçimlerinde, bir ay önce idam edilmiş Menderes’in Demokrat Partisi’nin devamı olma iddiasındaki Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi’ne sandıkta CHP'den daha fazla oyla çıkamazdı.
1983 seçimlerinde darbeci Devlet Başkanı Kenan Evren'in kurdurup, işaret ettiği Milliyetçi Demokrasi Partisi üçüncü parti olarak hezimete uğramaz, seçimleri ANAP tek başına kazanamazdı.
Siyasi yasakların oylandığı 1987 referandumunu iktidardaki Özal kazanır, ANAP 1989 belediye seçimlerinde elindeki 55 belediyeden 52’sini muhalefete kaptırmazdı.
8 yıllık tek parti iktidarından sonra 1991 seçimlerinde sandıktan DYP-SHP iktidarı çıkmaz, devlet HEP kökenli Kürt vekillerin seçilememesinin bir yolunu bulurdu.
1994 yerel seçimlerinde, iktidardaki SHP- DYP’nin adaylarına karşı Ankara ve İstanbul belediyeleri, rejim için tehlike olarak görünen, otobüsleri haremlik selamlık yapıp, içkiyi yasaklatacakları düşünülen Refah Partisi’nin adaylarına teslim edilmezdi.
(O seçimlerin ardından YSK önünde binlerce kişinin katıldığı laiklik mitingleri yapılmış, bakan eşleri YSK’ya yürümüş, çöplüklerde nedense hepsi SHP’ye vurulmuş oylar çıkmış, medya günlerce hile-hurda haberleri yapmış ama seçim kurulları yine de rejimin tehlikeli gördüğü başkanların haklarını teslim etmişti.)
Yine eğer seçim sistemi hileye açık olsaydı, 1995 seçimlerinde rejimin iki baş belası Refah Partisi birinci olmaz, yöneticileri, belediye başkanları, vekilleri sokak ortasında öldürülen HADEP 1 milyon 200 bin oy alamazdı.
Eğer sistem usulsüzlüklere izin verseydi, 1987’den sonra yapılan 1989, 1991, 1994,1995, 1999 ve 2002 seçimlerinde sandıktan hep farklı partiler birinci çıkamaz, yine devletin hoşlanmadığı AK Parti 2002’de tek başına iktidara gelemezdi.
7 Haziran 2015 seçimlerinde de 13 yıllık güçlü AK Parti iktidarı, sandıktan koalisyona mecbur olarak çıkmamanın bir yolunu bulurdu.
Rüştünü ispat etmiş, defalarca iktidar değişikliklerine refakat etmiş Yüksek Seçim Kurulu ve seçim sistemi, maalesef Türkiye’de hak ettiği saygıyı bir türlü görmedi.
Halbuki sistemin nasıl çalıştığını, nasıl sandıklardan YSK’ya kadar süreci kendilerinin yönettiğini en iyi partiler biliyor.
Ama buna rağmen, 2002’den bu yana yapılan 14 seçimde, sandıktan AK Parti’nin birinci çıkması karşısında muhalifler, hezimeti kendilerinde değil, müşahitlik kurumunu bile yeni keşfettikleri seçim sisteminde buldular, yenilgilerini “oyların çalındığına” bağlamayı sevdiler.
Böylece iç muhasebeden kurtulup, “acaba nerede hata yapıyoruz” gibi cevaplanması zor sorulardan da kurtulmuş oldular.
O sorulara cesur cevaplar vermedikçe de kaybetmeye devam ettiler. Yenilmeyi dahi beceremediler.
Ve 17 yıl sonra bütün bunlarla sınanma sırası ilk kez AK Parti’ye geldi.
YSK’nın henüz kesinleşmemiş verilerine göre AK Parti, 25 yıldır kendi kadroları tarafından yönetilmiş İstanbul ve Ankara belediyelerini kaybetti.
2014 seçimlerinde Türkiye nüfusunun yüzde 62.7’sinin yaşadığı belediyeleri yöneten AK Parti, 2019 seçimlerinden sonra Türkiye nüfusunun yüzde 39’unun yaşadığı belediyeleri yönetecek. (TEPAV)
Daha önce AK Parti, pek çok defa belediyelerde başkanlıkları, muhalefete teslim etti ama bu kez teslim edilecek olan, hikayenin başladığı Türkiye’nin iki büyük şehri.
İktidarı devretme sınavında bu kez AK Parti ter döküyor.
Seçim sonuçlarına itiraz, 1950’den beri seçim sistemindeki en kritik haklardan biri.
Özellikle de İstanbul gibi bir şehirde 20 bin bandında bir farkla kaybedilmiş seçim için bu itiraz hakkına başvurulması gayet doğal.
2014 yerel seçimlerinde 600 bin farka rağmen Mustafa Sarıgül bile tutanaklardaki kaydırma iddialarını seçim kurullarına taşımıştı.
Dün AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak’ın açıklamalarından AK Parti’nin sonuçlara itirazının üç iddia üzerine kurulu olduğunu öğrendik.
Birinci iddia “Oyların ilk olarak kayda geçirildiği ıslak imzalı ve mühürlü sandık sayım döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları ve YSK’ya bildirilen oylar arasındaki fahiş farklar” olduğu.
Buna delil olarak kaydırma veya oyların eksik yazıldığı tutanaklar gösteriliyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısının verdiği rakama göre 309 birleştirme tutanağında Binali Yıldırım’ın 17 bin 410 oyu eksik yazılmış.
Bu rakamın nasıl bulunduğu açıklanmadı. Bu 309 tutanağın tamamı basına verilmedi. Gazetelerde dün benzer tutanaklar yer aldı. Bazı tutanaklardaki hataların YSK sisteminde düzeltildiği, bazılarının düzeltilmediği görüldü.
Yani bu sayının sadece partilerin görebildiği YSK kayıtlarına bakarak mı yoksa hataların yapıldığı birleştirme tutanaklarına dayanarak mı bulunduğunu bilmiyoruz.
Bu sayıyı dünkü basın toplantısında AK Parti İstanbul İl Başkanı’nın tekrarlamaması dikkat çekiciydi.
Suçlamalara konu olan tutanakları birleştirme işi ilçe seçim kurullarının sorumluluğunda.
Sandıklardan parti temsilcilerinin onaylarıyla tutanaklar ilçe seçim kurullarına geliyor. İlçe seçim kurulları ilçedeki en yüksek dereceli hakim başkanlığında, iki memur ve son seçimlerde ilçede en yüksek oyu almış dört partinin temsilcisinden oluşuyor.
Bütün kararlar bu heyet tarafından, isteyen partilerin temsilcileri ve müşahitlerin huzurunda veriliyor. Birleştirme tutanaklarının altına parti temsilcileri imza atıyor.
Bu itirazlara ilçe seçim kurulları bakacak ve kendi sisteminden hatalı giriş olup olmadığını kontrol edecek.
Her seçimde karşılaşılabilen insan hatasından kaynaklanan sorunlar bunlar.
Ama dünkü gazetelere ve açıklamalara bakılırsa iddia bununla sınırlı değil. İlçe seçim kurullarındaki resmi görevliler, hatta AK Parti temsilcilerini bile şaibe altına sokan iddialar ileri sürülmekte. Bir gazetenin haberinde haklarında yurtdışı çıkış yasağı konacağı bile yazılmıştı dün.
AK Parti İl Başkanı’nın açıklamasına göre partinin ikinci itirazı “seçim sonucunu etkileyecek 319 bin 578 geçersiz oy” olmasına.
2014 yerel seçimlerinde İstanbul’da geçersiz oy sayısı 422 bin’di. Yani anormal bir artış gözükmüyor.
Peki bir oyun geçersiz olduğu nasıl tespit ediliyor?
Oyların açık sayımı sırasında, sandık başkanı, oyları parti temsilcilerinden oluşan sandık kurulu, müşahitler ve vatandaşlara göstererek ilan ediyor.
Bu sırada açık bir şekilde usule aykırı olan oylar yine parti temsilcilerinin gözleri önüne geçersiz sayılıyor.
Sandık üyesi parti temsilcileri tartışmalı oylara itiraz edebiliyor. İtiraz edilen ya da geçersiz oylar bir kenara ayrılıyor.
En son bu ayrılan oyların geçerli sayılıp sayılmayacağı oy çokluğuyla karara bağlanıyor. Ama yine de karara katılmayan parti temsilcisi tutanak defterine muhalefet şerhini yazabiliyor.
Partiler seçimden sonra ancak sandık tutanağına muhalefet şerhi koydukları geçersiz oylar için seçim kurullarına itiraz edebiliyorlar.
AK Parti il başkanı dün bin (açıklamasında bir dedi ama yazılı metinde bunun bin olduğu görülüyor) sandıkta 25 bin oylarının geçersiz sayıldığını açıkladı.
Ama kaç adet sandıkta itiraz kayıtları olduğunu açıklamadı. Herhalde ilçe seçim kurullarına bu sayı kadar itiraz edildi. Tabii diğer partiler de kendi itiraz kaydı olan geçersiz oylara itiraz ettiler. Oylar dünden beri yeniden sayılıyor.
Ve il başkanının açıklamasında oyların yeniden sayılması talebine gerekçe olarak gösterdiği üçüncü “usulsüzlük” iddiası. Yine anlaşılır olması için sözlü değil yazılı açıklamasından okuyalım:
“Dikkate alınması gereken başka bir husus da İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclis üyeliği seçim sonucudur. Bu seçimde geçici sonuçlara göre Cumhur İttifakı 181 meclis üyeliği, Millet İttifakı 130 meclis üyeliği kazanmıştır. Buradan da anlaşılacağı gibi meclis üyeliğinde aşırı fark olmasına rağmen Büyükşehir oylarındaki mevcut durum elimizdeki verilerle karşılaştırdığımızda şaibe oluşturmaktadır.”
Benzer bir açıklamayı dün MHP lideri Bahçeli de yaptı “İlçelerde başarı kazanıp büyükşehirde kaybetmek gerçekten normal ve kabul edilir şey olmayacaktır” dedi.
Benzer bir itiraz AK Parti’nin HDP’den aldığı Şırnak da bu kez HDP’liler tarafından yapılıyor. İl genel Meclisi oylarında HDP’nin birinci çıktığı ilde, Belediye Başkanlığı’nı AK Parti adayının kazanmasını da HDP’liler şaibeli buluyorlar.
Halbuki burada bir şaibe yok. İlçe belediyelerinde ya da ilçe belediye meclisinde farklı partilere verip, büyükşehirde başka bir adaya oy vermek mümkün.
Bunu şaibeli bulmak seçmeni hazır kıta görmek, seçme yeteneği olduğunu yok saymak ve tabii seçmenin böyle stratejik oylarla verdiği dersi de pek anlamamak demek.
Ama zaten bu hukuki itiraz kısmı dışında dün AK Parti çevrelerinden gelen bazı tepkiler, seçmenin mesajının daha ilk günden anlaşılmadığının da işaretiydi.
AK Parti genel başkan yardımcısı, Sakarya milletvekili Ali İhsan Yavuz, dün bir basın toplantısı daha düzenleyerek seçimi “Demokrasi tarihimizin en büyük şaibelerinden biri” ilan etti.
Ama şaibe kelimesiyle yetinmeyenler de vardı.
Dünkü hükümete yakın gazetelere göre olay “Organize oy hırsızlığı”, “Tutanak hilesi”, “Sandıkta sabotaj”dı.
Bununla yetinmeyip işin arkasında FETÖ, PKK bulanlar, darbe diyenler, el yükseltip çokuluslu müdahale olduğunu iddia edenler de oldu.
Hatta çok daha ileri gidip hükümete yakın bir gazete 30 sandık görevlisinin göz altna alındığını yazdı. O gazetenin yazarlardan biri “YSK’nin İstanbul seçimi için yeniden sayım kararı aldığını” duyurdu. Yine iktidara yakın büyük bir internet sitesi “Gaziosmanpaşa’da mühürlü oy çuvallarını boşaltıp, kendi hazır mühürlü oylarını koyan ve suç üstü yakalanan CHP’liler duruma müdahale eden polislere saldırıyor” haberi yaptı.
Bütün bu haberler YSK, İstanbul Valiliği ve Gaziosmanpaşa Kaymakamı tarafından yalanlandı.
Yanlış istihbaratla açıklanamayacak, tamamen masa başında uydurulmuş, seçmenleri sokağa dökebilecek, başkası yapsa, halkı kin ve nefrete tahrik suçlamasına sokulabilecek provokatif haberlerdi bunlar.
Aynı şekilde seçim gecesi İstanbul yarışında fark kapanırken Anadolu Ajansı’nın kaynağı meçhul verilerini saatlerce dondurdu, ortada net bir sonuç yokken ertesi gün bütün İstanbul’a AK Parti’nin zafer teşekkürü afişleri asıldı.
Şimdiden bütün bunlar seçim tarihine demokratik olgunluğa yakışmayan hazımsızlık örnekleri olarak geçti.
Sandık görevlilerini FETÖ’cülükle, kendi müşahitlerini ihanetle suçlamak, “çöplüklerde oylar bulundu” gibi artık mizahi bahanelere sığınmak 17 yıl boyunca kazandığı her seçimden sonra benzer suçlamalar işitmiş bir partiye hiç yakışmadı.
İlk çok partili demokratik seçimde, 27 yıllık tek parti rejimi sona ermiş, o rejimin Milli Şefi İnönü, ülkenin anahtarını muhalefete teslim ederek sınavı geçmişti.
Bakalım, 17 yıldır girdiği bütün seçimleri kazanmış AK Parti, 25 yıldır yönettiği İstanbul hakkındaki bu demokratik olgunluk sınavından geçebilecek mi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025